Ana Sayfa Eleştiriler Soğuk Balık / Cold Fish (2010)

Soğuk Balık / Cold Fish (2010)

Soğuk Balık / Cold Fish (2010)
0

“Hayat acıdır. Hayatını yaşamak acı verir.

Kötülük, acı çeken iyiliktir. Her dram kendi sonunu yaratır.”
Japon Yönetmen Shion Sono’nun 2010 yapımı bir film olan Cold Fish’de[1] (Soğuk Balık) yaşanmış bir olaydan alıntılar yapılarak beyaz perdeye uyarlanan dram/gerilim türünde pek kanlı ve rahatsız eden bir Japon filmiyle karşı karşıyayız. Filmde ön karakterler olarak sorunlu bir geçmişi olan Murata ile bir aile babası olan Shamoto’nun çakışan hayatları ve dram dolu bu iki karakterin birbirleri üzerindeki acımasız etkileri işlenmiş.

Daha ilginç olan ve benim dikkatimi çeken tarafı ise filmin, “dışlanmış”, “sınırları zorlayan cinsellik” ve “şiddet eğilimli”, “intikamcı” ve aslında “plastik” ve “çiğ” olan Japon kültürünün “psikolojik izlerini” de fazlasıyla taşıyor olması… (Bu psikolojinin toplumsal kültüre etkisine birçok benzer örnekte saymak mümkün; zira, bâkire kızların yaşça büyük adamlarca makbul olması, balığın çiğ haliyle -ki buna Suşi deniyor- yenmesini çağrıştırıyor bende…)

Soğuk Balık” Japon soğukkanlılığının kan, cinayet ve cinselliğe yansımış hâli…
Filmin başarısına değinecek olursak, yönetmen filme o kadar hâkim olmuş ki, karakterlerin ve olayların gelişimi rahatsız edici görüntülerle muhteşem biçimde örtüşüyor. Sınırlarını zorlayan yapım, izleyenle karakteri özdeşleştiriyor. Bir bakıma içimizdeki şeytani ve acımasız tarafımızı ortaya çıkarıyor. Abartılı ve aşırı kanlı sahneleriyle “Soğuk Balık”, aynı zamanda bana göre “Japon soğukkanlılığının kan, cinayet ve cinselliğe yansımış hâli…”

Suçluluk, doğuştan bir kişilik özelliği değildir”

Kızı ve ikinci genç eşi ile yaşamını sürdürmeye çalışan küçük bir tropikal balık dükkânı sahibi Shamoto, bir markette hırsızlık yaparken yakalanan küçük kızını kurtarmaya gider. Shamoto’nun kızını, kızgın dükkân sahibinin elinden tesadüfen kurtaran ise acımasız ve kanlı bir geçmişi bulunan ve kendisi de daha büyük bir tropikal balık mağazası sahibi olan Murata’dır.

4741
Suç, bâzen haklılık kazanır”

“Aile Ortamı”, bireyin gelişimini etkileyen en yakın ve en etkili gelişim ortamıdır. Toplumsal doğru ve yanlışlar, örf, âdet ve gelenekler öncelikle aile aracılığı ile birey tarafından öğrenilir. Ailenin suça ittiği Mitsuko (Shamoto’nun kızı) da, Murata’nın karanlık ellerine kendisini bırakacaktır. Yani suç psikolojisi, ve akabinde doğuracağı acımasız sonuçlara sebep olacaktır. Filmdeki pasif karakterli baba, izleyene “Hadi artık harekete geç. Bir şeyler yap” dedirtmektedir. Burada “suç, izleyen gözüyle bile haklılık kazanmaktadır.”

Shamoto’nun kızı Mitsuko’nun hayatındaki en önemli mutsuzluk sebebi, annesinin ölümünden hemen sonra babasının genç bir kadınla (Taeko) evlenmesidir. Mitsuko, babasına karşı sürekli artan bir tepki ile büyümektedir. Filmde her şey çok hızlı gelişmektedir. Zira psikolojik altyapı buna elverişlidir. Bunda tüm karakterlerin “sorunlu” bir geçmişe sahip olmalarının da payı yadsınamaz.

Kendisini, kızını hırsızlık yaparken kurtaran Murata’ya karşı borçlu hisseden Shamoto, Murata’nın davet ve tavsiyelerine karşı koyamamasına sebep olacaktır. Murata kadar zengin ve özgüven sahibi olamayan “ezik” aile babası Shamoto, Murata’nın tekliflerine hayır diyemeyecektir. Bu teklifler arasında Shamoto’ya tropikal balık mağazasının ortaklığı ve Shamoto’nun sorunlu kızı Mitsuko’nun ise Murata’nın mağazasında çalışması teklifi yer almaktadır. Böylece “ezik” aile babası Shamoto, bu vesileyle hem çok para kazanacak, hem de evdeki üvey anneden uzaklaşacak olan kızının psikolojini kurtaracaktır.

Büyük balık, küçük balığı yutar”

Mitsuko, işe başladığının ilk gününde balıkların nasıl yemleneceğini öğrenir. Balıklara, yem olarak dondurulmuş küçük balıklar verilmektedir. Mitsuko, akvaryum suyunda dağılan kan içinde büyük balığın küçük balığı nasıl acımasızca parçaladığını dikkatle gözlemleyecektir. Aynen varlıklı ve özgüven sahibi acımasız Murata’nın, babası Shamoto’ya yapacakları gibi. Mitsuko, balıkları yemlerken, doğanın kanununun kendi hayatı için de geçerli olacağına inanır! Bu demekki her yerde aynıdır. Akvaryumun içinde de, dışında da…cold-fish-still14

Acımasız bir hayatı olan Murata, dengesiz bir ruh haline sahiptir.  İlk balık satışı için Shamoto’yu çağırır. Shamoto, burada yaşadıkları karşısında şaşkına döner. Çünkü Murata, yüklü parayla gelen müşterisini öldürür. Shamoto’ya sert davranmaya başlayan Murata, cinayet ortağı karısı ve Shamoto ile cesedi bir arabanın bagajına koyarlar ve kiliseden bozma ıssız bir dağ evinin yolunu tutarlar (Murata için cinayet, artık kutsal bir olgudur. Kilise burada kutsallığı simgeler). Shamoto, tüm ezikliğiyle suça ortak olmuştur artık. Murata ve genç karısı Aiko, dağ evinde cesedi parça parça ederler. Etler, organlar her yere dağılmıştır. Her yer kan içindedir. Shamoto ise olanları soğukkanlılıkla izlemek zorunda kalır. Shamoto’dan kahve yapmasını isterler, o da yapar (Suça şahit olmak, biraz da suç işlemektir). Shamoto da artık suç işleyebilir! Bu arada ceset parçalanıp poşetlendikten sonra Murata kahvesini yudumlarken, acımasız bir câni olmasına sebep olan dramından bahseder:

“Babam kendini buraya kilitledi. Ve beni de tabi… ben küçükken… beni buraya kilitledi… ve bana korkunç şeyler yaptı!”

Filmin sonlarına doğru, Murata’nın acımasız bir varlık olmasına sebep dramatik geçmişinden bir bölüm daha kendisini göstermektedir. Murata, yaralı haldeyken şöyle sayıklamaktadır. Sayıklamalar, Murata’nın yaşadığı acı çocukluk dönemini olduğu kadar sapık babanın da nasıl bir toplum ürünü olduğunun göstergesidir:

         “Baba gerçekten acıyor. Anne lütfen durdur onu!”

Murata, bir an deliymişçesine güler ve devam eder:

         “Hadi kemikleri yakalım!”

Aslında geçmişinin intikamını alan Murata, ceset temizleme iş bittikten sonra Shamoto’ya şöyle der:

         “Eve git ve soğukkanlı ol. Tıpkı benim çocukluğumdaki gibisin. Sinirli ve gergin”

Bu arada bir tropikal balık yetiştiricisi olan katil Murata’nın, küçük ceset parçalarını bir ormanda gene nehirdeki balıklara yem olarak vermesi, balıkları insan etiyle beslemesi, Shimoto’nun ise ailesiyle balıkları mikrodalgada ısıtıp yemesi çok ironiktir! Filmde nehirdeki balıklar çiğ insan, mutfaktaki insanlar ise çiğ balık yemektedir!

Acımasız Murata, Shamoto’yu suç ortağı yapmış, kızı Mitsuko’yu üvey anne ve babasına karşı doldurup yanında işe almış ve nihayetinde genç üvey anne Taeko’ya da sahip olmak zor olmamıştır. Murata bu üç kişilik sorunlu aileyi ele geçirmiştir artık. Bu arada ailesinin avucunun içinden kayıp gittiğine şahit olan Shamoto, ailesinin dağıldığını fark etmiştir.

Filmdeki soğukkanlılık ve hırs, tıpkı hırslanmış Japonya’nın soğukkanlı yüzü gibidir artık. Hırslı ama yalnız ülke… Murata ve karısı Aiko, her cinayette cesetleri parçalara ayırırken kahve içiyorlar. Samuraylar da savaş zamanında acımasızca kelleler alırken, acımasızca savaşırken, ölmek ve öldürmekten başka hiç bir şeyi düşünmezken, barış döneminde ya da savaşmadıkları zamanlarda farklı dünyalara, boyutlara geçebilmekteydiler. Savaşçı acımasız samuraylar aynı zamanda dinine çok bağlı Budist de olabiliyorlardı. Hatta dinin soğukkanlılık konusunda kendisine kazandırdıklarını, savaş tekniğine eklemişler ve savaş tekniklerini mükemmelleştirmişlerdir.[2]

Sinema, toplumların bir nevi yansıması, aynası konumundadır. Japon sinemasında hemen hemen bir çok örnekte sıra dışı cinsellik[3], intikam, milliyetçilik[4], kan, hırs[5], soğukkanlılık, dışlanmışlık[6] gibi temaların iç içe geçmiş haliyle karşılaşmak mümkün.

Gerçek bir hikâyeden uyarlanan Cold Fish (Soğuk Balık) filmi sonunda, acı çekmiş baba Shimoto’nun trajik biçimde kızının canını bıçakla acıtmasıyla ve daha sonrasında kendini öldürmesiyle sonlanır. Kızı Mitsuko ise şaşkınlık içerisinde babasının öldüğünden emin oldukça sevinecektir.

[1] Orjinal adı: Tsumetai Nettaigyo (Soğuk Balık). “Film adını, canlı balık yediklerinde canavarlaştıklarından ötürü donmuş balık yiyen timsahlardan almıştır.”

[2] http://asianhistory.about.com/od/warsinasia/p/SamuraiProfile.htm

[3] Buna dişiye karşı baskın ve tecavüzsel birçok cinsel pozisyonları, ilk pornografik çizgi filmler olan “Anime” lerin Japonya’dan çıkmasını örnek göstermek mümkün.

[4] Japon milliyetçiliğine bir çok örnek saymak mümkün olmakla birlikte Nanking katliamı. (http://tr.wikipedia.org/wiki/Nanjing_Katliam%C4%B1)

[5] Bkz. 2. Dünya Savaşı sonrası Japonya’nın hızlı kalkınma hamlesi.

[6] Dünya haritasında Japonya’nın bir ada ülkesi olarak dışlanmış görüntüsünün bile topluma etkisi olasıdır

Bir Cevap Yazın