Ana Sayfa Öznur Singin

Öznur Singin

90 yılında dünyaya gelme ayrıcalığını elde edenlerdenim. Okumayı “Deniz Kızı” masalı ile söktükten sonra sevmeye “Çocuk Kalbi” ile başladım. Filmlerin büyülü, farklı boyuttaki dünyasına adım atmam, aynı zamanda ilk defa sinema salonuyla da tanışmamı sağlayan “Leydi ve Sokak Köpeği” oldu. Şimdi ise Biyomühendislik lisansımı tamamladıktan sonra okumalara doyamadığım için devam ettiğim yüksek lisansın yanı sıra film yazıları yazıyorum ve sevgili yazar arkadaşlarım iyi ki beni aralarına almışlar diyorum. Charlie Chaplin demiş ki “Bir filmi herkes anlayabilir, sinema herkes içindir”. O zaman izleyelim, izlettirelim ve sonra da yazalım. Çünkü yazmasaydık deli olacaktık.

The Departed (2006): Köstebek Deliğinde Bir Labirent

“Bazı insanları çevresi yaratır, bazı insanlar çevresini yaratır.” Güney Boston’da kirli bir dünyaya doğan Billy Costigan kendi çevresini yaratmak uğruna polis teşkilatına katılır. Fakat, büyüdüğü o çevreyi yıkmak uğruna, polis olduktan sonra tekrar bir suçlu olarak o kirli dünyaya doğmak zorunda kalır. Diğer yandan, Boston’da yaşayan İrlandalı mafya lideri Frank Costello, polis teşkilatına sızdıracağı adamı […]

Sofia Coppola Sineması: Narin, Sessiz ve Soğukkanlı

“İzleyerek iyi bir yönetmen olabilirsin ama gözlemlemeden mükemmel bir yönetmen olamazsın.” Francis Ford Coppola‘nın film setlerinde geçen bir çocukluk, parklar yerine cep sinemalarında kurulan oyunlar ve çizgi filmler yerine izlenen film çekimleri… Sofia Coppola‘nın doğduğu dünya göz önüne alındığında bir yönetmen olmak onun için yazılmış bir son gibi duruyor. 1972’de The Godfather‘ın baptizm sahnesinde, Francis […]

E la nave va (1983): Nino Rota’yı Yolculuğa Çıkaran Gemi

Birçok yönetmenin filmine mekan olan Rimini’de doğan Fellini, diğer yönetmenlerin aksine farklı bir sevgiyle bağlı olduğu bu yeri, 2. Dünya Savaşı’nda aldığı bombardımandan kurtarıp, yaralarını sarmak istercesine filmlerinde kendi Rimini’si gibi yaşatmaya devam etmiştir. Böylelikle sinemaya kendi bakış açısını kazandıran, modern dünyanın maskesini çıkarmaya çalışan, feminizme ve toplumdaki şaşırtmacalara kendi saflık süzgecinden geçirdiği hayal dünyasıyla […]

Children of Men (2006): Parkların Sesi Azaldıkça Umutsuzluk Ortaya Çıktı

“Aynı evrende yaşamamalı cellatlar ve çocuklar. Ya ölmeli cellatlar ya da hiç doğmamalı çocuklar”—Che Guevara Yıl 2027, dünya üzerinde en son çocuğun sesinin duyulmasının üzerinden 18 yıl geçmiştir. İnsanlık bir bebeğin nasıl ağladığını, bir çocuğun kahkahasını tamamen unutmuştur. Doğurganlık hızla yok olduğu için hamile bir kadının nasıl göründüğüne dair bir fikri bile olmayan mülteci  Kee ise […]

Macbeth (2015): İnsaf ve Merhametin Kalmadığı Yerden

“Kendini boşuna harcamış olur insan dilediğine erer de sevinç duymazsa.Yıktığın hayat kendininki olsun daha iyi, yıkmakla kazandığın şey kuşkulu bir mutluluksa.” Film, İskoçya kralı Duncan‘ın sadık komutanı Macbeth‘in Norveç’e karşı kazandığı kanlı mücadelesiyle başlar ve ardından iyi eğitilmiş bir kötülüğün, bu kötülüğe maruz kalan ve bu kötülüğü doğuranlar için nasıl yıkıcı sonuçları olabileceğini anlatarak ilerler. […]

There Will Be Blood (2007): Kan ve Petrolün Amerikası

“Bazen insanlara bakıyorum da hoşlanmaya değer bir şey görmüyorum. Herkesten uzaklaşmayı sağlayacak kadar para kazanmak istiyorum.” Paul Thomas Anderson’ın, Upton Sinclair’in romanından uyarladığı “Kan Dökülecek” filmi diğer eserlerinin yolunu izleyerek 2007’in başarılı yapımlarından olmuştur. Yeryüzünün kanı olarak tabir edilen ve yıllardır kapitalist devletler tarafından sürekli emilen petrol, filmin arka plandaki oyuncusu olarak karşımıza çıkıyor. Daniel […]