Ida (2013)

Ida (2013)
0

Ülkemizde ilk kez İstanbul Film Festivali’nde gösterilme şansı bulan Ida, Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ı olmak üzere uluslararası anlamda çoğu ödüle aday oldu ve birkaçı dışında istediğine ulaştı. Ida’nın Oscar’a ulaşmasını bazı sinemaseverler şaşkınlıkla karşılar bir kesim ise bu ödülü çok normal gördü. Bazılarınınsa aday olmasını bile yadırgadıklarını söyleyebilirim.

1960’ların Polonya’sı Stalin döneminin sonları soğuk savaştan arda kalanlar. Polonya’nın komünizmden uzaklaştığı dönemler. Sanat olarak batıya kayma daha doğrusu kaynaşma evreleri. Yönetmen Pawel Pawlikowski deyimiyle “Polonya’nın en cool dönemleri.” Bütün bunların arasında Ida isimli bir genç kızın kör bir şekilde rahibe olma arzusu.

Ida soğuk savaşı, Sovyet Rusya’ya yönelen Nazi dalgalarını en yakından hisseden kişilerden sadece biri. Savaşın sıcaklığı yeni dinmişken Ida rahibe olmadan hemen önce başta anne ve babasının kayıp mezarını bulmak ve aynı zamanda hiç tanışmadığı teyzesini ziyaret etmek için yola koyulur. Film de baştan sona bu yolculuğu konu alıyor.

Teyzesi Wanda ise arzulu ve bir o kadar cesur. Cesur olmasını o dönemin Polonya’sında savcı olmasına borçludur diye düşünüyorum. Yaşı ilerlemesine rağmen bir genç kızda görmeye alıştığımız bütün özelliklere sahip Ida’nın aksine. Alkole, sigaraya en çok da erkeklere düşkün. Ida’yı da bu konuda cesaretlendirmeye oldukça istekli.idapg

-Arada sırada günahkar düşüncelerin oluyor mu?

-Evet

-Cinsellik hakkında mı?

-Hayır

-Çok yazık. Denemeniz gerek yoksa bu yeminlerinizin ne tür bir fedakarlık olduğunu anlayamazsınız.

Siyah beyaz çekilen aynı zamanda filmin geneline hakim olan sabit açılı çekimlerle Ida sinemografisi bakımından oldukça göz doyuruyor. Filmin her karesi çok güzel bir açı taşıyor.

Filmin Wanda ve Ida rolünde iki başrol oyuncusu var. Wanda Ida’nın bastırılmış duygularının açığa çıkmış hali gibi. Ida’yı Agata Trzebuchowska canlandırıyor. Trzebuchowska’nın ilk deneyimi olduğunu düşünürsek ortaya fena bir iş çıkarmamış. Wanda rolünde ise Ageta Kulesza var. Filmin yükünü çeken isim Wanda. Bir süre sonra yapım Ida’yı odak noktası seçmek yerine Wanda’ya yöneliyor. Yalnızlığını ele alıyor. Kulesza oyunculuk olarak Trzebuchowska’dan çok daha fazla şey katıyor filme, etkisini daha çok hissediyorsunuz.

Bazı sahneler arası kopukluk “keşke bu sahne es geçilmesiydi” dedirtiyor. Bu kopukluklar filmden de ara ara kopmanıza sebep oluyor. Ida duvarlarla örülü bir düşünceye sahipken nasıl oluyor da bir anda bu duvarları yıkıyor. Ayrıca Wanda’nın içsel depresifliğinin bu kadar yıkıcı olması izleyiciyi bir ölçüde bir anda şaşırtıyor. Özetle, iki karakter de kendi içinde çatışan ve birbirleriyle oldukça zıt yapıda kişiler. Filmin sizi sürüklemediğini daha doğrusu sürükleyemediği söylenebilir. Fakat sinematografisi ve senaryonun cezbediciliği bakımından izleyicilerden tam not alması kuvvetli bir ihtimal. 90 dakikalık süresi filmi daha izlenebilir kılıyor. Ödüllere doymayan Ida izleyicilerin göz zevkini de doyuracağından bu aralar izlemek için güzel bir tercih olabilir.

Bir Cevap Yazın