Ana Sayfa Eleştiriler Vazgeçmeyen Bir Kadının Öyküsü: Fahriye Abla

Vazgeçmeyen Bir Kadının Öyküsü: Fahriye Abla

Vazgeçmeyen Bir Kadının Öyküsü: Fahriye Abla 7.0
0

‘’Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,

Kapanırdı daha gün batmadan kapılar.

Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,

Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!

Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen

Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla

Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla!’’

Ahmet Muhip Dıranas’ın kalemiyle can bulan ‘’Fahriye Abla’’şiirindeki kadın figür teni buğdaysı, boyu başak kadar olan –güzel komşu- ‘’Fahriye Abla’’ okuyucunun imge dünyasında yaptığı yolculuğu Yavuz Turgul’un beyaz perde uyarlamasıyla izleyicinin dünyasına doğru sürdürecektir. Film, 80’li yıllarda sinema sektörünün krize girdiği dönemde Yavuz Turgul’u kamera arkasına geçirecek cesareti veren bu şiirden beslenir.

Şairler ve yazarlar kurmaca dünyalarını kalemle buluştururken yarattıkları dünyanın realitesi hep sorgulana gelmiştir. Zaman zaman kahramanların gerçekliği üzerine düşünürüz ve zihnimizdeki soru hep şudur: ‘’Gerçekte böyle biri var mı? Bahsi geçen şair / yazar bu kişiyi tanıyor mu ya da onun yaşamında bir iz bıraktı mı? ‘’  Bana göre bir nesneyi/insanı/olayı en şeffaf yönleriyle ve canlı anlatabilmek ancak iki koşulda mümkündür: Ya bunların hep –derinden ve tutkuyla- hayalini kurarsınız, ya da gerçekten yaşamınızda –bir an, bir dönem- var olmuşlardır.

Dıranas için rivayet o ki, Fahriye Abla isimli orta yaş bir komşuyla genç ergenlikte karşılaşmış ve ondan gerçekten hoşlanmıştır. Şair olarak isminin hep yanında yer alan bu kadın  yani‘’ Fahriye Abla’’ kelime anlamıyla ‘’övülmüş, övülen’’ dişi, Dıranas’ın yaşamının bir döneminde onu şiirleştirecek kadar iz bırakmış güzel bir kadındır.

Fahriye Abla, bir mahalle ablası gibi görünse de yaşamın tüm durağanlığına direnen ruhuyla karşımıza çıkar. Hayalin onu içine çeken sarhoşluğundan kuşların kanat sesiyle irkilerek kurtulsa da çoğu zaman yaşadığı hayal aleminin bir parçası olarak kalır. O, erkeklerin hayır diyemeyeceği bir kadındır evet, fakat Turgul filmde Fahriye Abla’nın (Müjde Ar) dişi kimliğini bir erotizm unsuru olmaktan ziyade stabil bir yaşamın içinden  kıpır kıpır ruhuyla kendini ayrıştıran renk veren bir görsel ve işitsel efekt olarak sunacaktır.O, etekleri uçuşan, saçlarını dağıtan, sakız çiğneyen ve şuh kahkahalarıyla bir başka dünyanın ışıltısını sunan sıradışı bir kadındır.

‘’ Aynı siyah güneş

   Aynı gökyüzü

   Aynı şey

   Hep aynı şey’’

Saat tik taklarıyla –zamanın akmakta direndiği-  bir mahallede yaşayan ve bu durağan yaşam döngüsü içinde ruhu sıkışan bir kadının sevdiği adamla kurduğu dünya, yaşadığı onulmaz acılar, kaybettiği güven duygusu ona kendi kimliğini sorgulatacak ve içindeki gücü keşfetmesini sağlayacaktır. Büyülü kabul edilen bir evde, cinlerin perilerin varlığının korkusuyla yaşadığı tutuk sevişmeler gün gelecek onu ‘’çürük mal’’ yapacaktır. Güçlenmek için defalarca yere düşecektir ama o kendini sevdiği adamdan daha güçlü kılmanın yollarını keşfe hazırdır.Bir gün öz benliğini, kendi içinde yarattığı yeni kadını, saplantıyla sevdiği adama, Mustafa’ya şu sözleriyle haykıracaktır:

‘’Hep seninle var olduğumu  sanırdım ama şimdi biliyorum, tek başına varım ben.’’

Türkan Şoray’ın ‘’Sinema büyücüsü’’ olarak adlandırdığı Yavuz Turgul, Türkiye’nin yakın tarihini bilmek ve adlandırmak için panoramik seyir gerçekleştirilebileceğimiz birçok başyapıta imzasını atmıştır. Ağalık sistemi, köyden kente göç, namus algısı gibi konuları derinlemesine ele alırken yarattığı kahramanlarla bizden olanı seyretmemizi sağlamıştır. Onun filmlerinde yaşamın kötü yanlarını izlerken;  duru, naif ve direnen kahramanların kendilerini tüm bu kötülüklerden soyutlama çabasına da şahit oluruz. Canı yanan, terk edilen, savaşan bu kahramanlar yenilse de bizdendir ve biz fark etmeden kendimizi onların safında buluruz. Turgul bizlere birer ‘’ayna’’ sunar. Buğusunu sildiğimizde kendimizi göreceğimiz bir yaşam aynasıdır bu.

Filmin müzikleri yansıtılan çevrenin agır aksak yaşamını –çok da hızlanamayan-notalarıyla bizlere yansıtırken, Özdemir Erdoğan’ın sesiyle kulaklarımızda yer edinen ‘’Fahriye Abla’’ şarkısı filmin işitsel zemininde hep var olur.Müzikal anlamda dönemin ruhunu veren şarkıları duyabildiğimiz filmde, notaların seyrinin çokça değişmemesi –aynı tınılarla- filme yayılan tekdüze mahalle hayatı algısının yaratılmasını desteklediğini söyleyebiliriz.

‘’Bırak geçmiş günleri gönlüm hatırlasın

 Hatırada kalan şeyler değişmez zamanda’’

 

  Çünkü

 ‘’Fahriye Abla’’

  Tüm hatırda kalanlara

  Bir güzelleme…

Puanlama

7.0

7.0
Kullanıcı Oyu: ( 4 oylar ) 9.3

Bir Cevap Yazın