Ana Sayfa Eleştiriler Kara Şövalye Yükseliyor / The Dark Knight Rises (2012)

Kara Şövalye Yükseliyor / The Dark Knight Rises (2012)

Kara Şövalye Yükseliyor / The Dark Knight Rises (2012)
0

1990’lı yıllarda çekilen, Tim Burton’ın yönettiği Batman filmlerinden sonra sinema sektörü de, sinema tutkunları da yeni bir Batman tiplemesi ve filme farklı bir hava katacak bir yönetmen arıyorlardı. Oyuncu Christian Bale ve yönetmen Christopher Nolan bu arayışa son vererek Batman algısını tamamen değiştirdiler.Ortaya üst düzey bir yapıt çıkardılar. İlk filmde bekleneni çokça karşılayan, ikinci filmde Heath Ledger’ın akıllardan asla çıkmayacak Joker karakteriyle kült bir film çıkaran Christopher Nolan, serinin son filmi The Dark Knight Rises ile beklenen kapanışı yapacak mıydı?

Nolan’ın Batman üçlemesi birbirinden hiçbir şekilde kopuk filmlerden oluşmuyor. Kara Şövalye Yükseliyor’un açılış sahnesinde ikinci filmin esintileri direkt hissediliyor. İkinci filmin kötü karakterlerinden Harvey Dent (Two Face) Gotham’da kahramanlaştırılıyor ve şehir Dent yasası üzerinden düzene koyuluyor. Batman ise kendini 8 yıllık uzun bir dinlenmeye adıyor. Çünkü yasa sayesinde organize suçların sıfıra indiğini ve artık Gotham’ın kendisine ihtiyaç duymadığını düşünüyor. Ta ki terörist Bane Gotham şehrini yok etmek için ortaya çıkana kadar.

Bane “Gölgeler Birliği”nden Ra’s Al Ghul tarafından taktığı maske zayıflık göstergesi diye aforoz edilen bir adam. Kimilerine göre paralı asker, kimilerine göre terörist, kimilerine göre adaleti savunan ve gittiği her yere eşitlik götüren adaletin bekçisi. Bane güçlü ve kaslı fiziğinin yanı sıra psikolojik üstünlük kurmayı ve gerilim yaratmayı seven bir kötü karakter. Düşmanını hemen öldürmek yerine işkence etmeyi, kendisinin de söylediği gibi özellikle düşmanının ruhuna işkence etmeyi tercih ediyor.the dark knight rises page

Nolan’ın Kara Şövalyesi’nin en büyük özelliği ise tanıdığımız diğer süper kahramanlara nazaran gerçek hayata en iyi yerleştirilmiş, en gerçekçi süper kahraman özelliği taşıyor. Hatta Bane’in gücü altında ezildiğini, kemiklerinin kırıldığını görüyoruz.

“Yüksel, yüksel, yüksel!”

Bane tarafından dövülen Batman, yine onun tarafından oldukça derin bir çukura hapsediliyor. Peki neden öldürme imkanı varken Bruce Wayne’i böyle bir çukura hapsetmeyi tercih ediyor? Nedeni basit. Bane’in psikolojik olarak da düşmanına üstünlük kurmayı sevdiği söylemiştik. Çukur, hapis içindekilere gökyüzünün maviliklerini ikram ediyor. Ama bu ikrama ulaşamamak, hapistekiler için en büyük işkence kaynağı oluyor. Kara Şövalye de çukurun içinde çaresiz kalıyor. Batman kostümü yok, sadece et ve kemik. Çukurdan çıkmak zorunda çünkü kendisinin de dediği gibi Gotham’ın hala ona ihtiyacı var. Gotham’ı kurtarma güdüsü Batman’i çukurdan çıkarmak için tek motivasyon. Bruce Wayne’in çukurda tanıştığı bir doktor ise Wayne’e ölümden korkmamasının onun zayıflığı olduğunu söylemesi üzerine Wayne’in verdiği cevap tam bir vatansever cevabı.

+Ölümden korkuyorum. Şehrim onu kurtaracak biri olmaksızın yanarken burada ölmekten korkuyorum.

-O zaman git tırman.

+Nasıl?

-Çocuğun yaptığı gibi.

+…

-İp olmadan.

Oyuncu kadrosu ise süper kahraman film tarzı cezbetmeyenin bile gözlerini dikip odaklanacağı türden. Christian Bale, Tom Hardy, Anne Hathaway, Marion Cotillard çekirdek kadroda yer alırken, yan kadroda Morgan Freeman, Michael Caine, Gary Oldman, o sıralar yıldızı yeni parlayan Joseph Gordon-Levitt ve yaşlı kurt Liam Neeson var. Ne kadro ama demeyen yoktur sanırım. Kısaca hangi rollerde yer aldıklarından bahsedersek Hardy yazıda ismi çok geçen Bane, Hathaway uzun zamandan beri Batman filmlerinde görünmeyen ve yan karakter olarak kalan ama bu filmde adından çokca söz ettiren Catwoman rolünde yer alıyor. Marion Cotillard zengin yatırımcı ve Bruce Wayne’in yeni gözdesi rolünde karşımıza çıkıyor.

Joseph Gordon-Levitt’den ayrıca bahsetmek gerek. (500) Days in Summer ve Christopher Nolan’ın başka harikası Inception ile akıllarda yer tutan Levitt; Oynadığı polis rolünde Batman evrenine giriş yapıyor. Levitt’in çıktığı sahnelerde bu işte bir oyun olmalı, çemberin dışında yer alan bir karakterin bu kadar süre alması ve göze (iyi anlamda) batması normal değil diyorsunuz ve haklı da çıkıyorsunuz.

Filmin sonuna doğru polis memuru Blake’in ön adının ‘Robin’ olduğunu öğreniyorsunuz. Polis memuru Blake, Batman’in en büyük yardımcısı olan ‘Robin’ miş Sanmıyorum ki yeni Batman filmlerinde Joseph Gordon-Levitt karşımıza Robin olarak çıksın. Nolan seriyi bıraktığı andan itibaren Robin’i görme ihtimalimizin neredeyse sıfıra yaklaştığını düşünüyorum.

Hans Zimmer ve Nolan ortaklığının yönetmenin her ses getiren yapımında olumlu yönde katkısına şahit olduk. Bu filmde de Zimmer etkisini hissettiriyor, filmi tamamlıyor.

Son birkaç cümle söylemem gerekirse belki uzun süre daha Christian Bale ile Nolan uyumunu ve başarısını bekleyeceğiz. Büyük ihtimal bu uyum bir daha çok zor yakalanacak. Bu yüzden içimiz buruk, öyle de olmalı. Serinin ikinci filminin büyük başarısı son filmden büyük beklentilere kapılmamıza sebep olsa da The Dark Knight Rises hayal kırıklığı yaratan filmler kategorisine kesinlikle girmez. Damağınızda ayrı ve güzel bir tat bırakacaktır. İzlemeyenler ve tekrar izleyecekler için iyi seyirler.

Bir Cevap Yazın