Nosferatu (2024): Karanlık ve Tekinsiz Bir Senfoni
“Korku sinemasının yükselen yönetmenlerinden Robert Eggers‘ın son filmi Nosferatu, F.W. Murnau’nun 1922 yapımı Nosferatu: Bir Dehşet Senfonisi ile başlayan ve ardından hem başarılı hem de başarısız birçok yapımı takip eden geleneği sürdürürken, kendine özgü sinematografisi ve folklor öğelerini daha gerçekçi bir şekilde işlemesiyle bu klasiklerin ötesine geçen özgün bir yapım olarak dikkat çekiyor.” Eggers, Nosferatu’dan önceki filmi The Northman (2022) ile karışık yorumlar almış; olumlu ve olumsuz tepkilerle karşılanmıştı ancak film genel olarak sevilmişti. Eggers, bu kez tarihsel mirası Eflak Prensi III. Vlad, Vlad Dracula ya da bilinen adıyla Kazıklı Voyvoda’ya dayanan, edebi mirası ise Bram Stoker’ın meşhur eseri Kont Dracula’ya dayanan bir eserin yeniden çevrimi ile karşımıza çıkıyor.
Ayrıca İlginizi Çekebilir: The Northman (2022): Viking Kanı Dökülecek!
Eggers’ın folklorik öğeleri bir korku nesnesine çeviren hikâye anlatım stili, daha önceki filmleri The Witch (2015) ve The Lighthouse (2019) ile takdire değer bulunmuştu. Bu filmlerde, folklorik korku anlatılarının tarihsel bağlamlarını ustaca işleyişi onu korku sineması hayranları tarafından sevilen ve takip edilen bir yönetmen haline getirdi. Son filmi Nosferatu, yönetmenin tarihsel detaylara duyduğu bu ilgiyi bir adım öteye taşıyor. Yapım, tarihsel kökenleri Osmanlı İmparatorluğu egemenliğindeki Eflak Prensliğinden gelen III. Vlad’dan (namıdiğer Kazıklı Voyvoda) esinlenerek şekillenen ve Bram Stoker’ın ünlü Dracula romanına ilham veren vampir mitine dayanıyor. Ancak her ne kadar Kont Drakula ve Nosferatu benzer hikayelere sahip olsa da iki vampir yorumunun birbirinden farklı noktaları bulunuyor. Kont Drakula Bram Stoker’ın ünlü romanında ortaya çıkan asilzade bir vampiri temsil ederken Nosferatu ise Kont Orlok ismi ile daha mitik bir geçmişe sahiptir. Yunanca Nosophoros yani veba taşıyıcısı kavramında gelen Nosferatu, doğuştan vampir olarak dünyaya gelen ve genellikle bir vampir ile başka bir vampirin çiftleşmesinden ortaya çıkan ve görünüş olarak bir fare ya da sıçanı andıran karakteri ile bilinir. Aynı zamanda Nosferatu karakteri gittiği yere veba hastalığını da götürür. Yönetmen Eggers, filminde Murnau’nun aksine bir sıçanı andıran vampir görünümü yerine daha çok o dönemin korkunç ve heybetli Balkanlı asilzadelerini andıran, kel ve pos bıyıklı bir vampir tasviri tercih etmiş.
Sinematografi ve Atmosfer
Nosferatu sinematografik açıdan büyüleyici bir yapım. Eggers’ın kamera kullanımında ve görsel bir şölen yaratma tarzındaki ustalık bu filminde de görülüyor. Hikâye özelikle gotik bir anlatı olduğu için, 19. Yüzyıl Almanya’sının sıcak ve soğuk renkleri birleştiren tekinsiz ortamı ile Karpatlar’ın insanı dehşete düşüren gotik, soğuk ve ürkütücü atmosferi seyirciyi adeta filmin içine dahil eden bir sinematografi sunuyor. Eggers’ın önceki filmlerinde olduğu gibi, bu yapımda da mekân tasarımları, dekorlar ve kostümler folklorik detaylara özen gösterilerek, gerçekçi ve doğru bir biçimde yaratılmış. Bu gösterilen özen özellikle Nicolas Hoult’un canlandırdığı Thomas Hutter karakterinin Kont Orlok’un şatosuna doğru giderken göçmen çingenelerin hanında konakladığı sahnelerde görülebilir. Buradaki göçmen çingenelerin giyinişleri, yaşam tarzları, müzikleri ve inançları gerçeğe yakın biçimde ve ustalıklı bir incelemeyle tasvir edilmiş. Öte yandan Thomas Hutter’ın yolculuğu boyunca karanlık ormanlar ve sisli vadiler, filmin tekinsiz atmosferini oluştururken, Eggers’ın detaycı yaklaşımı, sahnelerin her bir karesini tablo gibi işlemiş görünüyor.
Kusursuza Yakın Yıldız Oyunculuklar
Film, Robert Eggers’ın filmlerinde çalışmaya alıştığı Willem Dafoe ve Ralph Ineson gibi tanıdık isimleri yine bir araya getirirken, korku filmlerinden aşina olduğumuz Bill Skarsgard’ı da Kont Orlok rolünde seyirciye sunuyor. Öte yandan Ellen Hutter rolünde Lilly-Rose Depp ve Thomas Hutter rolünde Nicholas Hoult da filmin ana karakterlerini oluşturuyor. Kont Orlok rolünde Bill Skarsgard, korkunç görünümü ve gürleyen sesi ile üst seviye bir performans ortaya koyarak filmin asıl korkutucu karakterinin dehşetini ustalıkla ortaya koyuyor. Dev cüssesi, pos bıyığı, yanmış ve soyulmuş bedeni ile eski dönemin hükümdarlarının heybetine sahip olan Kont Orlok bu açıdan mitik tasvirinden farklı ancak ustaca yaratılmış bir karakter.
Oyunculuğuna övmeden geçemeyeceğimiz bir diğer isim ise Lily-Rose Depp. Filmin duygusal merkezini oluşturan Ellen Hutter karakterine can veren Depp, Kont Orlok ile geçmişten gelen travmatik ilişkisini, kırılgan ve aynı zamanda 19. Yüzyıl romansına uygun bir biçimde romantize ederek etkileyici bir performans sunuyor. Filmde ayrıca Lilly-Rose Depp’in Kont Orlok’un varlığı nedeniyle hasta düşüşü, şiddetli epileptik krizleri ve vücudunu çeşitli çarpık biçimlere sokması filmin en çarpıcı ve ürkütücü noktalarından birini oluşturuyor.
1922 yılının Nosferatu’sunun yapım sürecini konu alan Shadow of the Vampire (2000) filminde Max Schrek’i ve Kont Orlok’u oynayan Villem Dafoe bu kez karşımıza Profesör Albin Eberhart von Franz olarak çıkıyor. Bir Willem Dafoe hayranı olarak bu filmde de kısa bir rolü olmasına rağmen yine ustaca bir iş ortaya koyduğunu belirtmeliyim. Aaron Taylor-Johnson, Nicholas Hoult ve The Witch (2015) filminden hatırladığımız Ralp Ineson’da rolünün hakkını veren diğer isimlerden.
Nosferatu, sinemaseverler ve özellikle korku severler açısından 2025’in ilk güzel sürprizi diyebiliriz. Sinematografisi, renkleri, oyunculukları, CGI ve dekorlarıyla nakış gibi işlenmiş dört dörtlük bir film. Filmi sinemada izleyecek olanların mutlaka bir IMAX teknolojisi ile filme gitmelerini tavsiye ederim çünkü filmin alamet-i farikası yarattığı atmosfer ve görsellikte. Benim açımdan filmde tek olumsuz nokta finalinin kitaba uygun bir şekilde bitirilmemesi oldu. Özellikle kitabın en heyecanlı kısımları da bu noktalar. Eggers burada daha heyecanlı bir final yerine filmi daha farklı bir sonla tadında bırakmayı tercih etmiş. Ancak bu kesinlikle katarsis yaratamayacağınız bir son. Eggers’ın Nosferatu yorumu sadece karanlık bir senfoni değil, aynı zamanda sinemanın büyüleyici potansiyeline bir övgü niteliğinde.