Ana Sayfa Kırmızı Halı ve Festivaller Oscar 88. Oscar Ödül Töreni The Revenant (2015): Buz Gibi Bir Havada İntikam Ateşi

The Revenant (2015): Buz Gibi Bir Havada İntikam Ateşi

The Revenant (2015): Buz Gibi Bir Havada İntikam Ateşi
1

Alejandro Gonzalez Inarritu ölüm üçlemesi(Amores Perros – 21 Grams – Babel) ve Biutiful’un ardından  2014 yılına Birdman or (The Unexpected Virtue of Ignorance) ile filmografisine göre daha farklı bir filmle karşımıza çıkmış ve o seneye damgasını vurmuştu. 87. Akademi Ödülleri’ne 9 dalda aday gösterilmiş ve 4 dalda -En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo ve En İyi Sinematografi- ödül kazanarak adeta ortalığı kasıp kavurmuştu.

Geçtiğimiz hafta ülkemizde de vizyona giren Inarritu’nun son filmi The Revenant ise toplamda 12 dalda Oscar adayı ve bu yıl adından sıkça söz ettirecek gibi duruyor. Filmin sinopsisi ise şöyle: 19. Yüzyılda  kürk avcısı Hugh Glass(Leonardo DiCaprio) keşif gezisinde bir boz  ayının saldırısına uğrayarak ölümcül bir şekilde yaralanır. Hayatta kalma şansı  çok zayıf olan Glass, arkadaşları tarafından soğukta, vahşi doğada ölüme terkedilir, oğlu da öldürülür. Müthiş bir dayanma gücüyle hayatta kalmayı başaran Glass, oğlunu öldüren John Fitzgerald(Tom Hardy)’dan  intikamını alabilmek için tüm Amerika’yı baştan başa dolaşmaya hazırdır.

Film Michael Punke’un 2002’de yayınlanan aynı adlı romanından uyarlama. Hugh Glass karakteri daha önce 1971 yılında Richard C. Sarafian’ın “Man in the Wilderness” filminde karşımıza çıkmıştı. Ayrıca bu filmin çalışmaları Birdman’den önce başlamış ancak Leonardo DiCaprio “The Wolf of Wallstreet” ile kamera karşısına geçince mecburen çalışmalar durdurulmuş. Filmin çekim süreci ise çok çetin doğa şartlarında zorlu koşullar altında gerçekleşmiş ve günde yalnızca bir buçuk saat çekim yapılabilmiş ki bunun en büyük sebebi de Inarritu ve görüntü yönetmeni Emmanuel Lubezki’nin filmi sadece doğal ışıkta kotarmak istemesi. Kusursuz doğal ışığı yakalayabilmek için bu kadar kısıtlı bir zaman zarfına kalmaları prodüksiyon sürecinin sürekli uzamasına neden olmuş haliyle. Hatta zorlu doğa koşulları yüzünden film ekibinde işi bırakan ve yönetmen Inarritu tarafından işten çıkarılanlar olmuş. ABD’deki basın gösteriminin ardından usta aktör Leonardo DiCaprio The Revenant hakkında yer aldığı en zorlu film  olduğunu hatta  dondurucu soğuğa karşı dayanmaya çalışırken birçok olası hipotermi geçirme tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını ifade etmiş ve bu filmin şu ana kadar yer aldığı filmler arasında kendisi için benzersiz bir deneyim olduğunu belirtmişti.

1

The Revenant hikayesi gereği Inarritu’nun öceki filmlerinde kullandığı temalara  –acı, ölüm, intikam- geri dönüş niteliği taşıyor. Filmin omurgası intikam hırsı ve hayatta kalma üzerine ve genelde Hugh Glass(Leonardo DiCaprio) karakteri üzerine odaklanıyor. Karakterin hayatta kalabilmesi, onurunu kurtarması, ruhunda açılan yaraları onarabilmesi için tek çıkış ve en güçlü motivasyon intikam hırsı olarak gösteriliyor. Ancak filmdeki kızılderili karakterlerden birinin söylediği “İntikam insanın değil Tanrı’nın ellerindedir.” sözü yönetmenin bu konuya bakışını ortaya koyar nitelikte. Filmin sonlarına doğru John Fitzgerald(Tom Hardy)’ın kendisinden intikam almaya gelen Hugh Glass(Leonardo DiCaprio)’a söyledikleri de bu kavrama olan bakış açısını değiştiriyor ve biraz da bu kavramı değersizleştiriyor. Fikrimce yönetmenin yaklaşımı ahlakçı kaçıyor yani cezayı kesme işi sadece Tanrı’nın ellerindedir deniliyor.

Filmin içindeki diğer konularsa doğa-insan çatışması. Doğanın en büyük düşmanı olan insanoğlunun vahşi doğanın gücü karşısındaki yetersizliği ve acziyeti Emmanuel Lubezki’nin muhteşem görselleri ile gözler önüne seriliyor. Filmin derinlikli sinematografisi de doğanın o buz gibi havasını hissetmenizi sağlıyor. Doğa her zaman katı yasalarını uyguluyor. İntikamı için vahşi doğada hayatta kalmaya çalışan Hugh Glass’ın doğadaki zorlu mücadelesi de gözler önüne seriliyor. Doğadaki diğer hayvanlar gibi, mide bulandırıcı da olsa çiğ balık, çiğ et yemesi(Leonardo DiCaprio vejetaryendir) ve soğuğa karşı dayanabilmek için atın karnını yarıp, iç organlarını boşaltıp içinde yatmasını da örnek olarak gösterebiliriz. Alejandro Gonzalez Inarritu bir röportajında yönetmen olmaya Yılmaz Güney’in “Yol” filmini izledikten sonra karar verdiğini söylemişti. ”Yol” filminde Tarık Akan’ın canlandırdığı Seyit Ali karakteri bir sahnede soğuktan donma tehlikesinden kendini korumak için atını öldürür ve atın karnını yarar. Daha sonra da ellerini ve ayaklarını atın karnına sokup soğukta donma tehlikesinden kurtulur. Ancak bu sahne olumsuz koşullarda ve hava kararırken çekildiği için istenildiği gibi olmamış ve çok karanlık çıkmıştır. Yılmaz Güney de üzülerek o sahneyi kurguda atmak zorunda kalır. Yani The Revenant’taki atın karnını yarma sahnesi Yılmaz Güney’e selam gönderme niteliğindedir. Bunun yanında Inarritu Kızılderili meselesine de biraz da olsa eğilmiş ancak çok sığ bir şekilde. Filmin bir yerinde Kızılderili liderinin at ve cephane için anlaşma yaptığı Fransızlardan birine “Bizden herşeyimizi çalan sizsiniz. Herşeyimizi! Topraklarımızı, hayvanlarımızı.” sözlerini sarfediyor ancak filmin genelinde Kızılderililer Fransızlara çıkar ilişkisi içinde olduğu için dokunmayan ancak Amerikalılara gördüğü yerden saldıran, kafa derisi yüzen vahşiler olarak sunuluyor. Mağdurlar tabi ki her Hollywood klişesinde olduğu gibi Amerikalılar! Ayrıca Leonardo DiCaprio’nun canlandırdığı Hugh Glass karakteri ve başına gelenler yer yer aşırı abartılı ve filmin atmosferiyle ters bir şekilde gerçekçilikten çok uzak bir şekilde çizilmiş. Sözün özü içeriğin vasat olduğu filmde biçim yönü şahane.

2

Teknik yönden bakacak olursak özellikle Lubezki faktörüyle film görsel yönden çok zengin. Usta görüntü yönetmeni Emmanuel Lubezki daha önce  Inarritu’yla Birdman or (The Unexpected Virtue of Ignorance) filminde beraber çalışmış ve mükemmel bir iş ortaya koymuş ve En İyi Sinematografi Oscar’ını almıştı. Lubezki daha önceden de Alfonso Cuaron’un “Gravity” filminin görüntü yönetmenliğini yapmış ve yine aynı ödülü kazanmıştı. Ancak bu kez The Revenant ile zaten mükemmel olan görüntü yönetmenliğini bir adım daha ileri taşımış. Filmdeki muazzam, büyüleyici doğa manzaraları –doğal ışıkta!- ve uzun planlar filmin atmosferini ve gerçekçi yönünü çok üst seviyeye taşıyor. Hemen hemen her karesi çok estetik bir şekilde kotarılmış ve görsel yönden çok üstün olan bu filmde Lubezki çekim yapılan yerlerin yani doğanın tüm nimetlerinden çok iyi bir şekilde faydalanmış. Lubezki bu yıl da yine  En İyi Sinematografi Oscar’ını kimseye kaptırmayacak gibi görünüyor. Diğer teknik detaylara gelecek olursak kostüm ve makyaj yönünden de  üst düzey bir film. Kostüm ve makyaj ince ince ve ayrıntılı bir şekilde düşünülmüş  ve çok gerçekçi bir şekilde ayarlanmış. Filmin müzikleri ise atmosferi iyi bir şekilde desteklemekte. Ayrıca The Revenant’ın dijital kamerayla çekildiğini de belirtelim(ARRI Alexa 65).

Oyunculuklara gelecek olursak Leonardo DiCaprio ve Tom Hardy’nin oyuncukları kesinlikle üst düzey. Zaten kaliteli bir oyuncu olduğunu daha önce de kanıtlayan DiCaprio bunu bir kez daha TheRevenant  ile kanıtlamış. Yıllardır kendisine hakettiği halde verilmeyen Oscar ödülünü artık bu yıl alacaktır. Yardımcı erkek oyuncu roündeki Tom Hardy’nin de ağır aksanıyla gerçekten çok başarılı bir oyunculuk  ortaya koyduğunu söylemeden geçmeyelim.

SONUÇ

The Revenant’ın biçim yönü bir başyapıt. Doğal ışıkla kotarılan görüntü yönetmenliği, kostüm, makyaj ve oyunculuk yönünden üst düzey bir film. Ne var ki  yer yer sığ kalan senaryonun vasatlığı filmin en büyük eksisi. Kısacası The Revenant fikrimce Alejandro Gonzalez Inarritu’nun kesinlikle en iyisi olmasa da iyi denebilecek filmlerinden biri.

İrfan Yalçın Sanat tutkunu,7. Sanat aşığı.Sinemanın düşündüren,sorgulatan,felsefi ve farlılıkları görmemizi sağlayan yanını seven ,sinemanın en güçlü sanat dalı olduğuna inanan sinefil. Eğitimine Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesie Radyo,Sinema ve Televizyon bölümünde devam etmekte.

Yorum(1)

Bir Cevap Yazın