Ana Sayfa Eleştiriler Roma città aperta / Roma, Açık Şehir (1945)

Roma città aperta / Roma, Açık Şehir (1945)

Roma città aperta / Roma, Açık Şehir (1945)
1
Dönemin ana akım sinemasına karşı çıkarak yaşam deneyimiyle bağlantılı olmayı ön plana çıkaran Yeni Gerçekçi yönetmenler o zamana kadar sinema dilinin alışık olmadığı yöntemlere de başvurarak profesyonel olmayan oyuncular,özensiz bir teknik kullanımı ve faşist Mussolini etkisi altındaki İtalyan sinemasının çoğu filmin aksine eğlence yerine düşünceyi önemseyen,toplumsal sorunlara gerçekçi bir bakışı olan filmler yapmak için uğraştılar.Bunun için de en önemli adımı atan Roma citta aperta filmiyle Roberto Rossellini olmuştur. Genel kanıya göre Yeni gerçekçilik akımının ilk filmi olarak kabul edilen Roma citta aperta biçim-içerik bağlamında akımın ana hatlarını belirleyen ayrıca Roberto Rossellini’nin de “savaş üçlemesi”nin ilk ayağını oluşuran  sinema tarihi açısından oldukça önemli bir film.Çekimlerin tamamen doğal ortamlarda,  yapılması,doğal ışık kullanılması ayrıca Aldo Fabrizi ve Anna Magnani dışında tüm oyuncuların –gerçekçiliği yakalayabilmek için- amatör olması filmin gerçekçi yapısına ve belgeselvari atmosferine büyük katkıda bulunmuştur.

Filmin çekimleri Haziran 1944’te gerçekleşen Roma’nın kurtuluşundan kısa bir süre önce başlamış oldukça zor koşullar altında tamamlanmıştır.Roberto Rossellini daha sonra çoğunlukla makaralardan artan parçaları kullanmak ve filmi tamamlayabilmek için evindeki bazı eşyaları da satmak zorunda kaldığını belirtmiştir.
Rome-Open-City
Filmin konusu kısaca şöyledir:
1944 yılında işgal altındaki Roma’da Naziler ve faşist milis işbirlikçileri sıkıyönetim uygulamaktadır.Film direniş şebekesine mensup 3 kişinin üzerinden ilerler.Mühendis ve direnişin önemli liderlerinden komünist militan Manfredi, rahip Don Pietro ve matbaa işçisi Francesco.Gestapo her yerde militan Manfredi’yi aramaktadır.Manfredi de arkadaşı Francesco’nun evleneceği kadın olan Pina’nın evinde saklanmak zorunda kalır ve örgütün önemli bir görevini rahip Don Pietro’ya devreder.Ayrıca rahip Manfredi’nin biran önce Roma’dan ayrılabilmesi için yeni bir kimlik edinmesine yardımcı olur.Manfredi’nin müzikhol dansözü,müptezel  sevgilisi Nazilerle işbirliği yaparak Manfredi’nin yerini ihbar eder.Daha sonra Naziler bölgeyi kuşatır ve Francesco’yu yakalar.Francesco’nun yakalandığını gören Pina diğer insanlarla birlikte kamyona bindirilip götürülen Francesco’nun peşinden kamyona doğru koşmaya başlar ve oğlunun ve Francesco’nun gözleri önünde vurularak öldürülür.

Daha sonra Manfredi ve rahip Don Pietro yakalanır.Manfredi ağır bir işkenceden geçirildikten sonra hiçbir bilgi vermeden ölür.Rahip de bilgi vermeyi reddettiği için kurşunlanarak öldürülür.
image
Filmin amacı açılıştaki yazıda da yazdığı üzere “dokuz ay boyunca Nazilerin boyunduruğu altında kalan Roma halkının durumunu yansıtmaktır”.Yani filmde sadece direnişçilerin Nazilere karşı mücadelesi değil işgal altındaki Roma’daki günlük yaşayışa da yer verilmiştir.Ayrıca yönetmen kahraman yaratmaktan uzak bir tutum sergileyerek direnişe destek veren insanlara ve işgal altındaki sıradan insanlara –kadın,çocuk,yaşlı…- odaklanmıştır.Rossellini açık bir şekilde farklı görüşlerden-inanışlardan gelen insanların faşizme karşı ortak mücadelesini, katolik-komünist işbirliğine de yer vererek  bu savaşımı yücelten bir tutum sergilemiştir.Rossellini Nazilerin üstün ırk anlayışlarını,Avrupa’ya savaş,yıkım ve ölümden  başka bir şey getirmediklerini bir Nazi subayının itirafları üzerinden dile getirmiş ve vahşetlerini de –özellikle işkence sahneleriyle-gözler önüne sermiştir.Ayrıca savaşın etkisiyle gündelik yaşamda sefalet çeken insanlar,fırının yağmalanması,insanların bir somun ekmek için birbirini ezebilecek bir durumda olması,Roma’nın çeşitli gerçek mekanlarının kullanılması,Naziler için muhbirlik yapan kadın gibi detaylarla da filmin arka fonu zenginleştirilmiştir.Roberto Rossellini’nin katolik inancının etkisi de net bir şekilde görülmektedir.

Roma citta aperta dönemin İtalya’sını,sıradan halkın gündelik yaşamını ve direniş hareketini gerçekçi bir şekilde yansıtıyor.Pina karakteriyle Anna Magnani ve rahip Don Pietro rolüyle Aldo Fabrizi’nin göz kamaştıran oyunculukları da filmin artı hanesine yazılmalı.
İrfan Yalçın Sanat tutkunu,7. Sanat aşığı.Sinemanın düşündüren,sorgulatan,felsefi ve farlılıkları görmemizi sağlayan yanını seven ,sinemanın en güçlü sanat dalı olduğuna inanan sinefil. Eğitimine Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesie Radyo,Sinema ve Televizyon bölümünde devam etmekte.

Yorum(1)

Bir Cevap Yazın