Yabancı / The Stranger
Orson Welles’den 1946 yapımı teknik ve anlatım olarak pek uç noktalar barındırmayan bir kara film.Peşini bırakmayan bir aidiyet ,ait olunan düşüncenin gizlenememesi bilinçaltından sızan bir kelimeciğin yıllarca zorlukla-yalanla-çeşitli maskelerle kurulan düzeni bozması.Devlet hiyerarşisinde mevkii olan bir kudretlinin kızını alarak hesap vermeyi artık kendisi için imkansız gören modern bir zihinin kaçamayışı; ‘Tarihten’.
Korku.her adımda boşluğa bırakılan bir kırmızı iz ; aynı renkten,soykütüğünden olmayışın bıraktığı kan lekesi.Her adımda ardından geleni,gelmeyeni “havf” içinde tedbir etmek.Ardında bırakılan ko(r)ku ; yaşatılan değil,yaşaması dahi inkar edilen insanın, üstüne sinmiş yanık kokusu.
Almanya’yı iyi bilir misiniz, Bay Rankin?
Üzgünüm, ben bu yüzden düşman kazanabilirim.
Artık gündem dışı bir konu bu.
Tarafsız bir tarihçinin tarafsız görüşlerini alabiliriz, değil mi?
Gündemin yani akıp giden sonsuz anın dışına taşırılamayan ki taşınsa korkunun öznesi değişecek,tarih değil öznenin kendisi bi-taraf olacak.Zihnin-düşüncenin sadece tasarı olarak kalmayan eylemin kanserleşmesi.Söylemin kanseri.Bedene değil şehre yayılan ibadethanelere,ticarethanelere,spor kulüplerine vs. yayılan kötü huylu “Söylemin Kanseri”.Çıplak şehirlerin süs olarak cansız bedenlerle ziynetlenmesi.Ur.Aynı renkten,soykütüğünden olmayışın şehirleri karartan ur’u.Rankin’in yüzünde yıllar yılı taşıdığı maske metafizik bir korku ile kararmış;batına bakan kısmı ile savaşın içinde,zahire bakan kısmı ile- ki o maskeden taşan tebessümlerle sevgilisine Hölderlinden şiirler de okuyabilir,silahlarını gündemin dışına kilitlemiş ve o sandukanın üstüne çıkıp anlatır tarafsızca “tarafsız tarihi” ni.O sandukanın üzerinde anlatırken tarihi ,sadece ayaklarının değil inandıklarının da tedirgin titreyişinin sebebi Mr Wilson’dur ki o ; peşini bırakmayan “Gerçek Aşısıdır”(Roland Barthes).Kanserli hücreyi iyileştirecek tarihin zehirli ilerleyişine dur diyecek ve şifa verecek olandır.
Zamanın, hakikatin aksini görmeye çalıştığımız aynası; saatlerden yani akıp giden zamandan düşen, o korkunç takip edilme korkusu ;vicdanın negatif olumlaması ile bir bahane olarak mağduriyetten kurtulamayış ve yine akreple yelkovanın arasına sıkışmış,bozulan vicdan mizanından aşağılara yuvarlanmak.Aşağısı ; Kurbanların mağarası.Cesareti küllenmiş ama zihinlerde; “Ben görevimi yaptım” diyen insanlığa ait olmayan bir sorumluluğun bireysel olanın ya da toplumsalın tarihinde bıraktığı karanlık iz ,iyileşmeyecek olan bir paranoya.Paranoya cezaretsiz bir saldırma anına gebe mi bilinmez ama-beklenen şu belki de ;”kurbanların başkaldırısından beklenenler,cellatlarının karikatüründen bekleyebileceklerimizden çok daha fazla”(Roland Barthes) olması.
Bozuk bir saatin sebep olacağı en onulmazı hataların dahi bir kez bile olsa doğruyu göstermek adına hakikatte veya mecazda hançere bürünmüş akrebinin ; o kendini yıllar yılı gizleyen kanserli maskesine, intikam alırmış gibi,hiç yaşanmamış gibi yapılmaya çalışılanın bağrına saplanması.
Film’in Beyiti 15. Yüzyıl şairlerinden Necatiden ;
Her dem salâh-ı âlem için adldir işin
Yan bassa tan mı şeh-i kişver-sitâna tîğ
Devr-i felek ki arpa kadar zulme meyl ede
Dest-i adâletin sala çak kehkeşâna tîğ
(İşin her zaman dünya barışı için adalettir; ülkeler fetheden hükümdara kılıç eğri bassa şaşılır mı? Feleğin dönüşü zerre kadar zulme yönelse adaletinin eli derhal kehkeşana kılıç salar.)