Ana Sayfa Yönetmen Sineması Children of Men (2006): Parkların Sesi Azaldıkça Umutsuzluk Ortaya Çıktı

Children of Men (2006): Parkların Sesi Azaldıkça Umutsuzluk Ortaya Çıktı

Children of Men (2006): Parkların Sesi Azaldıkça Umutsuzluk Ortaya Çıktı 9.0
0
“Aynı evrende yaşamamalı cellatlar ve çocuklar. Ya ölmeli cellatlar ya da hiç doğmamalı çocuklar”—Che Guevara

Yıl 2027, dünya üzerinde en son çocuğun sesinin duyulmasının üzerinden 18 yıl geçmiştir. İnsanlık bir bebeğin nasıl ağladığını, bir çocuğun kahkahasını tamamen unutmuştur. Doğurganlık hızla yok olduğu için hamile bir kadının nasıl göründüğüne dair bir fikri bile olmayan mülteci  Kee ise hamiledir. Dünyanın geri kalanı yaşanılamaz bir halde olduğu için İngiliz hükümeti göçmen avı yaparken Kee bebeğini doğurmak uğruna bu avın ortasından kaçış mücadelesi verir. Çünkü  kendisi ve insanlık için son umudu taşımaktadır. Bu kaçışta rehberi ve koruyucusu ise Clive Owen’ın canlandırdığı karakter Theo’dur. Kee ile yaşadığı büyük bir çaresizlik içinden kaçmaya çalışarak umut ve inancın keşfine çıkar.

Alfonso Cuaron, 2006 yapımı P.D. James’in aynı adlı romanından uyarladığı Children of Men filminde  2027 Londra’sı aracılığıyla distopik bir dünyanın kapılarını aralıyor bizlere. Cuaron’un Otomatik Portakal’dan esinlenerek çizdiği Londra’nın günümüz Londra’sından çok da farklı olmaması yavaş yavaş bizlerin de bu dünyaya sürüklendiğinin sinyalini verme amacı taşıyor. 

Filmde anlatılan mülteci sorunu, soykırım yüzlerce yıldır insanlık tarihinin yüz karası zamanları olarak anılsa da üzerine bir yenisini eklemekten çekinmeyen dünya düzeni ve bu düzenin insanlık üzerinde yarattığı kaos Cuaron’un sinematik evreninde mükemmel bir şekilde işlenmiş.
Eğer bir distopyadan bahsediliyorsa senaristin ve yönetmenin kendini dini göndermelerden alıkoyması pek mümkün olmuyor. Bu yüzden, James’in kurduğu dünyanın üzerine yerleştirdiği dini referanslarla Cuaron başarılı bir post apokaliptik evren oluşturmuştur. Mültecilerin yok edilmeye çalışıldığı sahnelere yerleştirdiği detaylarla ise tarihteki soykırımlara bir saygı duruşu yapmıştır. Kullandığı single shot tekniği ile güçlü aksiyon sahneleri oluşturarak seyirciyi de çatışma alanının içine almayı başarmış ve bu çaresiz evrenine dahil edebilmiştir. 

Clive Owen ise oyunculuğunun yanısıra  güçlü kalemi sayesinde senaryoya katkısıyla ve farklı bakış açısı sayesinde Cuaron’un sahnelerini zenginleştirmesiyle filmi tek kadın ve kurtarıcı adam klişesine sokmadan farklı bir yapım olmasını sağlamıştır. Bu kadar güçlü bir emek ortaya koymaları filmin farklı dallarda ödül ve akademi adaylığı almasını sağlamıştır.

Her ne kadar bizler de zamanla kendi kaçınılmaz distopik evrenimizi oluşturacak olsak da sinema tarihine eklenen bir diğer ihtar niteliğindeki bu film ortaya koyduğu güçlü öngörü sayesinde türlerinin arasından öne çıkmayı başarmıştır.
 

Puanlama

9.0

9.0
Kullanıcı Oyu: ( 2 oylar ) 8.5

Öznur Singin 90 yılında dünyaya gelme ayrıcalığını elde edenlerdenim. Okumayı “Deniz Kızı” masalı ile söktükten sonra sevmeye “Çocuk Kalbi” ile başladım. Filmlerin büyülü, farklı boyuttaki dünyasına adım atmam, aynı zamanda ilk defa sinema salonuyla da tanışmamı sağlayan “Leydi ve Sokak Köpeği” oldu. Şimdi ise Biyomühendislik lisansımı tamamladıktan sonra okumalara doyamadığım için devam ettiğim yüksek lisansın yanı sıra film yazıları yazıyorum ve sevgili yazar arkadaşlarım iyi ki beni aralarına almışlar diyorum. Charlie Chaplin demiş ki “Bir filmi herkes anlayabilir, sinema herkes içindir”. O zaman izleyelim, izlettirelim ve sonra da yazalım. Çünkü yazmasaydık deli olacaktık.

Bir Cevap Yazın