Ana Sayfa Eleştiriler Çifte Tazminat / Double Indemnity (1944)

Çifte Tazminat / Double Indemnity (1944)

Çifte Tazminat / Double Indemnity (1944)
0
“Double Indemnity” Coen kardeşlerin birçok filmine(Blood Simple, Fargo, The Man Who Wasn’t There) ve daha birçok yönetmene esin kaynağı olmuş Amerikan sinemasının başyapıtlarından biridir. Film 7 dalda Oscar’a aday olmuş ancak hiçbirini alamamıştır. Sinemanın tarihinin de Avrupa’dan Amerika’ya göçen, –daha doğrusu 1930larda Nazilerden kaçan- gelmiş geçmiş en önemli senarist ve yönetmenlerinden biri olan Billy Wilder, parlak filmografisinin senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığı  üçüncü filmi “Double Indemnity” ile adını sinema tarihine altın harflerle yazdırmayı başarmış bir isimdir.

Hollywood tepeleme romantikliğinin sonu gelmiş ve Hollywood’un yarattığı cennet yok olmaya başlamıştı. Bunun dışavurumu ise 1940ların başından 1950lerin sonuna kadar etkili olan klasik film noir döneminde gerçekleşmiştir. Double Indemnity de bu dönemin başyapıtları arasındadır. Filmin yönetmeni Billy Wilder ise daha sonra “Sunset Boulevard” gibi başka bir film noir klasiğine de imzasını atmıştır.

“Double Indemnity” hard boiled ekolünün yazarlarından James M. Cain’in aynı adlı romanından uyarlama. Film hemen hemen her film noir’de olduğu gibi karanlık bir komplodan yola çıkıyor. Bir sigorta şirketinde çalışan Walter Neff (Fred MacMurray) işi için gittiği bir evde klasik bir femme-fatale olan Pyllis Dietrichson (Barbara Stanwyck) adında bir kadınla karşılaşır ve tüm hayatı değişir, altüst olur. Kocasından nefret eden Phyllis kocasını öldürüp sigortadan iyi bir para almayı planlıyordur. Kendisinden etkilenen Walter’ı da kandırıp bu işte ortak çalışmak ister. Ancak Phyllis’in asıl yapmak istediği Walter’ı bir maşa olarak kullanıp atmaktır. Walter ve Phyllis birlikte mükemmel gibi görünen bir plan yapmıştır ancak işler yavaş yavaş sarpa sarmaya başlayacaktır.
Filmde klasik film noir’in birçok öğesi mevcuttur. Güçlü, kendinden emin, çekici bir femme-fatale, zeki, esprili ve karizmatik bir esas karakter ve sıkı bir dedektif olmasa da onun yerine geçebilecek kimseye güvenmeyen, her şeye septik yaklaşan işi için yaşayan bir karakter, ayrıca suç, cinayet, açgözlülük gibi konular ve teknik açıdan yüksek kontrastta siyah beyaz çekimler, gerilimli, tekinsiz ve kasvetli bir atmosfer, eril bir dış ses flashbackler, karamsar ve çürümüş bir dünya izlenimi vs.
DOUBLE-INDEMNITY_UNDER-TEXT1520
Billy Wilder Amerika’nın paraya tapınmasından nefret eden bir yönetmendi. Filme baktığımızda femme-fatale paraya susamıştır ve kandırdığı zayıf – kusurlu biri olan Walter Neff de kadına ve paraya susamış biridir. Karakterlerin kusurlu tarafları sonradan ortaya çıkar çifte özellikler barındırırlar. Phyllis görünüşte sakin ve mutlu bir evliliği, rutin bir yaşantısı olan sıradan bir kadın gibidir. Ancak daha sonradan görülür ki kendi çıkarları ve para için kocasını hiç umursamadan öldürtür. Femme-fatale’in doğası hakkında bilgiye cinayet sahnesinde şahit oluyoruz. Phyllis cinayet sahnesinde oldukça soğukkanlıdır. Walter da işinde  başarılı ve dürüst bir insan izlenimi bırakır ancak bu iki karakterin birbirleriyle karşılaşması onların diğer taraflarını gün yüzüne çıkarır. İkisinin de para için yapamayacağı şey yoktur yani eksiklikleri olan karakterlerdir. Örneğin; Walter Neff, Phyllis ile ilk tanışmasında bir ayak bileğine tav olur ve para için yapabilecekleri gün yüzüne çıkar. Suçlu ile sıradan, iyi ile kötü arasındaki çizgi gittikçe bulanıklaşmıştır. Filmin sonuna gelindiğinde Phyllis son kozunu oynayıp Walter’ı öldürmek ister ancak başaramaz ve Walter Phllis’i öldürür. Walter da kendi deyimiyle ne paraya sahip olabilmiştir ne de kadına. Kısacası filmin sonunda –diğer film noirlerde olduğu gibi- açık bir şekilde kazanan yoktur.

Filmin başında sonu açık edilmiştir olaylar ve  flashbackler  Walter Neff’in sesinden anlatılır. Böylece sonunun ve işlenecek cinayetin pek bir önemi kalmamıştır. Bunun yerine olayların gelişimi, karakterlerin psikolojileri ve yaşanan gerilimler ön plana çıkmıştır. Biçim yönünden de filmin tekinsiz atmosferi ve karakterlerin güvenilmez doğası etkili bir biçimde desteklenir. Alman Dışavurumculuğu’nun etkisindeki kafes şeklindeki gölgelere ve yarı karanlık görüntülere  filmde sık sık yer verilerek karakterlerin tekinsiz doğası hakkında bilgi verilir.

Oyunculuklar bakımından film muhteşemdir. Sigortacı olmasına rağmen bir dedektif gibi çalışan kibirli yönü ön plana çıkan Barton Keyes karakterini canlandıran Edward G. Robinson’ın oyunculuğu muhteşem ötesidir, zirve noktasıdır. Barbara Stanwyck de dört dörtlük bir femme-fatale performansıyla göz doldurur. Bunun dışında karizmasıyla da ön plana çıkan Fred Macmurray de gayet başarılıdır ve filmde Barbara Stanwyck ile güzel bir uyum yakalamıştır. Filmin mükemmel müzikleri daha sonra Ben-Hur filminin de müziklerini yapacak olan Miklos Rozsa imzalıdır.
SONUÇ
Double Indemnity gerek biçim gerek içerik yönüyle sinema tarihinin en etkili klasik dönem film noirlerinden  ve Amerikan sinemasının gelmiş geçmiş en iyi filmlerinden biridir.
İrfan Yalçın Sanat tutkunu,7. Sanat aşığı.Sinemanın düşündüren,sorgulatan,felsefi ve farlılıkları görmemizi sağlayan yanını seven ,sinemanın en güçlü sanat dalı olduğuna inanan sinefil. Eğitimine Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesie Radyo,Sinema ve Televizyon bölümünde devam etmekte.

Bir Cevap Yazın