Ana Sayfa Eleştiriler Rüzgarda Salınan Nilüfer (2016)

Rüzgarda Salınan Nilüfer (2016)

Rüzgarda Salınan Nilüfer (2016)
0
İlk olarak Çoğunluk filmi ile izleyicinin karşısına çıkan Seren Yüce, 6 yıl aradan sonra Rüzgarda Salınan Nilüfer filmi ile seyirciyi selamladı. Çoğunluk filmi ile muhafazakar orta sınıfın yaşamını konu alan Seren Yüce, bu kez de üst orta sınıf hayat süren, liberal ve seküler takılmaya çalışan aileleri konu ediniyor. Çoğunluk filmi ile kıyasladığımızda üslubun aynı olduğunu fakat mahallenin farklı olduğunu görüyoruz. Seren Yüce, Çoğunluk filmi sonrası karakterlerin dünyasına daha da girmiş, ayrıntıların üzerinde titizlik ile durmuş. Rüzgarda Salınan Nilüfer’e bütünüyle baktığımızda Çoğunluk’un sağlam bir referans olduğunu söyleyebiliriz.

Rüzgarda Salınan Nilüfer’in konusuna kısaca değinmek gerekirse, batı kentlerde yaşayan, burjuva yaşantısı süren ailelerin tüketim odaklı hayatları ve bundan kaynaklı oluşan içsel boşlukları konu ediniyor. Songül Öden,  kültürel altyapısı çok zayıf olan Handan karakterini canlandırıyor. Handan, bu zayıflığını başkalarının fikir ve düşüncelerini benimseyerek, üretme ve araştırma zahmetine girmeden gidermeye çalışıyor. Orta yaşlarda olan Handan, kendini henüz bulamamış ve bulmak için de daha yeni yeni arayışa geçmiş bir karakter. Ancak filmin hikayesine baktığımızda ‘’kendini bulamayanların’’ hikayesi desek çok daha yerinde olur. Aklına sürekli yeni fikirler gelen, bir fikirden diğer fikre atlayan ve hep yeni hevesler peşinde koşan Handan karakteri için maymun iştahlı desek yalan olmaz. Handan’ın sürekli dilinden düşmeyen, her bir işe girişmeden önce ‘’biz de yaparız, yapan nasıl yapıyor’’ sözüyle özgüveni olmayan ‘’yapay özgüven’’ ile kendini motive etmeye çalışan bir kadını gözlemliyoruz. Songül Öden’in canlandırdığı Handan karakterine günlük hayatlarımızda sıkça rastlıyoruz. Tolga Tekin’in canlandırdığı Korhan karakteri ise bir şirket sahibi, kendi kazandığı para ile ailesi üzerinde söz sahibi olmaya çalışan, karısı Handan’ın yaptığı harcamaları sürekli yüzüne vuran ve kendi dünyasında küçük heyecanlar peşinde koşan tipik bir Türk erkeği. Kızları Aleyna ise, 10 yaşında bir teknoloji mağduru, bir dediği iki edilmeyen, kendini bulamayan anne ve babasının kurbanı olan bir kız çocuğu. Anne ve babasının bilinmezliğini çocuklarının üzerinde çok net hissettik film boyunca. Sürekli arayış içinde olan Handan kızını da kendine benzetme çabasında. Aleyna, ailesinin yönlendirmesiyle ilgi alanları edinmeye zorlanıyor. Bir kursa yazdırılıyor, daha o kurs tamamlanmadan başka bir kursun planı yapılıyor. Korhan sıkılmış olduğu yaşantısından uzaklaşıp, sosyal medya aracılığı ile tanıştığı kadınlar ile flörtleşiyor. Handan ise sürekli avm de gezen, lüks kafelerde zaman geçiren, heveslerinin kurbanı bir kadın. Dijital teknoloji dünyasına adım atışımızla birlikte her şeyin daha çabuk önümüze geldiği, üreticiliği değil tüketiciliği benimseyen, insanların gitgide kendinden uzaklaştığı ve yabancılaştığına şahit olduk. Filmin karakterler üzerinden vermek istediği mesaj da tam olarak bu aslında.
590942.jpg-r_1280_720-f_jpg-q_x-xxyxx
Diğer tarafta ise, maddi durumu biraz daha düşük, kendilerini yetiştirmiş bir aile görüyoruz. Şermin, entelektüel olarak tanımlayabileceğimiz, yazdığı kitap ile belli bir başarı yakalamış özgüven sahibi bir kadın. Kocası Aykut ise bir grafik tasarımcıdır. Aykut karakterini bir köprü olarak görebiliriz. Şermin’e ulaşmaya çalışan Handan, Handan’ın Şermin’e ulaşmasını isteyen Korhan ve aracımız Aykut. Ortak noktaları bulunmayan bu iki aile filmin başlarında sıkı bir dostlukları varmış gibi gösteriliyor. Fakat bu iki aile vakit geçirdikçe uyuşmayan zevkleri, kafa yapıları ve çok farklı karakterlere sahip olmalarıyla ilişkisel bazda kopukluklar yaşıyorlar.

Filmin geneline baktığımızda, ellerinde telefon, bilgisayar ve tablet ile köşeye çekilen aile bireyleri ve bunun sonucunda doğan iletişimsizlik ile aile olamayan bireyler görüyoruz. Filmde mekan olarak en çok evi görüyoruz. Filmdeki karakterler için o ev sadece kapısı olan ve içine girilip – çıkılan, otel olarak kullanılan bir mekandan ibaret.

Çoğunluk filminden de aşina olduğumuz bir sahne vardı o da sarhoşluk sonrası karakterlerin kendi ile yüzleşmesi. Korhan’ın Şermin’e olan hayranlığı, ideal kadın olarak görüşü sarhoşluk sonrası daha da gün yüzüne çıkar ve Şermin’e yaklaşır. Kendini her yönden eksik hisseden Handan ise bastırmaya çalıştığı duygular ile Şermin’e karşı hırçınlaşır. Son sahneye bakacak olursak, Handan ve Korhan evliliklerindeki çatlakları Şermin’i kötüleyerek arka plana atmaya çalışırlar.

Seren Yüce Rüzgarda Salınan Nilüfer filmi ile günümüz dünyasının en büyük sorunlarını izleyiciye sunuyor. Samimiyetsiz ilişkiler, ötekileştirme çabaları, bencillikler, geçici hevesler ve kabullenmişlikler…  Rüzgarda Salınan Nilüfer, yüzümüze vurmak istediğimiz ama vuramadığımız tüm her şeyi, ustaca kurgulanmış bir hikaye ve başarılı oyunculuklar ile hayatlarımızı sorgulamamıza sebep olan başarılı bir yapım.


Bir Cevap Yazın