Ana Sayfa Eleştiriler Akıl Defteri / Memento (2000)

Akıl Defteri / Memento (2000)

Akıl Defteri / Memento (2000)
0

Memento mori

Memento te hominem esse

Respice post te! Hominem te esse memento!

Jonathan Nolan’ın çekmiş olduğu kısa film olan Memento Mori ismini yukarıda yazan dizelerden aldığını söyleyebiliriz. Yukarıdaki yazılı olan ve Eski Roma’da sıkça kullanılan latince deyişin türkçesi şu şekilde:

Fani olduğunu hatırla.

Sadece bir insan olduğunu hatırla.

Arkana bak! Sadece bir insansın, hatırla!

Jonathan Nolan’ın abisi Christopher Nolan ise Memento Mori’yi uzun metraja uyarlayarak ortaya Memento’yu çıkardı. Ülkemizde Akıl Defteri olarak tanınsa da Memento’nun sözlük anlamının “Hatırla!” olduğunu söylemekte fayda var.

Akıl Defteri kurgusu bakımından her izleyen sinemasever tarafından kafa karıştırıcı olarak lanse edilmiş. Sırf bu yüzden muhakkak ikinci defa izlenilmesi söylenilmiştir. Peki gerçekten bu kadar kafa karıştırıcı bir film mi Memento? İçinde zaman döngüsü (Time loop) barındıran filmlerde genelde karşımıza çıkan durum sürecin ileriye dönük olarak işlemesidir. Groundhog Day, Predestination, Edge of Tomorrow’da olduğu gibi.  Memento’da ise tam tersi durum söz konusu. Filmin hemen başlangıcında bu yüzden adaptasyon sıkıntısı çekiyoruz. Bir süre sonra filmin geriye sardığını iştirak ediyoruz. Bu da ister istemez kısa süreliğine kafamızı karıştırmaya sebep oluyor.MV5BMjc5NzUzNzAwOF5BMl5BanBnXkFtZTcwMjY0NzY2NA@@._V1__SX1303_SY547_

Filmin hemen başında filmin sonuna tanık oluyoruz. Ana karakterimiz olan Leonard ile Teddy’nin bulunduğu bir kare, konuşuyorlar fakat güzel bir konuşma olmadığını sahnenin sonunda anlıyorsunuz. Yukarıda da bahsettiğim geriye akış bu andan itibaren başlıyor. Bir sigorta şirketinde müfettiş olarak çalışan Leonard, bir olay sonucu hem eşini hem de hafızasını kaybeder. Hafıza kaybı sıradan bir hafıza kaybı değildir. “İleriye dönük amnezi” (antegrade amnesia) olarak adlandırılan bu rahatsızlık Leonard’ın yakın zamanda (10-15 dakika) gerçekleşen bütün anılarını sil baştan olmasına sebep oluyor. Bu yüzden unutmaması gerektiğini düşündüğü şeyleri not alıyor. Notlarını aldığı yerler genelde çektiği fotoğrafların arkası ve ön yüzü. Bir de hiçbir şekilde silinmesini istemediği şeyleri vücuduna dövme olarak yaptırıyor.

Nolan filmin izleyicilerde kafa karışıklığına sebep olacağını anlamış ki bunu biraz azaltmak için flashbacklere sık sık başvurmuş. Flashbackler ile Leonard’ın hafızasını kaybetmeden önceki müfettiş olduğu zamanlara götürüyor. Nolan burda siyah-beyaz sahneleri tercih ediyor. Bu flashbackler genel olarak müşterisi olan Sammy Jankis’i konu alıyor.

Remember Sammy Jankis.

Peki neden bu kadar bu ismin üstünde duruluyor, kimdir bu Sammy Jankis?

Sammy Jankis, Leonard’ın müşterisi olmasının yanı sıra. Leonard ile aynı dertten müzdarip bir adam. O da yakın zamanda yaptığı hiçbir şeyi hatırlamıyor. Leonard’ın çalıştığı sigorta şirketi ise bu duruma kesinlikle inanmıyor. Ve şirketi kandırmaya yönelik bir hareket olduğunu düşünüyorlar. Sammy’nin eşi Mrs. Jankis ise diabet hastasıdır. Eşi de Sammy’e bir yandan inanmak istiyor, bir yandan ise istemiyor. Ve bunu bir şekilde test edip öğrenmek zorunda olduğunu düşünüyor. Diabet hastalığını bahis yaparak bir nevi Sammy ile rus ruleti oynuyor.remember-sammy-jankis-memento

Sammy Jankis’in kim olduğu sorusuna cevap verdikten sonra sıra neden filmde bu kadar ön planda olduğu sorusuna geldi. İlk olarak filmin neredeyse bütününde göz önünde duran cevaba yönelelim. (İkinci cevap filmin önemli bir parçası niteliğinde ve yazının ilerleyen kısımlarına doğru değinilecek) Sammy Jankis’in Leonard ile aynı hastalıktan muzdarip olduğunu söylemiştik. Mr. Jankis bu rahatsızlığı yenmek için doktor gözetiminde sürekli hafızasına yönelik tekrarlar yapıyor. Fakat zamanla bu tekrarların Jankis üzerinde etkisi olmadığı gözlemleniyor. Leonard ise onda işe yaramayan tedavinin aslında doğru tedavi yöntemi olduğunu ve kendisinde işe yarayacağına inanıyor. Sol elinin üstüne “Remember Sammy Jankis” yazmasının sebebi de bu. Bu ismi hiç unutmayarak tedavi yöntemini beyninde canlı tutmak istiyor.

Yazı bu paragraftan itibaren sürpriz bozanlar içerir. Filme yüzeysel baktığınızda filmin konusunun hafıza kaybı yaşayan bir adamın karısının intikamını alma cabası olarak yorumlayabiliriz. Filmin alt metin okumasında ise durum çok sansasyonel bir hal alıyor. Leonard’ın vücudundaki dövmelerin en göze batanı karısının John G. adında biri tarafından öldürüldüğünün yazıldığı dövmedir. Leonard’ın aklından bir an için çıkmayan bu ismin filmin sonunda Leonard’ın beyninde yazdığı oyunu olduğunu görüyoruz. Filmin ise bir oyunun tekrarlayan küçük bir parçası olduğu fikrine kapılıyoruz. Bu oyunda Leonard öldürüyor, zarar veriyor, gasp yapıyor, daha bir çok suça karışıyor ama herhangi bir sorumluluk ya da pişmanlık duygusunu hissedemeden hafızası sıfırlanıyor. Leonard hafızasıyla baş edemiyor, onu kabulleniyor. Onu dipsiz bir kuyu olarak görmektense onunla iyi zaman geçirebileceğini keşfediyor. Hafızasıyla Stockholm Sendromunu farklı bir boyutta yaşıyor.

“Eğer birini tanıman gerektiğini düşünüyorsan, tanıyormuş gibi yapıyorsun.”

Gelelim Jankis’in neden bu kadar ön planda olduğunun asıl cevabına. Jankis ile Leonard’ın arasında olan ilişkinin sıradan müşteri ve sigortacı ilişkisiden çok daha farklı bir boyutta ve derin olduğunu görüyoruz. Filmin başından beri karşımıza çıkan Jankis’in aslında Leonard’ın kendisi olduğu ve Jankis’in başına gelen her şeyin aslında kendisinin başına geldiğini görüyoruz ve tam anlamıyla ters köşe oluyoruz. En baştan beri ortada oynanan oyunun en büyük parçası haline gelen ve oyunu kuran kişi Leonard. Yarattığı oyunun her ayrıntısını beyninde canlandırıyor, sahneler sil baştan olmadan oyunun kurgusunu, senaryosunu ve oynayacak oyuncuları belirliyor. “Kendi el yazıma güvenmek zorundayım.” dediği andan itibaren de bu oyuna direkt dahil oluyor.

 “Bir şeyleri hatırlamıyor olman yaptıklarını anlamsız kılmaz.”

Filmde geçen Leonard’ın söylediği bu söz ise onun felsefesi haline geliyor. Bir şey yapmamış gibi hissetmek istemiyor. Kendi hayatını değiştiremese de başkasının hayatını tümden değiştirmek istiyor.memento-20421-hd-wallpapers

Filmin senaryosu bu kadar güçlü olmasının yanı sıra teknik olarak da oldukça güzel sahneler barındırıyor. Bunlardan birinde Carrie-Anne Moss’un canlandırdığı Natalie karakterinin yer aldığı sahnede Leonard Natalie’ye tokat atar. Natalie de evdeki büyün kalemleri toplar. (Leonard’ın bu olayı bi yerlere yazmasını istemez.)Sonra Leonard’a nasıl olsa bunu hatırlamayacaksın ve ben senin yine en yakın arkadaşın olacağım der Natalie. Üstünden 20 saniye geçmeden Natalie tekrar eve girer ve en yakın arkadaş olurlar. Nolan’ın zaman mekan algısı üstünde oynamalara Inception ve Interstellar’da bilim kurgusal bağlamda tanık olduk. Memento’da ise durum daha farklı. Sadece insan beyni ile alakalı fakat yukarda bahsettiğim bu tür sahneler seyircide paralel evren hissiyatı oluşturuyor.

Memento gösterime girdiği 2000 senesinde beklediği ilgiyi görememiş hatta bunun çok uzağında kalmıştı. Aradan belli bir zaman geçtikten sonra hakettiği ilgiyi gören Memento nasıl olur da gişe rakamlarına o zamanlar pozitif yönde yansıma yapmaz? Bunun akla makul gelen tek sebebi blockbuster filmler olan Pearl Harbor ve The Mummy Returns ile aynı zamanda vizyona girmiş olması.

Yıllar sonra kıymeti bilinse de Memento’nun her sinefil için yerinin ayrı olduğunu düşünüyorum. Christopher Nolan’ın belki de The Dark Knight ile beraber en iyisi ve yönetmenin sıçrama tahtası. Memento alt metninden ötürü sakin sakin izlenecek bir film. İzleyenleri muhakkak şaşırtmış ve takdirini toplamıştır. İzlemeyenlerin ilk fırsatta izlemesi dileğiyle, iyi seyirler.

Bir Cevap Yazın