Ana Sayfa Etiket "film eleştirisi"

Ulysses’ Gaze (1995): İlk Bakış

Ulysses’ Gaze, Yunan sinemasının en önemli yönetmenlerinden biri olan Theodoros Angelopoulos’un oldukça kişisel ve şiirsel bir savaş filmi olmasının yanı sıra bir umut arayışıdır. A (Harvey Keitel), Balkanlarda sinemanın öncüsü olan Manaki Kardeşlerin, kayıp 3 makaralık filmini aramak için 35 yıl sonra memleketine döner ve savaş içindeki Balkanları boylu boyunca dolaşır. Manaki kardeşler, Osmanlı İmparatorluğunun […]

Fallen Leaves (2023): Hard Kapitalizm Çağında Aşk

Duygusuz/soğuk kuzey insanı, emek, izbe barlar, rock&roll, alkol ve romantizm… Avrupa’da yaşayan işçi ve göçmenlerin hayatları hakkında oldukça dolu bir filmografiye sahip Aki Kaurismäki‘yi bu kelimelerle özetlemek belki haksızlık olacaktır fakat dönüp dolaşıp hep benzer filmler çeken yönetmenin 20. uzun metrajı Sararmış Yapraklar (Kuolleet lehdet), işçi sınıfından iki bireyin karşılaşmaları, zahmetli de olsa birbirlerine uygun […]

The Suicide Shop (2012): Mesele Şu ki Yarın Yine Yaşamak Gerekecek

”Hayatta başarılı olamadınız mı? Bize gelin, ölümünüzü başaracaksınız! ’’ ”Bu zehir biraz pahalı ama unutmayın ki son harcamanız olacak bu. Ayrıca her zaman şunu söylerim, insan bir kez ölür ve bunun unutulmaz bir an olması gerekir.’’ ”Ben hazırladığım siyanüre ağzı serinletsin diye nane yaprağı katıyorum, bunlar küçük ikramlarımız. Ama son kez üzülmek, sıkılmak isterseniz zehrinizi […]

The Taste of Things (2023): Aşk Aşk Aşk

The Taste of Things, Tran Anh Hung’a kariyerinin bu olgunluk döneminde, tam olarak 30 yıl aradan sonra Cannes’da ödül getirdi. Cannes’dan ‘En İyi Yönetmenlik’ ödülüyle dönen film, Fransa’nın da beklenmeyen bir şekilde Oscar adayı oldu; bu da anlaşılır bir şey çünkü Anatomy of a Fall büyük ihtimalle ‘Uluslararası’ kategorisindense direkt ‘En İyi Film’ dalında Oscar’a […]

Sarı Mercedes (1992): Fikrimin İnce Gülü ya da Bir Araba Dolusu Hayal Kırıklığı

Hayatım boyunca karşıma çıkan öyle yazarlar var ki yazmış oldukları hikaye ya da romanları okumak bana onlarla oturup bir kahve içme isteği veriyor. Çünkü eserlerinde yarattıkları dünya o denli içten, yaşamın renkli bir illüzyonu gibi sizi içine alıverecek cinsten… Yakınlaşıyorum, çok iyi tanıdığım birinin yaşamını dinliyormuşum hissine kapılıyorum ve kayıtsız kalamıyorum olay örgüsündeki tek bir […]

Disgrace (2008): Hepinizin ya da Hiçbirinizin İçindeki Utanç

“Bulutlar dağıldı, görüş açıldı. Ancak bakamayacak kadar kederliydik.’’ “Kötü bir adam değil, ama iyi de değil. Soğuk değil ama sıcak da değil, en sıcakken bile sıcak değil. Giyeceği hüküm bu mu, evrenin ve her şeyi gören Tanrı’nın hükmü?’’ “İtiraflar… Özür dilemeler… İnsanı alçaltmak için duyulan bu açlık niye?’’ “Bir Film Bir Roman ve Kurmacanın Kendiliği’’ […]