Ana Sayfa Eleştiriler Madımak: Carina’nın Günlüğü (2015)

Madımak: Carina’nın Günlüğü (2015)

Madımak: Carina’nın Günlüğü (2015)
0

Çekildiğini ilk duyduğumdan beri beklediğim, izlemek için heyecan duyduğum bir filmdi. Türkiye’nin yakın tarihi için belki de en büyük kara leke olan Sivas Katliamı gibi önemli bir olayı beyaz perdeye taşımak şüphesiz bir cesaret işi.

Film Hollandalı gazeteci Carina’nın hayatı üzerinden Madımak’taki korkunç katliamı anlatıyor. 1993 yılında Türkiye’ye gelen Carina Doğu kültüründe kadının konumu ve birey olma sorunu hakkında bir araştırma yapmaktadır. Evinde kaldığı insanlar olan Ali ve Sultan Alevidir. Bu sayede Alevilerle tanışan ve onların kültür ve inançlarını öğrenmeye çalışan Carina geleneksel Pir Sultan Abdal kültür etkinliğine de katılmak ister. Böylece hayatının son yolculuğunu Ankara’dan Sivas’a yapar.

Çok büyük bir beklentiyle gitmemeye çalıştıysam da bu önemli olayın beyaz perdeye ilk aktarımı için istemsizce ümitlenmiş olmalıyım. Çünkü filmde bence olmaması gereken çok bariz eksiklikler vardı.3

Öncelikle senaryo sahneler arasında geçiş bütünlüğü sağlayamayacak kadar zayıftı. Özellikle filmin ilk yarısında yönetmenin acemiliği de eklenince bu sorun oldukça bariz öne çıkmış. Ayrıca bazı sahnelerde diyaloglar da oldukça yapay olmuş. Böyle önemli bir olayın sinema için de oldukça iyi bir kaynak olduğu düşünülürse çok daha başarılı bir senaryo yazılabilirdi.

Oyunculuklar da oldukça vasattı. Carina rolündeki Denise Ankel rolünü kotarmış diyebiliriz. Fazla başarılı ya da başarısız bulmadım. Füsun Önal kesinlikle tecrübesini konuşturmuş, oldukça iyi bir performans sergilemiş. Ancak diğer tüm oyuncular vasat ve altında kalmış ne yazık ki. Yalnızca Erdal Tosun’u bu sınıfa almak haksızlık olur. Son derece gerçekçi oynadığını söyleyebiliriz. Umut Kurt da oldukça başarılı. Özellikle yan rollerdeki oyuncular; Tansu Çiller, Belediye Başkanı vs. o kadar başarısızlar ki filmden koparıp götürüyorlar adeta. Sanırım figüranların işini ciddiye almaması Türkiye Sineması için oldukça büyük bir sorun. Çünkü kalabalık sahnelerdeki savsaklık ve yapaylık beni çok rahatsız etti.

2

Filmdeki en kötü şey sanırım efektlerdi. En can alıcı, en vurucu sahne olan yangın sahnesi efektlerin kötülüğü yüzünden son derece etkisiz kalmış. Kendimizi filmin kötülüğüne rağmen kaptırıp gidecekken yangın sahnesi bende Samanyolu Tv’de ibretlik dizi izliyormuşum hissi uyandırdı.

Son olarak, evet film çarpıcı, mükemmel, harika filmler listemizin başına yerleşmiyor. Ancak yeni neslin kara lekelerle dolu tarihimizi öğrenmesi ve ülke olarak özeleştiri yapmaya alışmamızı sağlaması için oldukça önemli bir yere yerleşiyor. Almanya’nın Yahudi Soykırımı ile yüzleştiği gibi bizim de artık tarihimizdeki korkunç olaylarla yüzleşmemizin zamanı geldi bence.

Bir başlangıç yapma cesaretini gösterdiği için yönetmen Ulaş Bahadır’ı tebrik ediyor ve çok daha iyi işlere imza atmasını temenni ediyorum.

Bir Cevap Yazın