Ana Sayfa TV The Last of Us (2023): Kaybolduğunda Işığı Ara

The Last of Us (2023): Kaybolduğunda Işığı Ara

The Last of Us (2023): Kaybolduğunda Işığı Ara
0

2020’nin başlarında tanıştığımız ve yaşamımızı derinden etkileyen Covid-19’u yaşadığımız ilk zamanlar tüm o insanlığı yok etme tehlikesi ile karşı karşıya kaldığımız, izlerken gerildiğimiz filmleri, dizileri hatırlatmıştı bize hiç şüphesiz. Doğanın istediğinde ne kadar acımasız olabileceğine şahit olurken bir taraftan da salgınla yaşam gerçeğine belli düzen çerçevesinde uyum sağlamaya çalışmıştık. Zıt kutuplardaki kaos ve düzenin birbirine en çok yaklaştığı bu süreç, filmlerdeki kadar korkutucu olmadı elbette fakat tüm dünyada hatırlanmak istenmeyen binlerce sahneye neden oldu. Tüm yaşananların bir film olmasını dilediğimiz zamanlar, gerçeğin sanatla; tüm yaşananların filmlerdeki gibi olduğunu gördüğümüzde de sanatın gerçekle beslendiğini bir kez daha anımsamış olduk.

Rotten Tomatoes’ta izleyici‘ oylamasında yüzde 98, ‘tazelik‘ oylamasında yüzde 99 oranında beğeni ile başarı yakalayan The Last of Us, 15 Ocak’ta HBO’da 16 Ocak’ta Blu TV’de yayınlanarak tüm sinema ve dizi severlere “merhaba” dedi. Dizinin ilk bölümünden hareketle video oyunlarından uyarlanan birçok yapım içerisinde belki de en iyisi diyeceğimiz bir senaryo ile karşı karşıya olduğumuzu söylemek şimdiden mümkün.

Bilhassa benim gibi The Last of Us video oyununu bilenler, oyunun dizi olacağı haberi yayınlandığı günden itibaren büyük bir heyecan içerisinde diziyi bekledi. Oyun, oynayanları gerilimin zirvesine taşırken karakterlerin yaşadığı travmalar, duygusal çöküşler ve her şeye rağmen hayatta kalma mücadelesi ile de sarsan bir içeriğe sahip. Oynayanlar, sadece oyun oynamıyor The Last of Us evrenini de iliklerine kadar yaşıyordu. İşte tüm bunlarla birlikte beklenen gün geldiğinde hikayenin sarsıcı derinliğine hakim olanlar The Last Of Us evrenin bir parçası olduğunu dizi ile birlikte hatırlamış oldu. Bu hatırlayış öylesine önemliydi ki son zamanlarda dizi uyarlamalarında uğranan hayal kırıklığını da unutturmuş oldu.

the last of us

The Last of Us, ölümcül bir mantar salgını yüzünden hayatta kalmaya çalışan Joel (Pedro Pascal) ve ona eşlik eden Ellie’nin (Bella Ramsey) hayatta kalma mücadelesini anlatıyor bize. Birçok dizide (Game of Thrones, Mandalorian vb.) ve filmde başarılı oyunculuğuyla tanıdığımız Pascal, acı çeken bir baba olmanın yanı sıra güçlü bir karakterin öznesi konumunda yer alıyor. Game of Thrones’taki sert ve kararlı duruşuyla tanıdığımız Lyanna Mormont’ı kusursuzca oynayan Bella Ramsey ise dizinin tüm gidişatına yön verecek olan Ellie karakterine hayat veriyor. İlk bölümden müthiş bir uyum yakalayan ikilinin performansları ise seyirciden oldukça beğeni almış durumda.

Ayrıca İlginizi Çekebilir: Guillermo del Toro’s Pinocchio (2022): Büyüklere Masallar

Salgının temelinde yer alan tehlikeyi dizinin açılış sahnesindeki TV programında öğreniyoruz. Bilim insanlarının insanlığın sonunu getirebilecek tehlikelerden biri olarak gördüğü Cordyceps mantarının 2013 yılında Güney Amerika’da mutasyona uğrayarak insanlara bulaşabilir hale gelmesi ile korkulan oluyor. (Gerçek hayatta olan bu mantarın karıncalar üzerinde yarattığı etkiyi görmek isteyenler için) Mantarın yol açtığı salgının kısa sürede birçok yere yayılmasıyla tehlike büyüyor. Bulaş olan kişilerde gelişen ciddi davranış bozukluğu karşısına çıkan insanların ölümüne yol açarken bu kişilerin zombiye dönüşmesi ile olanlar oluyor.

the-last-of-us

The Last Of Us, gerilim dizisinden çok daha fazla bir içeriği barındırıyor özünde. Salgının o ilk gününden 20 yıl sonrasına odaklanan dizide, tüm salgın film ve dizilerinde olduğu gibi bulaşla birlikte ortaya çıkan kaos ortamında insanların virüs kadar tehlikeli olabileceğine şahit oluyoruz.  İnsani değerlerin önemini yitirdiği böyle bir ortamında, insan kalmanın önemine değiniyor dizi aynı zamanda; hayatta kalma mücadelesinin, insan kalma mücadelesi olduğu gerçeğine, “bizden geriye kalanlar”ı unutturmamaya…

Önemli bir görev edinen Joel, yaşanabilir bir dünyanın kilit noktası olan Ellie ile neler yaşayacak ilerleyen bölümlerde göreceğiz.

Pınar Turan Bitmek bilmeyen bir yolculuk olan sinema, Alice'in Harikalar Diyarı'ndan kopup gelen bir parça benim için. Hayatımda yer ettiğinden beri, gözlerimi bu büyülü dünyadan hiç ayırmadım. "Sanki Harikalar Diyarı'ndaydı, ama gözlerini açtığında her şeyin o donuk gerçekliğe bürüneceğini biliyordu."

Bir Cevap Yazın