Ana Sayfa Eleştiriler Nema-ye Nazdik (1990): Minimalizmin Üstünlüğünde

Nema-ye Nazdik (1990): Minimalizmin Üstünlüğünde

Nema-ye Nazdik (1990): Minimalizmin Üstünlüğünde 9.8
0
Kiyarüstemi, 1990 yapımı, kurmaca bir yapım olmakla beraber belgesel estetiğine de yakın olan Nema-ye Nazdik’i gazetede okuduğu bir haberden sonra çekmeye karar verir. Hali hazırda bir filmin çekimlerinde olan Kiyarüstemi filmin yapımını hemen durdurur ve Sabzian’ın hikayesini anlatmaya başlar. İlk iş olarak filmde gördüğümüz aile üyelerini ikna etmeye başlayan Kiyarüstemi’nin Nema-ye Nazdik macerası böylece başlamış olur.
 

Kiyarüstemi’nin her filminde gördüğümüz minimal üslubu bu filmde de kendini tekrar eder. Sırtını minimal üslubuna dayamış bu film, Kiyarüstemi’nin basit bir hikayeden nasıl dünyaların yaratılacağını tescillemiş halidir. Filmde sinemaya tutkun Sabzian’ın, sinema aşkı yüzünden; kendini, bir aileye yine dönemin ünlü İran yönetmenlerinden olan Mohsen Makhmalbaf olarak tanıtmasını ve bunun sonucunda ailenin Sabzian’ı dava etmesini izliyoruz. Açılış sekansında Sabzian’ın tutuklanmasını izlediğimiz film, ardından bizi yoğun diyalogların olduğu dava sahnesine konuk ediyor. Dava’nın işlendiği sahnede Sabzian karakterine dair birçok bilgiyi de öğreniyoruz. Bu bağlamda Sabzian karakterine eğilmek gerekirse; Sabzian’ın sinemaya olan tutkusu yüzünden evine ekmek götüremediğini hatta bu yüzden de eşinden boşanan biri olduğunu biliyoruz, sinemaya olan tutkusu da kendi topraklarının acısını, sevincini, hüznünü sonsuzlaştırmaya, somutlaştırmaya, kamerayla estetik hale getirmeye yönelik. Bu noktada Kiyarüstemi’nin ilgisini çekenin de bu olduğunu düşünüyorum. Sinemasını kültürel motifler üzerine oturtan Kiyarüstemi’yi, hali hazırda çalıştığı filmi rafa kaldırtabilecek güçteki Sabzian karakterinde kendisini bulduğunu düşünmekteyim. Bunlara ek olarak Kiyarüstemi’nin sinemasını temelinde kültürel motiflere oturttuğunu söylemiştik, Kiyarüstemi bununla da sınırlı kalmayan bir yönetmen. Öyle ki çoğu filminde de gördüğümüz gibi toplumsal olanı sinemasına aktarırken, bireysel olanı da göz ardı etmeyen bir yönetmen. Örneğin, Sabzian’ın tutuklandığı evde yaşananlar… Bu evdeki konuşmalardan, oyuncuların eşsiz performanslarıyla bir İran gerçeği dolayısıyla ülkemizde de karşılaşabileceğimiz bir Orta Doğu gerçeği gözlemleriz. Bu da bize Kiyarüstemi’nin gözlem gücüyle, senaryo yazımı konusunda ne kadar usta bir yönetmen olduğunu tekrar tekrar hatırlatır. Toplumsal olanı sinemasına aktarmasından, bunu sinemasında nasıl yedirdiğinden bahsettiğimize göre şimdi de bireysel olanı sinemaya nasıl aktardığı hakkında konuşmak gerek. Kiyarüstemi’nin bireysel olan ile toplumsal olanı en fazla harmanlayabildiği, işlediği filminin Ta’m e Guilass olduğunu düşünsem de Nema-Ye Nazdik’te de bundan geri durmuyor ve bizlere kültürünü kameraya aktarma konusunda istekli, tutkun ve bu tutkusu yüzünden işi olmayan, hayatını maddi anlamda idame ettiremeyen oldukça farklı, oldukça özgün bir karakterin hikayesini anlatıyor. Bu özgün karakterin yaşanmışlıklarını, acılarını toplumdan bağını koparmadan, toplumu arkasına alarak işliyor filmde. Dolayısıyla Sabzian’ı Kiyarüstemi’nin bireyi nasıl aktardığı konusunda özdeşleştirebilirken Sabzian’ın etrafında yaşananları, aileyi, bu aile içersinde yaşananları da toplumsal olan ile özdeşleştiebilmek mümkün. Kiyarüstemi’nin bu özelliği de onu diğer usta yönetmenlerden ayıran, onu farklı konumlandıran çok yönlü bir yönetmen yapıyor. Ayrıca davanın işlendiği sahnelerde sanata, sanatçı ile sanat arasındaki bağa Sabzian üzerinden birçok yorumda bulunuyor film. Bu yorumlar içerisinde aktarılan bir alıntıyı da ayrıca burada belirtmek isterim.


    ‘’ Sanat, sanatçıların kendi içlerinde geliştirip paylaştıkları bir deneyimdir.’’
Tolstoy

Filmdeki şiirsel son ve bu şiirsel sonun sebeplerinden biri olan müzik kullanımı da ayrıca dikkat çekiyor. Bu film de Kiyarüstemi’nin müzik kullanımı, kullanım yeri ve bu yerlerdeki dozu ayarlamasıyla ilgili ustalığını gözler önüne seriyor. Kamera ise bu şiirsel sonu ve filmin bütünü aktarırken sizi ne hikayeden koparıyor ne de filmin şiirselliğinden bir şey kaybettiriyor.

Senaryosuyla, gerçekçi atmosferiyle, minimal sinema üslubuyla ve bu filmi Nema-ye Nazdik yapan gerçek ile kurguyu harmanlamasıyla bir başyapıt haline gelmiş Nema-ye Nazdik’i herkese öneriyoruz

Puanlama

9.8

9.8
Kullanıcı Oyu: ( 1 oy ) 10

Hasan Yünaçtı 2004 İstanbul doğumlu. Bu sene lise eğitimine başlayacak. Birkaç senedir sinema, felsefe ve çoğunlukla edebiyata ilgi duymakla beraber merakının onu kamçıladığı kadar okuyor, izliyor ve düşünüyor.

Bir Cevap Yazın