Ana Sayfa Eleştiriler The Darjeeling Limited (2007): Modernite ve Darmadağın Bir Aile

The Darjeeling Limited (2007): Modernite ve Darmadağın Bir Aile

The Darjeeling Limited (2007): Modernite ve Darmadağın Bir Aile 7.5
0
Wes Anderson, hem kendine özgü senaryosuyla hem de sinematografisiyle 21. yüzyılın saygı duyulan yönetmenleri arasında olarak gösterilmesi aslında boşuna değil. Anderson’ı diğer yönetmenlerden ayıran şey, kendine ait geliştirdiği özgün sinema anlayışıdır. Anderson, sinemada daha önce görülmemiş bir sanat akımı geliştirerek sadece beğeni toplamamış, bu akımın hem öncüsü olmuş hem de diğer sinemacılara esin kaynağı olmuştur. Anderson, film kariyerine senaryosunu Owen Wilson paylaştığı Bottle Rocket filmiyle başladı. Daha sonra sırasıyla Rushmore, The Royal Tenenbaums filmlerinde de yazar koltuğuna yine aynı ikili oturdu. 2004 yapımı The Life Aquatic with Steve Zissou filmiyle Anderson bu kez filmin senaryosunu Noah Baumbach’le, bu filmden 3 sene sonra gösterime giren The Darjeeling Limited filminin senaryosunu ise Roman Coppola ve Jason Schwartzman ile paylaştı. Anderson’un filmografisine baktığımız zaman uzun metrajlı tüm filmlerinde Anderson’a senaryoda eşlik eden isimler değişiklik gösterse de görüntü yönetmenliği konusunda animasyon harici filmlerin hepsinde karşımıza Robert Yeoman çıkıyor. Anderson, Yeoman’la yakaladığı uyumu The Darjeeling Limited filminde de yakalıyor. Böylece zamanla kültleşmiş, resim tablosunu andıran sahneleriyle nam salmış klasik Wes Anderson sinematografisini bu filmde iliklerimize kadar hissediyoruz.
Başrollerini Owen Wilson, Adrien Brody ve Jason Schwartzman’ın paylaştığı filmde bu üç isim zamanla birbirlerinden kopmuş üç kardeşi canlandırıyorlar. Babalarının ölümünden beridir görüşmeyen üç kardeşi birleştiren şey ise Owen Wilson’un hayat verdiği, filmde diğer kardeşlerin ağabeyi olan Francis’in Hindistan gezi turu planı. Kardeşlerin zamanla birbirlerinden uzaklaşmasının sebeplerinin temelinde tipik Amerikan aile yapısı yatıyor. Boşanmış ebeveynler, Hristiyanlığı yaymak için Hindistan’a giden anne, zamansız vefat etmiş baba, babanın cenazesine katılmayan anne, her bir kardeşin özel hayatındaki problemler, bunları kaldıramayan ve intihar eden ancak başarısız olan ağabeyi, baba olmaktan korkan ve eşini kısa süreliğine terk eden ortanca kardeş, henüz sevgilisinden yeni ayrılmış küçük kardeş ve daha birçok sorunları barındıran bir film The Darjeeling Limited. Amerika Birleşik Devletlerdeki son yıllarda iyice çöken aile kurumuna eleştirel bir gözle bakan Anderson, bu filmde yarattığı yozlaşmış aileyi tekrardan birleştirme amacında.

Owen Wilson’un canlandırdığı Francis, filmdeki kilit karakter. Zira aileyi bir araya getirme fikri Francis’e ait. Filmin yazarları, hayatın içinde var olan olumsuzlukları ortadan kaldırmak, buhranı sonlandırmak amacıyla harekete geçerek karakterlerin yaşadığı kişisel problemleri soyutlaştırıp gülünç ve sempatik bir dille bizlere sunuyor. Üç kardeş ellerinde babalarından kalan eşyaların içinde bulunduğu bavullarla birlikte tren yolculuğu yapıyorlar. Francis’in otoriter bir tavırla kardeşleri üzerinde karar alması, aralarında zıtlaşmalara sebep olsa da kardeşler arasında asla nefret boyutunda bir küslük görmüyoruz. Çok geçmiyor Francis’in bu masum Hindistan gezi planının aslında Francis’in kardeşlerini aldatarak annesinin yanına gitmek için kurduğu bir tezgâh olduğu anlaşılıyor. Ancak Francis’in ne kardeşleri ne de annesi bu buluşmanın olmasını istemiyor.

Francis ve Adrien Brody’nin hayat verdiği ortanca kardeş Peter arasındaki anlaşmazlık sonucu çıkan kavga yüzünden trenden atılan kardeşler, ellerinde bavullarla Hindistan’ın bir köyünde kendilerini buluyorlar. Köydeki homojen yapı ve hayatlarında daha önce hiç tanık olmadıkları dayanışmayla, birlik beraberlik duygusuyla karşılaşan kardeşler son anda bir karar alıp ülkelerine dönmekten vazgeçerek annelerini ziyaret etmek için yola koyuluyorlar. Kardeşler arasındaki kopukluğun temelinde güvensizlik söz konusu. Bunun en büyük örneği de pasaport kriziydi. Bir tarafta kardeşlerinin pasaportlarını “siz kaybedersiniz en iyisi bende kalsın” diyerek saklayan Francis diğer tarafta pasaportlarını ağabeylerine emanet etmek istemeyen Peter ve Jack. Ancak tren yolculuğu ve Hindistan macerası, kardeşler arasındaki buzları eriterek güven problemini ortadan kaldırmış olacak ki Francis, pasaportları kardeşlerine vermek istemesine rağmen kardeşler pasaportların ağabeylerinde kalmasının daha iyi olacağını düşünüyorlar. Annelerinin kaldığı kiliseden ayrılarak Hindistan turuna kaldıkları yerden devam etmek isteyen kardeşler, film boyunca ellerinde yük olan babalarının bavullarını, trene yetişmek için arkalarında bırakmak zorunda kalıyorlar. Bavul ve çantalardan kurtulan kardeşler hürriyetlerini ve özerkliklerini böylece ilan etmiş oluyorlar. Bavullar aslında hayatın bize dayattığı sorumlulukları temsil ediyor. Kardeşler her şeyi bir süreliğine kenara bırakarak eski bir trenin içinde, Hindistan’ın muhteşem doğasına karışarak mutlu olmayı seçiyorlar.
The Darjeeling Limited, izlerken sıkmayan, yer yer güldüren, sinematografisiyle bir sanat eseri izliyormuşçasına haz veren klasik bir Wes Anderson filmi. Owen Wilson, Adrien Brody ve Jason Schwatzman’ın yakaladıkları uyum ve filmin başlangıcında gördüğümüz kardeşler arasındaki mesafeli tavrın, filmin sonlarına doğru samimiyete dönüşmesi izleyicide sıcacık bir tebessüm oluşturuyor. Sadece macera türü filmlerden hoşlanan sinemaseverler için değil her türden izleyicinin beğeneceği bir film The Darjeeling Limited. Senaryo ekibinin işbirliğini 15 Şubat 2018’de 68. Berlin Uluslararası Film Festivali’nde gösterime giren Wes Anderson’un son filmi Isle of Dogs’da da göreceğiz. Isle of Dogs’ın senaryosunu Anderson tek başına yazmış olsa da hikâyeyi oluşturan kişiler tanıdık. Roman Coppola ve Jason Schwartzman’ın filmin kurgusunu Wes Anderson’la birlikte oluşturması heyecan yaratan etkenlerden biri. Isle of Dogs öncesi tekrardan izlenebilecek ya da izlemeyenlerin mutlaka izlemesi gereken bir film.

Puanlama

7.5

7.5
Kullanıcı Oyu: ( 0 oy ) 0

Ali Rıza Koçak 1995 yılında İstanbul’da doğdum. Sinemaya olan ilgim küçük yaşlardan itibaren başladı. Hayatın sıkıcılığından uzaklaşmak için izlediğim sinema filmleri, bana yeni hayat tecrübeleri kazandırdı. Aslında sinema hep bizle birlikteydi, hayatımızın bir parçasıydı ancak onu bulup keşfetmek biraz zaman istiyordu. Ne mutlu bana ki onu erken keşfedenlerdenim.

Bir Cevap Yazın