Ana Sayfa Eleştiriler Uncut Gems (2019): Risk, Kaos ve Anksiyete

Uncut Gems (2019): Risk, Kaos ve Anksiyete

Uncut Gems (2019): Risk, Kaos ve Anksiyete 9.0
1

Good Time ile kazandıkları başarı sayesinde on yıldır üzerinde çalıştıkları bu projeyi hayata geçirme şansına kavuşan Josh ve Benny Safdie, en iyi bildikleri işi yapmaya devam ederek New York’un aktüel alt kültürlerinden birini daha beyazperdeye taşıyorlar. A24 ve Netflix’in dağıtımcılığını üstlendiği film, kumar bağımlısı kuyumcu Howard Ratner’ın ailevi ve ticari hayatındaki sorunları çözmek için verdiği mücadeleyi konu ediniyor. Kaba komedilerde görmeye alışık olduğumuz Adam Sandler, Punch-Drunk Love (2002, Paul Thomas Anderson) ile belirlediği çıtayı da aşarak oyunculuk kariyerinin doruk noktasına ulaşmış. Sandler’a Lakeith Stanfield, Idina Menzel ve Kevin Garnett gibi isimler eşlik ederken Safdie Kardeşler’in her daim maksimum verim almayı başardıkları karakter oyuncuları arasından da Julia Fox ön plana çıkmış. Yaşattığı stres ile seyircisini fiziksel açıdan sersemletip yoracak kadar güçlü bir film olan Uncut Gems, 2019’un en iyi yapımları arasına adını mücevherlerle süslü altın harflerle yazdırıyor.

Howard Ratner, kumar bağımlılığı sebebiyle birçok yere borçlanmış boşanmanın eşiğinde bir kuyumcudur. Etiyopya’dan kaçak yollarla getirttiği siyah opali yıldız basketbolcu Kevin Garnett’e satarak maddi durumunu düzeltmeye çalışırken, bir yandan da borçlarını gangsterler aracılığıyla tahsil etmeye çalışan eniştesiyle uğraşmaktadır. Bu süreçte büyük bir vurgun yapma arzusuna yenik düşerek art arda yaptığı yanlış seçimler Howard’ı sonuçlarıyla yüzleşmekten kaçınamayacağı bir noktaya getirecektir.


Safdie Kardeşler önceki projelerinde de dikkat çeken çeşitli öğeleri Uncut Gems’te büyük bir hünerle bir araya getirerek, filmografilerinin bir bütün olarak sahip olduğu eklektik kimliği takipçilerinin gözünde pekiştiren bir işe imza atmışlar. Bu açıdan filmin gelecekte genç sinemacıların ustalığa adım attıkları yapım olarak anılacağını iddia etmek yanlış olmaz. Daimi senaristleri Ronald Bronstein’ın baş rolü üstlendiği ilk uzun metrajları Daddy Longlegs’teki sorumsuz, çocuksu ve talihsiz orta yaşlı adam portresi burada da Howard Ratner karakteriyle karşımıza çıkıyor. Heaven Knows What’ta uyuşturucu bağımlılarının belirli bir sosyoekonomik grup olarak kültürel temsiline imkan veren kamera ise bu sefer mücevher ticaretiyle uğraşan Yahudilere odaklanmış durumda. Good Time’da gayri meşru işlerin yarattığı huzursuzluktan kaynaklanan hummalı telaş hissi de etkisini sürdürüyor. Safdie Kardeşler’in tüm filmlerine sirayet eden bu stilize sinema anlayışlarını layığıyla değerlendirebilmek için ilham kaynaklarına göz atmak gerek. Örneğin Uncut Gems’in yapımcısının Martin Scorsese olması tabii ki tesadüf değil. Tıpkı hemşehrileri gibi onlar da New York’u sadece bir dekor olarak değil neredeyse bir karakter olarak filmlerinin en önemli parçası haline getiriyorlar. Hatta kardeşlerin, Scorsese’nin New York’taki tahtı için en iddialı veliaht adayları olduklarını söylemek bile mümkün. Daddy Longlegs’te ufak bir rol de alan Abel Ferrara, bu bağlamda kardeşleri etkileyen bir diğer isim. Filmografilerinde hissedilen cinéma vérité esintileri ise varlığını bu akımın Amerikan sinemasındaki en büyük temsilcisi olan John Cassavetes’e borçlu. Tamamen profesyonel oyuncularla çalışmak yerine karakterlerle örtüşen kişisel özelliklere sahip gerçek insanları yan rollerde kullanmayı seven Safdieler, Uncut Gems’te Kevin Garnett ve The Weeknd gibi kendi kendilerini canlandıran ünlü isimlerin yanında Manhattan Diamond District’te çalışan kuyumcuları da kamera karşısına geçirerek anlattıkları hikayeye otantik bir hava katıyorlar. Böylece kullanılan mekanların ve anlatılan karakterlerin özgünlüğünden beslenen film seyircinin damağında organik bir tat bırakıyor.


Bununla birlikte Uncut Gems, aslında eşinin de bir sahnede belirttiği üzere tanıştığımız en rahatsız edici adamlardan biri olan Howard Ratner’ın detaylı karakter analizini sunmakta. Filmin temposu ve ritmi, ana karakterin içine düştüğü durumlara bağlı olarak şekillenen ruh haliyle paralel bir biçimde belirleniyor. Dolayısıyla Howard’ın her an raydan çıkmaya hazır olduğu bu yolculukta iki saat boyunca devam eden bir panik atağa şahitlik ediyor gibiyiz. Uncut Gems bu bakımdan seyircisinin görsel-işitsel duyularına saldırı seviyesinde asap bozucu, rahatsız edici ve stres dolu bir film. Howard’ın hayatı düşmemek için durmaksızın koşmak zorunda olduğu kare şeklindeki bir pistte yapılan asla bitmeyecek bir yarışa benziyor, sürekli köşeyi dönmek zorunda, sürekli sınırda. Aynı zamanda Howard ile Etiyopya madenlerinden yasadışı yollarla elde ettiği büyüleyici siyah opal arasında da büyük bir benzerlik var. İkisi de etkileyiciliklerini maruz kaldıkları muazzam baskıya/basınca borçlular. Üstelik kumar bağımlılığı nedeniyle yapılan yanlış seçimler bu baskının tek müsebbibi değil. Neoliberal ekonomik politikaların küreselleşme sürecinde yarattığı rekabet kültürünün birey üzerindeki etkisi, Howard’ın Kevin Garnett’e hayatını nasıl kazandığını açıkladığı efsanevi tiratta dile geliyor. Bu etkinin tarihsel arka planı ise siyah opalin içinden fışkıran bazı imajlar aracılığıyla görsellik kazanıyor. Adam Sandler’ın beklenmedik nüanslarla bezeli histerik oyunculuğu filmin kayda değer mesajını seyirciye başarıyla iletirken, Howard Ratner’ı da sinema tarihinin unutulmayacak karakterlerinden biri haline getirmiş. Safdie Kardeşler’in senaryoyu baş rol için özellikle Sandler’ı düşünerek yazmış olmaları bu muhteşem performansı açığa çıkaran en büyük etkenlerden biri olsa gerek.

Safdielerin tutkulu yönetmenliğine ve kaotik senaryosuna Darius Khondji’nin (Amour, Se7en) 80’lere öykünen pürüzlü dokudaki sinematografisinin ve filmin atmosferini tamamlayıcı Daniel Lopatin imzalı müziklerin eşlik ettiği Uncut Gems, kardeşlerin yeteneklerini bir üst seviyeye taşıdıklarının ilanı niteliğinde. Başından sonuna kadar bir an olsun düşmeyen temposuyla yorduğu seyirciyi aşikar olmasına rağmen gerçekleşene dek öngörülemeyen finaliyle oturduğu yere çivileyen film kolay kolay unutulamayacak bir güç gösterisi. Yılın en iyi yapımları arasındaki yerini tartışmasız bir şekilde hak eden filmin Akademi tarafından göz ardı edilmesi can sıkıcı olsa da Safdie Kardeşler’in idolü Martin Scorsese’nin bile ilk ve tek Oscar Ödülü’ne kavuşmak için kırk yıl beklediğini hatırlayınca şaşırtıcı değil.

Puanlama

9.0

9.0
Kullanıcı Oyu: ( 2 oylar ) 9

Ziya Aydı 1993, Bursa doğumlu. Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu. Lisansüstü eğitimine Belçika’da devam ediyor. Film izliyor, düşünüyor, eleştiriyor, arada bir de şiir yazıyor.

Yorum(1)

Bir Cevap Yazın