Ana Sayfa Eleştiriler

Eleştiriler

120 battements par minute / Kalp Atışı Dakikada 120 (2017)

Cannes Film Festivali’nde büyük beğeni toplayan ve sadece topladığı beğeniyle kalmayıp FIPRESCI, François Chalais, Jüri Büyük ve Queer Palm gibi oldukça sansasyonel ödüllerle dönen bir film 120 BPM. Ana yarışmada yarışmasına rağmen ödülü Ruben Östlund’un The Square’ine kaptırdığını söylemeden de geçmeyeyim. 120 BPM adını dakikada bir insanın kalbinin atış sayısından alıyor. Fakat filmin kalbinin atış […]

Ritim Kazandırır: Patti Cake$ (2017)

Patti Cake$, “Şişman kızlardan rapçi olmaz.” klişesi nedeniyle hayallerine ulaşma mücadelesinde cinsiyetçilik ve ırkçılıkla da savaşması gereken Patricia Dombrowski’nin hikayesi. Filmi yazan-yöneten ve film müziklerini de besteleyen Geremy Jasper, ilk filminde alışılagelmiş bir hikayeyi, klasik bir senaryo formülüyle uyarlıyor. Bu nedenle sıradanlığa yakın duran filmi bu yoldan kurtaran kişi ise başarılı performansıyla başroldeki Danielle McDonald […]

Good Time – Soygun (2017)

Harley ve Ilya isimli iki eroinmanın New York caddelerinde, sokaklarında, izbe mekânlarında geçen inişli-çıkışlı aşkını konu alan Heaven Knows What (2004) ile kendilerine özgü sinemalarının ilk sinyallerini veren New York City doğumlu kardeşler Josh ve Benny Safdie, bu çok iyi bildikleri şehri sinemalarının merkezine alarak Woody Allen ve Martin Scorsese‘den sonra gelecekte isimleri New York ile anılan yönetmenler […]

Battle of the Sexes (2017)

20 Ekim 1973’te tenis tarihinin en önemli olaylarından biri olan “Battle of the Sexes” gerçekleşmiştir. O dönemde Amerika Açık’ta ücret ayrımı yapılmasıyla birlikte kadın-erkek tartışmaları alevlenmiştir. Eski bir Grand Slam şampiyonu olan Bobby Riggs’in kadın tenisçilerden herhangi birini yenebileceğini söylemesi ile başlayan meydan okumalar ise tenisteki “cinsiyet savaşını” hepten uç noktalara taşımıştır. Riggs’in meydan okumaları […]

Leaving Las Vegas / Elveda Las Vegas (1995)

O dönem için yazılmış en iyi toplum dışı romanlardan biri, Mike Figgs’in perspektifinden beyazperdeye uyarlanıyor. Aslında 16mm ile televizyon filmi olarak tasarlanıyor daha sonra kıyılamıyor (e-haliyle) ve beyaz perdeye aktarılıyor. Ailesini, işini ve hatta kendisini kaybetmiş ortalama bir senaristin problemlerle ‘drink to death’ ile başa çıkışını izliyoruz. Benjamin Sanderson! Nicolas Cage’in hayat verdiği yegane karakter!. […]

mother! (2017)

Sürekli bir anlam, varoluş arayışı içerisinde olan yönetmen Darren Aronofsky, bu konuda ilk denemesini Pi ile yaptı. Pi’deki yöntemi bana sorarsanız, en riskli ve seyirci tarafından en anlaşılmaz olanıydı. Sonra 2010 yılında The Fountain ile farklı bir yöntemle bu arayışı sürdürdü. The Fountain’in beğenmeyeni, beğeneni kadar çoktur. Her kesime ulaşamadı. Sonra ‘çocukluk hayalim’ dediği Noah […]