Ana Sayfa Kırmızı Halı ve Festivaller TIFF TIFF Notları 4: The Eternal Daughter, My Policeman, Allelujah

TIFF Notları 4: The Eternal Daughter, My Policeman, Allelujah

TIFF Notları 4: The Eternal Daughter, My Policeman, Allelujah
0

The Eternal Daughter

Tilda Swinton’ı geçen yıl Memoria’da bu yıl ise Three Thousand Years of Longing’de izlemeye doyamayanlar için müjde: The Eternal Daughter filminde yeniden sevenlerinin karşısına çıkıyor, hem de iki rolde birden! Souvenir serisinden sonra sinemaseverler arasında heyecan yaratmayı başaran Joanna Hogg’un son filmi The Eternal Daughter, en yalın haliyle bir hafıza yolculuğunu resmediyor. Annesinin anılarını filmleştirerek canlı tutma arzusu olan bir yönetmenin annesiyle çıktıkları otel seyahati, keyifli geçirilen vakitlerin yanı sıra üzeri örtülmüş hüzünlerin perdesinin aralandığı, konuşulmamış ve söylenmemişlerin gün yüzüne çıktığı bir yüzleşmeye dönüşüyor. Ürkütücü rüzgârları, gergin kapı pencere gıcırtılarıyla bir hayalet hikayesi mekânı gibi tasarlanan otel, hafızanın derinlerine yapılan tekinsiz yolculuğa ev sahipliği yapıyor. Ancak filmin olağandışı bir durağanlığı var. Filmin meramı kendisini ele verdikten sonra boca edilen duygu aktarımı oldukça zorlama, üstelik film bitmesi gereken yerde bir türlü bitmiyor. Joanna Hogg’un otobiyografik deneyi, bana kalırsa evrensel duygulanımları yakalamayı hakkıyla becerebilmiş değil.

My Policeman

Michael Grandage’in yönettiği, bir kitap uyarlaması olan My Policeman filmi her şeyin darmadağın olduğu ve kazananı olmayan bir aşk üçgeni kuruyor. Ancak tüm bu yıkım basitçe aşkın paylaşılamamasından kaynaklanmıyor. Eşcinselliğin yasak olduğu 50liler İngiltere’sinde ortaya çıkan iki erkeğin beklenmedik yakınlaşması filmin ana çatışmasını oluşturuyor. Bu meydan okumayı müdanasız kılan bir şey daha var, o da Harry Styles’ın canlandırdığı polis karakterinin, mesleğin doğası itibarıyla tarihsel olarak ahlaken tam da karşısında konumlandığı eşcinsel ilişkinin tarafı olması. My Policeman, 50ler ve 90lar arasında mekik dokuyarak hem çağın değişimine tanıklık ederken hem de kendini keşfetme, reddediş ve kabullenişlerden ibaret bir karakter yolculuğu portresi çiziyor. Ancak senaryonun bu dönüşümleri ve alt üst oluşları yeterince ikna edici bir şekilde ele aldığını iddia edebilmek zor. Ayrıca, Harry Styles’ın oyunculuğunun -fanlarıyla ters düşmek pahasına- partneri David Dawson’ın yanında çok sönük kaldığını söylemek gerekiyor.

Allelujah

Notes on a Scandal (2006) filminden tanıdığımız Richard Eyre’in son filmi Allelujah, sağlık çalışanlarının romantizme edilmesinin büyüsüne fazlaca kapılmış bir pandemi filmi. Bakanlık tarafından kapatılmanın eşiğinde olan bir yaşlı bakımevinin durumu kurtarmak için bakımevinin yaşlı sakinleriyle birlikte müsamere düzenleme sürecini ve o esnada doktorlar, diğer bakım emekçileri ve tekil halleriyle birbirinden ilginç yaşlı hastalar arasında yaşanan gündelik olayları sanki bir belgeselci bakışıyla ele alan film, kurmaca olduğunu sık sık unutuyor. Birkaç komik diyalog haricinde finalindeki yersiz twist’e kadar ilgi çekici bir sekans ya da derinleştirilmiş bir olay örgüsü yok. Aksine, film bittiğinde damakta ucuz bir kamu spotu tadı bırakıyor. Özellikle David Bradley gibi İngiliz oyunculardan oluşan kastın olağanüstü performansları maalesef filmi kurtarmaya yetmiyor.

Bir Cevap Yazın