The Lobster (2015): İnsanın Yalnızlığı ve Aşk İhtimali
Dünyayı, basitçe Orman, Şehir ve Otel olarak üç mekâna bölen film, hepsindeki genel durumu gösteriyor bize. Filmin ilk yarısının geçtiği otelde katı kuralların yavaş yavaş açılması ile absürt bir ortamda buluyoruz kendimizi. Otelin geçici konukları ise günlük eylemlerinin tekdüzeleşmesinden dolayı mekanikleşmiş, duygusuzlaşmış bir halde. Giriştiği sahte ilişkinin yükünü kaldıramayan David otelden kaçmak zorunda kalıyor ve filmin ikinci mekânına geçiyoruz. Ormandaki asiler alternatif bir yaşamı, yalnızlığı seçmiş gibi görünseler de başlarındaki kişi/kişilerin tutumları yüzünden gerici bir çizgiye yerleşiyorlar. Burada da oteldeki gibi gereksiz kurallar ve cezaları var.
Film, kadın anlatıcının görülmesiyle ve hem kendisinin hem de David’in yaşadıklarını günlüğüne yazdığının anlaşılmasıyla romantizme kayıyor. Rachel Weisz‘ın sesini her duyduğumuzda giren müzik anlatının tonunu güzelleştiriyor esasında. Fakat bu filmin bütünlüğü açısından bir sorun teşkil ediyor. İkinci yarıdaki romantik anlatım, ilk yarıdaki ironik anlatımla uyuşmuyor ve filmin ikiye bölünmesine sebep oluyor. Filmin yarattığı etkiyi düşürmese de bu ikilik, filmin ritmini biraz bozuyor. Lanthimos büyük film çekmeye çalışırken acele etmiş ve temaları karıştırıp toparlayamamış sanki.
Yine de ikinci bölümde, filmi önemli kılan bir sekans var. Aşık çift, farklı kulaklıklardan aynı anda aynı müziği açarak dans ediyorlar ve ortak bir frekans yakalayıp birbirleri arasında ─otelde çiftler arasında yakalanması gereken maddi, elle tutulur uyumun dışında kalan─ bir ahenk sağlamaya çalışıyorlar. Devamındaki sahnede ise diğerlerinin anlamayacağı, beden hareketlerinden kurulu bir dil inşa ediyorlar ve aralarındaki bağ sağlamlaşıyor. Yönetmenin ilk büyük filmi diyebileceğimiz Dogtooth‘da tam tersi bir durum mevcuttur. İktidar kendi dilini yaratarak bireylere hükmedebiliyordur kolayca. Burada ise bireyler, iktidarın dilini reddederek başlıyorlar işe. Ve tam olarak yeterli olmasa gerek ki bir de kendi dillerini yaratıp bu dil üzerinden yeni bir bağlam kuruyorlar; aşk.