Ana Sayfa Eleştiriler Fahrenheit 451 (1966)

Fahrenheit 451 (1966)

Fahrenheit 451 (1966)
0
Bir başka distopik kurgu ve Fahrenheit 451 adını taşıyan kitaptan uyarlama bir film. Kitaptan okuduğunuzda geleceği anlatıyorsa da, filmi 1966 yılında yayınlandığı için, bugün açısından geçmiş ve geleceğin ortalarında kalan bir zamanı anlatıyor. Adı Türkçe’ye “Değişen Dünyanın İnsanları” olarak çevrildiğinde, akıllarda ne vardı anlamak mümkün değil; çünkü orjinal adını, kitapların yanma sıcaklığından alıyor bu film.

Kitapların hayatımızda nasıl bir yeri olduğunu sorgulamamızı, televizyon ve kitap arasında bir karşılaştırma yapmamızı sağlıyor film. Distopik olması sebebiyle biraz tedirgin edici bir dille, televizyon bağımlılığının ve televizyon aracılığıyla uyuşturulmanın mümkün ve yaygın olduğu bir toplumu izliyoruz. Sadece televizyonun bu kadar ilgi görmesi değil, aynı zamanda kitapların da yasaklanması söz konusu…
fahrenheit-451-2
Çatılarda bulunan antenlerin görüntüsüyle başlayan film boyunca, tıpkı 1984 romanında (George Orwell) ve tabi filminde bolca olduğu gibi, kelimelerin anlamları değişmiş durumda. İtfaiyecilerden bahsediyorum, koruma amaçlı olan günümüz itfaiyecileri, bu distopik dünyada cezalandırıcı konumunda ve bunu yaparken de yangını kullanıyor. İtfaiyeci yangını kendisi başlatıyor, hatta görevi bu.
fahre

Ayrıca evinde kitap barındırarak yasağı delen isyankarlar, cezalandırılıyor ve toplumun dışına itiliyorlar. Gerekçe ise, pek çok distopik filmde olduğu gibi, insanların yönetilebilirliğini sağlamak ve bu toplum yapısını sürdürebilmek… Kitapların zihinlerde farklı dünyalar yarattığını, olmayan kişileri olmayan olaylarla hayal etmemizi sağladığını düşününce, zihni özgürleştirdiğini söyleyebiliriz. Yönetim ise bunu istemiyor, ancak bunu istememesine sebep olarak, toplumun iyiliğini istediğini öne sürüyor.

Şahsen, pek çok kitabın içindeki bilginin; bırakın insanı özgürleştirmeyi, insan zihnini köleleştirdiğini düşünüyorum, ancak filmin altını çizdiği noktayı kaçırmamalıyız, insanların yönetilebilmesi için benzer özelliklere sahip olması, hareketlerinin öngörülebilmesi ve devletin beklentisi dışında bir eylemin olmaması gerekir. Bu filmde de benzer şekilde, insan günlük yaşamını anlamsız şekilde meşgul eden bir yapı var. Bu anlamsız meşguliyet, televizyon izlemek ve cinsellik olarak filmde vurgulanmış, günümüzde bu tür araçlar hayatımızda değil mi? Belki bir distopyanın içinde yaşamıyoruz, veya içinde yaşadığımız distopyanın farkında değiliz, sen ne dersin Montag?
clarisse
Clarisse ona “Mutlu musun?” diye sorduğunda, Montag’ın aklından şunlar geçiyordu;

Şüphesiz mutluyum. Ne zannediyor? Mutsuz olduğumu mu?
Bunu sessiz odalara sordu. Yüzündeki  gülümsemenin eriyip yok olduğunu, sanki düşlemsel bir mumun uzunca bir süre yandıktan sonra, içindeki don yağının çöktüğünü, mumun söndüğünü hissetti. Karanlıktı. Montag hiç mutlu değildi. Mutlu değildi. Bu sözleri kendi kendine söyledi. Mutluluğunu bir maske gibi takmıştı ve Clarisse maskeyi kapıp çimenlerin üzerinde koşmuştu; gidip kapısını çalarak maskesini geri isteyemezdi. ” (Fahrenheit 451 adlı kitaptan alıntıdır, İthaki Yayınları, syf 32-34)

Böylece filmde Montag’ın çemberin dışına çıkma çabasını görürüz ve ardından btün bir sistemi tüm çıplaklığıyla uzaklardan izleyişini…

Bir Cevap Yazın