Ana Sayfa Eleştiriler Açlık Oyunları 2: Ateşi Yakalamak / The Hunger Games: Catching Fire (2013)

Açlık Oyunları 2: Ateşi Yakalamak / The Hunger Games: Catching Fire (2013)

Açlık Oyunları 2: Ateşi Yakalamak / The Hunger Games: Catching Fire (2013)
0
Açlık Oyunları serisinin ikinci filmi, ilkinin yayımlandığından neredeyse 1 sene sonra seyirciyle yakın zamanda buluştu. Yayınlanır yayınlanmaz da gişe rekorları kırdı, şu anki IMDB puanı ise 8,2 zamanla yükselme ihtimali mevcut gibi. Şahsen serinin en sevdiğim kitabı olan Ateşi Yakalamak’ın filmini oldukça merak ediyordum ve film sonunda diyebilirim ki güzel bir uyarlama ile karşı karşıyayız. Pek çok kitap uyarlaması filmin, kitabın hayranları için felaketle sonuçlandığı sıkça gördüğümüz bir durum olsa da Açlık Oyunları serisi için bu durum geçerli değil. Hatta diyebilirim ki benim izlediğim en iyi uyarlamalardan birisi.
Filme gelecek olursak; İlk filmin sonunda Katniss (Jennifer Lawrence) ve Peeta (Josh Hutscherson) Açlık Oyunlarından inanılmaz zeki bir şekilde galip gelmiş ve tüm Capitol’de hayatları merakla izlenen aşıklar haline dönüşmüştür. Ancak mıntıkalarda bu galibiyetin farklı bir anlamı olmuş, Katniss ve Peeta birer direniş sembolü haline gelmiştir. Bu durum Capitol yöneticileri için can sıkıcı bir sorun olarak görülmekte ve bu konuda acilen bir şeyler yapmaları gerektiğine inanmaktadırlar. Onlara göre bu sorunun çözümü bir önceki oyunlarda kazanılan galibiyetin yerle bir edilmesinde yatmaktadır.
Filmin bir geçiş filmi olduğu bariz ve kitabı okumamış olanların da kafasında bazı soru işaretlerinin oluşması mümkün. Ayrıca bir serinin ikinci filmi olduğundan tek başına izlendiğinde bir anlam ifade etmemesi de olası. Ancak film bu sefer, ilkinde yarattığı “ergen filmi” izleniminden biraz daha işi ileriye götürüyor. Hem hükümetin halka olan tavırları, hem de halkın bir örgütlenme oluşturması açısından saçma bir aşk üçgeninden çok daha fazlası olduğunu söyleyebiliriz.
İlk filmde çok daha donuk olan Jennifer Lawrence bu filmde kendini oldukça geliştirmiş, ki kendisinin arada Oscar almış olduğunu da düşünürsek, oyunculuğunun ilerlemesi gayet normal. Ancak filmde Peeta ve Katniss arasındaki ilişki biraz daha yüzeysel kalmış ve dolayısıyla bu da filmin her ikisinin de olması gerekenden daha donuk bir şekilde gelişmesine sebep olmuş. Bu noktada şunu da söylemek gerekir ki, diğer Açlık Oyunları hayranlarının “Peeta ve Gale’ı oynayan kişiler yer değiştirmeli” düşüncesine katılmamak elde değil, zira Gale o role daha iyi otururmuş gibi.
İlk filmde yönetmen olarak Gary Ross’u görürken, bu sefer Francis Lawrence yönetmenliği ele almış. Görsel açıdan da çok daha iyi bir film ortaya çıkmış. Özellikle Katniss’in ok attığı sahnelerdeki teknoloji bana Black Mirror’ı oldukça hatırlattı. Ancak ormanın içindeki karanlık sahnelerin çok anlaşılır olmadığını söyleyebiliriz.

 

Film uzun ancak oldukça sürükleyici olduğundan uzunluğu çok da rahatsız edici olarak algılanmıyor. Kitapta yer alan etkin karakterlerin de oldukça oturduğunu düşünüyorum. Özellikle Finnick ve Johanna’yı canlandıran oyuncuların (Sam Clafflin ve Jena Malone) performansı gayet başarılıydı.
Seri, kurgu olarak biraz distopik biraz da aşkı ön planda tutan bir ilerleyiş içinde. İkinci film, ilkinin odak noktasını biraz daha genişleterek konunun çok daha farklı olduğunu söylüyor ve aslında olaylar derinleşiyor. Ancak tabii ki bir Black Mirror, bir 1984 derinliği beklemek mümkün değil.
Genel hatlarıyla ilkine oranla çok daha başarılı, ayrıca merak uyandırarak da sona eriyor. Özellikle kitabını okumamış olanlar için üçüncü filmi beklemenin zor olacağını söyleyebiliriz. Ancak yapımcılar üçüncü filmi aynı Harry Potter serisinde olduğu gibi ikiye böleceklerini açıklamış, bu da Açlık Oyunları ile olan bağ süresini biraz daha uzatır gibi.

Bir Cevap Yazın