Motosiklet Günlüğü / The Motorcycle Diaries (2004)
“Bizim gibi kaşifler, burjuvalara otel parası ödemektense ölmeyi tercih ederler.” der Che. Çünkü zamanında Buenos Aires’in varlıklı kesimlerinden bir ailenin içinde büyümüş olsa da evrildiği toplum sandığından çok daha farklı bir Latin Amerika’dır.
Film, kişiliklerin gelişiminin ve düşüncelerin evriminin öyküsüdür. Alberto Granado çılgın, çocuk ruhludur, fakat Ernesto “Che” Guevara ondan yaşça epey küçük olmasına rağmen olgun, radikal fikirlere sahip ağırbaşlı bir ruhu barındırır içinde. Alberto, yeni maceralar için külüstüre dönmüş bir motorla Latin Amerika’yı boydan boya gezmeyi aklına koyar. Ernesto da keşiflerin peşinde koşmak, yeni yerler görmek, insanları ve onlardan önemlisi, sorunlarını tanımak için bu yolcuğu göze alır. Biyokimyager olan Alberto ve tıp eğitimi alan Ernesto meslekleri doğrultusunda yardımcı olabilecekleri alanlar da ararlar. Bunun için ülkenin birçok yerinde, özellikle Amazon Nehri kıyısındaki San Pablo’da cüzzam hastaları, geleceklerini bilmeseler de aslında onları beklemektedir.
Külüstür motor, onlarca kez yarı yolda bırakır ikisini. Ama çıktıkları yolculuk, pes edip geri dönebilecekleri bir yolculuk değildir. Yolun onları götüreceği bambaşka dünya ile tanışacaklarını bilmeden, yaşadıkları zorluklardan usanmadan devam ederler. Bu esnada Ernesto birkaç kez ölümden döner, çünkü çocukluğundan beri derdini çektiği astım hastalığı onu her kötü koşulda nefessiz bırakır. Ama Alberto’nun taktığı kudurmuş anlamına gelen lakabı “Fuser”i hakkıyla taşıyarak yaşamaya devam eder.
Ernesto ve Alberto’nun cüzzam hastalarına yaklaşımı oradaki tüm insanları şaşırtır. İkisi de bu hastalara uzak durulması gereken insanlar olarak bakmak yerine onlarla vakit geçirip onların yaşadıkları hayatı iyileştirmek adına bir şeyler yapmaya başlarlar. Ernesto, cüzzamlı ve sağlıklı toplumun arasındaki doğal sınıra bile isyan edip onların yanında olmak için ızdırap verici astımına aldırmayarak herkesin korkulu bekleyişi ile birlikte o sınırı yüzerek geçer.
Ve bu yol hikayesi bizi, insanlığın tanıdığı Che’nin doğuşuna getirir. Ernesto, İnka medeniyetini keşfeder. Ama ne yazık ki bu medeniyet üzerinde yükselen çarpık kentleşme ve adaletsizliklerin de farkına varır. Küçük bir çocuktan dinlediği bu çöküş hikayesi, bugün bir çok insanın benimsediği düşüncelerinin oluşumuna sebep olur.
Ernesto’nun daha insanlık onu tanımadan önceki halinin, daha “comandante” olmadan önceki hayatının, liderliğe gidiş yolunun oluşumunun hikayesini bu film sayesinde dinleriz beyazperdeden. Sahneler akarken arkadan gelen Latin ezgileri bizi, onların içinde bulunduğu atmosferi yaşatarak yolculuğa dahil eder.
Yolculuğu biz bitirdiğimiz anda Ernesto’nun mücadelesi başlar. Yolculuk, orada hep olduğunu bildiği dünya ile arasında olan köprüyü oluşturmuştur. Keşfini sonuçlandırmış ve kararını vermiştir çünkü eve döndüğünde günlüğünün sonuna bir not düşer: “Bedenimi savaşa hazırlıyorum; varlığımı, muzaffer proleteryanın canavarca uğultusu yeni bir kuvvet ve umutla yankılansın diye kutsal bir tapınağa çevireceğim.”
Yazan: Öznur Singin
Etiketler:
2004 biyografi Che Guevara cüzzam dram Fuser Gael Garcia Bernal Latin Motosiklet Rodrigo De la Serna The Motorcycle Diaries Walter Salles