Ana Sayfa Eleştiriler A Ghost Story (2017): Varoluş mu Yoksa Hiçlik mi?

A Ghost Story (2017): Varoluş mu Yoksa Hiçlik mi?

A Ghost Story (2017): Varoluş mu Yoksa Hiçlik mi? 8.5
0
Hollywood’un potansiyel sinemacılarından gösterilen 1980 doğumlu David Lowery, son filmiyle eleştirmenler tarafından yüksek not aldı. Filmin senaryosunu kendisinin yazdığı, yönetmenin 92 dakikalık filmi 100 bin dolarlık bir bütçeyle çektiğini söylemek, önemli bir detay olacaktır. Başrollerde, Lowery’nin 2013 yılında gösterime giren filmi Ain’t Them Bodies Saintste de boy göstermiş Rooney Mara ve yine aynı filmde rol almış çiçeği burnunda Oscar ödüllü Casey Affleck var. Birlikte iyi bir uyum yakalamış olacaklar ki Affleck ve Lowery’nin iş birliği yalnızca bu filmlerle sınırlı kalmayacak. 2018 yılında gösterime girecek olan, yine yazarlığını ve yönetmenliğini Lowery’nin üstlendiği Old Man and the Gun filminin başrolünü Affleck bu kez Robert Redford ile paylaşacak.

Filmin başlarında birbirini seven ve birlikte yaşayan bir çift karşımıza çıkıyor. Bir gece evden tuhaf sayılabilecek bir ses geliyor ve Affleck’in hayat verdiği, adını bilmediğimiz, kaynaklarda C olarak adlandırılan karakter, evi kontrol amaçlı geziyor. Lowery, böylece klişeleşmiş, sıradan 3. sınıf gerilim filmlerine ait ucuz numarayı gözler önüne seriyor ancak filmin gerilim ve korku türünden ayrışmış, klişeden uzak, hatta daha önce yapılmamış, özgün ve bağımsız bir dram yapıtı olduğunu anlamamız çok uzun sürmüyor. Aniden gelişen trafik kazası sonucu C, evinin önünde arabanın içinde ölü bulmasıyla birlikte filmin seyri hakkında tahmin yürüten izleyicileri yanıltıyor böylece. Filmin bundan sonrası ise sinemanın zamanla komedi unsuruna çevirdiği beyaz örtülü hayalet tasviriyle karşımıza çıkan C’nin fani dünyadaki yalnızlığını konu alıyor.


Filmin en çok eleştirilen sahnesi olan ‘turta sahnesi’nin uzunluğu nedeniyle birçok izleyici filmi yarıda bırakıp çeşitli film puanlama sitelerinde filme düşük puan vererek intikam alma hissine kapılıyor. Bu sahnenin uzunluğu gerçekten de tartışılacak bir konu ancak sabırsız izleyicilere kötü bir haberim var, film o sahneden sonra başlıyor. Lowery’nin filmin bu yanından sonrasını sıradan sinema izleyicisinden ayrıştırmaya çalışmasını anlamak pek mümkün değil. Fakat Lowery’nin, filmini gişe kaygısından uzak bir şekilde çektiğinin en büyük göstergesi olabilir bu. Tabii filmin düşük bütçeli olması da buna bir etken sayılabilir. Lowery böylelikle “Sanat, sanat için midir?” sorusuna yanıt vermiş oluyor.

Film sıklıkla bizi varoluş hakkında sorgulamaya itiyor. Hayalet her şeyin farkında, yine de fani yaşama tutunmaya çalışıyor. Diyaloglardan arınmış, daha çok görsel imgelerin ön planda olduğu filmde Lowery, hayaletin çaresizliğini, âşık olduğu kişiye sadakatini ve ona olan özlemini çarpıcı bir şekilde sinema perdesine yansıtıyor. Filmin ismi her ne kadar korku ve gerilim türlerini çağrıştırsa da aslında aşk temalı bir filmle karşı karşıya kalıyoruz. Filmin hayaletin yalnızlığına yoğunlaşmasıyla hayaletin ruhsal bunalım içerisinde olduğunu anlıyoruz. Üstelik Lowery bunu diyalogsuz bir senaryoyla, Affleck ise yüzünü göstermeden, jest ve mimiklerini kullanmadan seyirciye yansıtmayı başarıyor. Filmde hayaletin zaman kavramı insanlardan çok daha farklı kurgulanıyor. Hayalet için zaman öylesine akıcı işliyor ki, sadece tarihin önemli detaylarına tanıklık ediyor. Kız arkadaşının evden taşınması sonucunda onun nereye gittiğine dair bir ipucunun peşinde koşuyor, hayalet. Ancak zamanın sürekli ve hızlı bir şekilde ilerlemesi ipucuna erişmesine engel oluyor.


Filmde hayaletin sadece komşu hayaletle iletişime geçtiğine tanıklık ediyoruz. Hayalet C, karşı evin penceresindeki hayaletle bakışarak iletişim kurabiliyor. Komşu hayalet, “Birini bekliyorum.” diyor C’ye. C ise kimi beklediğini soruyor. Komşu hayalet “Hatırlamıyorum.” diye karşılık veriyor. Bu detay önemli çünkü filmin felsefesine ışık tutuyor. Hayaletlerdeki faniliğe bağlılık, bir müddet sonra saplantı haline dönüşüyor. Kimi ve neyi beklediklerini bilmeden çaresizce bekliyorlar.

David Lowery, A Ghost Story filmiyle kimseyi taklit etmeden, kendi doğrultusunda, özgün, muhteşem bir sanat eseri çıkarmış. Lowery’nin, Affleck ve Mara gibi itibarı yüksek oyuncuları filmine dâhil etmesi, oyuncuların yönetmene güvenmelerinin bir sonucudur. Yönetmenin kendini ifade ediş biçimi ve oyuncu performansları, Dark Rooms’un I Get Owerwhelmed isimli soundtrack’iyle ─bana kalırsa senenin en iyisiydi─ bütünleşince gelecekte kültleşecek bir film olma yönünde bir his uyandırıyor bende. Ancak ne yazık ki filmin hak ettiği itibarını görmediği yadsınamaz bir gerçek. Ben yine de 2017’nin en iyi filmlerinden olan A Ghost Story’yi her platformda savunmaya devam edeceğim.

Puanlama

8.5

8.5
Kullanıcı Oyu: ( 6 oylar ) 9.1

Ali Rıza Koçak 1995 yılında İstanbul’da doğdum. Sinemaya olan ilgim küçük yaşlardan itibaren başladı. Hayatın sıkıcılığından uzaklaşmak için izlediğim sinema filmleri, bana yeni hayat tecrübeleri kazandırdı. Aslında sinema hep bizle birlikteydi, hayatımızın bir parçasıydı ancak onu bulup keşfetmek biraz zaman istiyordu. Ne mutlu bana ki onu erken keşfedenlerdenim.

Bir Cevap Yazın