Çocukluk / Boyhood (2014)

Çocukluk / Boyhood (2014)
1

Hepimiz izlediğimiz filmlerde kahramanların geçmiş veya gelecekteki halleriyle benzemesini bekleriz. Bu nedenle bir karakterin bugününü canlandıran oyuncu ile 12 yıl önceki halini canlandıran oyuncu arasındaki ciddi farklar bizi filmin gerçekliğinden uzaklaştırabilir.

Before Sunrise, Before Sunset, Before Midnight üçlemesinden tanıdığımız Richard Linklater’ın 2001 yılında başlattığı ve çekimleri 12 yılın sonunda tamamlanan bu proje, bize insanların, sokakların, hayatların, karakterlerin, sevgilerin, duyguların ve daha birçok şeyin değişimini inanılmaz bir gerçekçilikle gösteriyor.  Zaman kavramının gözle görülebilecek somut bir gerçeklik olduğunu ispatlamaya oldukça yaklaşan film 6 yaşındaki Mason’ın (Ellar Coltrane) ve yakın çevresinin hayatlarına 12 yıl boyunca belli sürelerle yer veriyor. Mason ve kız kardeşi büyüyor, annesi ve babası olgunlaşıyor, yakın çevrelerindeki bireyler, mekanlar, müzikler, oyunlar hatta iletişim yöntemleri bile değişiyor ve biz, belki de yaşadığımız süreçte akışını hiçbir zaman bu denli somut hissetmediğimiz zamanın yarattığı bu değişimi ilk kez bu kadar net gördüğümüzden, filmin akışına çok rahat verebiliyoruz kendimizi.page

Çekimlerin başladığı tarihlerde oldukça popüler olan, günümüzdeyse hafızamızın bir köşesinde, sıkça hatırlamadan ancak hatırladığımızda mutlu olarak sakladığımız, kitaplar, müzikler, tv şovları ve belki bizim fark edemediğimiz ancak o kültürün içindeki insanlarda nostaljik duygular uyandıran başka bir çok detayın büyük değişimi filmde son derece sade ve harikulade işlenmiş. Bu sadelik ve doğallığın sebebi muhtemelen çekildiği dönemlerde henüz popüleritesini yitirmemiş olmaları. Bu sayede de Harry Potter’ın son kitabı çıktığında kitapçıların önünde geceden beklemeye başlayan insanlar, dönemin Amerika’sının dış politikasına dair enstantaneler nerdeyse aynı gerçeklikle karşımıza çıkıyor.

Kültürel olarak derin farklarımız olmasına rağmen bu değişim bizi bu denli yakaladıysa, o kültürün içindeki bireyler bu süreçten çok daha fazla etkilenmiş ve keyif almış olmalılar diye düşünmeden edemiyor insan.

Filmin konusundan bahsetmek istemiyorum, zaten belirli bir konu etrafında şekillenmekten ziyade bir çocuğun yetişkinliğe geçiş sürecini oyunculuklar ve diyaloglar üzerine odaklayan bir filmin konusundan bahsedip geçmek de filmin içeriğine haksızlık olur bence. Nitekim Mason’ın hayatından bir kesit izlerken zaman zaman hayatın tekdüzeliğinden sıkılıyor zaman zaman filmin klişeye düştüğünü düşünüyor bazense oldukça geriliyoruz. Bu noktada filmin klişe görünmesi aslında yaşadığımız hayatların klişelerle dolu tekdüze ve bazen bizi son derece geren hayatlar olmasından kaynaklanıyor.

Filmin en güzel yanlarından biri de hayatın doğal akışında içinde bulunduğumuz her şeyin bir parçası olduğumuz gerçeğini bize şeffaflıkla sunması. Linklater; değişen popüler kültürden, Amerika siyasetinin Amerikan orta sınıfındaki yansımalarına kadar irdeliyor Mason’ın (aslında hepimizin) hayatını. Siyaset yapmıyor, siyasi durumlara kendi bakış açılarını sunan karakterler kullanıyor, popüler kültürü eleştirmiyor, arka planda akan bir müzik gibi bilinçaltımızda bunu düşünme isteği uyandırıyor.e088007b-0dc7-4db8-962f-38bed1c3748b

Oyunculuk dediğimiz kavram filmde yok denecek kadar az, çünkü karakterler oynamamışlar adeta hayatlarından bazı sahneleri filmde tekrar yaşamışlar. Özellikle Mason’ın annesi rolündeki (Patricia Arquette) ve  babası (Ethan Hawke) canlandırdıkları karakterle öylesine bütünleşmişler ki, film bittikten sonra filmde kendi hayatlarını oynamış olma ihtimalleri hiç de uzak gelmiyor. Ablası Sam(Lorelei Linklater) bir grup izleyici tarafından eleştirilmiş ve yetersiz bulunmuş olsa da, sinir bozucu abla karakterinden, üniversiteli bir genç kıza geçişte zorluk çekmemiş ve açıkçası bana itici gelmedi. Tabi ki bu rol için Linklater’ın kızından daha uygun alternatifler bulunabilirdi orası ayrı.

Sonuç olarak, çok büyük bir emek, zaman ve zekanın ürünü olan proje kuşkusuz sinema için yeni bir boyut, hatta deneysel bir çalışma bile sayılabilir. 2015 yılı Oscar ödülleri henüz sahiplerini bulmadı, akademinin de büyük emekleri karşılıksız bırakmadığı bir gerçek ancak benim nazarımda Boyhood 2014 yılında çekilen büyüleyici filmler listesinin ne yazık ki en üstünde değil. Yine de eşsiz bir deneyim olduğunu inkar edemeyiz. İzlemeyenlere ve izleyeceklere şimdiden iyi seyirler.

Yorum(1)

Bir Cevap Yazın