Snowpiercer (2013)
İçinde bulunduğu sistemi evren kabul eden ve soyut bir kavram olan alt, üst toplumsal sınıf kavramını somutlaştıran bir film Snowpiercer. Zaten “Lokomotifi kontrol edersek, dünyayı kontrol ederiz” mottosuyla da bu tavrı oldukça destekliyor.
2031 yılında küresel ısınmayla beraber insan nesli yok olmaya yüz tutmuştur. Hiç durmadan ilerleyen bir tren insanların ve insanlığın son umudu olmaya adaydır. Film aynı zamanda trenin en uç kısmında bulunan ve kaba tabirle ikinci sınıf vatandaş olarak adlandırılan insanların trenin başına yani her olanaktan yararlanılan, farklı çeşit yemek çıkan, çocukların eğitim gördüğü birinci sınıf vatandaşların yaşadığı vagonlara yolculuğunu konu alıyor. Film kendi içinde kıyamet sonrası senaryodan ibaret olsa da en son vagondakiler için kıyameti yaşatıyor.
Filmin oyuncu kadrosu da film kadar iddalı. Captain America olarak hafızalarda yer tutan Curtis rolündeki Chris Evans bir nevi burda da süper kahramanlığı kimselere bırakmıyor. Wilford rolündeki Ed Harris ise Truman Show’daki gibi yine “tanrıyı oynamayı” üstleniyor.
Gelelim Tilda Swinton’a en son The Grand Budapest Hotel’de izlemeye fırsat bulmuştum. O filmde Madame D. rolünde kısa süreli de olsa fırtınalar esdirmişti benim nezdimde. Snowpiercer’da Mason rolünde uzun süreli fırtınalar estirdi. Tilda Swinton’u ayrı bi alkışladık.
Bu bir ayakkabı değil! Bu düzensizliğin ta kendisi! Bu 42 numaralık bir kaos! Bu ölüm! Bu lokomotife evimiz diyoruz. Sıcak kalplerimizle dışarıdaki dondurucu soğuk arasında ne var biliyor musunuz? Düzen! Düzen bizi ölümcül soğuktan koruyan tek şeydir! Kafanıza ayakkabı giyer misiniz? Tabi ki giymezsiniz. Ayakkabı kafa için değildir! Ayakkabı ayak, şapka ise kafa içindir. Ben şapkayım, siz ise ayakkabı!”
Film için toplumsal bir film gibi tasvir etsek de tünelden geçerken ki gerilim sahnesi olsun, u dönüşü yaparken silahların ateşlendiği aksiyon sahnesi olsun oldukça tempoyu yükselticiydi. Bazı sahnelerde ise beklentiyi karşılamayarak küçük hayal kırıklıkları bıraktı üstümüzde. Ayrıca küçük bir dünya olan lokomotifin aşırı nüfus yoğunluğuna olan tepkisi de filmin kilit noktalarından.
Sinema salonlarında fazla ilgi görmeyen Snowpiercer’ın yönetmen koltuğunda Güney Kore filmi olan 2006 yapımı The Host’dan tanıdığımız Joon-ho Bong yer alıyor. Bong aynı zamanda filmin yazarlığını da yaptı.
Snowpiercer; boş zamanınızda kendinize sorduğunuz ne izlesem de pişman olmam sorusunun yanıtı. İyi seyirler.