Eternals (2021): Kozmik Evrene Marvel Bakışı
Marvel sinematik evreni, hayatlarımıza sistematik olarak girdiği günden beri birçok sinema eleştirmeninin, Geek’in, ortalama sinema izleyicisinin ve aksiyon bağımlılarının sinema tatminini sağlayabilecek filmler üretti. Bu filmlerin bir kısmı başyapıt seviyesinde ilgi görürken kimileri ise sıradan bir süper kahraman filmi olmaktan öteye geçemedi.
Eksikleriyle ve fazlalarıyla Marvel sinematik evreni Avengers Endgame’in ardından dördüncü aşamasına girdi. Marvel Studios ve bu çatı altında çalışan isimler Marvel’in dördüncü aşamasının dünyadan uzaklaşıp artık kozmik evrene ve orada bulunan kozmik varlıklara uzanacağını açıklamışlardı. Bu aşamanın ilk filmi 2021’in Kasım ayında vizyona giren ‘Eternals’ filmi ile oldu. ‘Eternals (Sonsuzlar, Ebediler)’ adından da anlaşılacağı üzere Marvel evreninin yaratılmasında rolü olan Celestial ırkının ve onların yarattığı kozmik ve göksel varlıklar olan Eternal’ların hikayesine odaklanıyor. Avengers Infinity War’dan da hatırlayacağımız üzere ilk olarak evreni var eden altı saf kristalin paylaştığı enerji ile kendi gücü ve kendi zihni olan varlıklar oluştu. Bu varlıklar evrende düzeni sağlamak, galaksileri ve gezegenleri oluşturmak, ayrıca ırkların kontrolünü sağlamak üzere ulvi bir görev edindiler. Bu ırklardan biri olan Celestial’lar evrendeki göksel varlıkların en bilinenlerindendir. Deviant’ları ve Eternal’ları onlar yaratmıştır. Ancak daha sonra Deviant ırkının vahşi ve yıkıcı bir ırk haline gelmesi ile Eternal’ları onlara karşı savaşmaları için görevlendirmişler ve bu savaşın içine insanlarda dahil olmuştur.
Film, alışık olduğumuz dünya içerisindeki Avenger’ları ve diğer kahramanları bırakıp yeni ve çok sayıda kozmik karakteri izleyiciye tanıtıyor. Bunu yaparken filmin içerisinde hangi karakterin hangi ırktan ve kim olduğunu, hangi süper güce sahip ya da hangi amaca hizmet ettiğini anlayabilmek seyirci açısından gerçekten zor. Yönetmen Chloé Zao filmde karakterleri tanıtmak bir yana karakterlerin bazılarının hikayesine ve duygusal derinliklerine seyirciyi ikna edemiyor. Marvel evrenine hâkim olmayan bir izleyicinin filmi ilk izleyişinde anlayabilmesi gerçekten çok zor.
Filmin açılışında Celestial ırkından kozmik bir varlık olan Arishem the Judge’ın (Yargıç Arishem) Eternals ırkını yaratmasını ve Deviant’larla savaşması için dünyaya gönderilişini görüyoruz. Eternal’lar uçma, zihin kontrolü, enerjinin kullanımı, lazer fırlatma, ışık hızında seyahat etme gibi bazı özellikleri kullanabiliyorlar. Dünyayı korumakla görevlendirilen Eternal’lar M.Ö 5000 yılında Ajak liderliğinde Ikaris, Phastos, Gilgamesh, Druig, Makkari, Sersi, Kingo, Sprite ve Thena’dan oluşan grubuyla beraber Mezopotamya bölgesine geliyor. İsimlerden de anlaşılacağı üzere bazı karakterlerin isimleri Yunan ve Sümer mitolojisinden benzerlikler taşıyor. Sümerlerin efsanevi kralı Gilgamesh (Gılgamış) ya da Yunan demircilik tanrısı Hephaistos (Filmde Phastos) ve Angelina Jolie’nin hayat verdiği Thena (Yunan mitolojisinde Athena) gibi örnekleri oluşturuyor. Filmde yapılan göndermeler de gerçek hayatla birebir uyumlu ve başarılı bir şekilde yansıtılmış. Kral Arthur, Nuh Tufanı, DC, Superman, Thanos evrendeki canlıları yok ederken neden yardım etmedikleri vb. gibi birçok gönderme seyirciyi etkileyecek ve düşündürecek düzeyde. Marvel’ın her filmindeki ana dinamiklerinden olan espriler ise filmin içine gayet iyi yerleştirilmiş.
Eternal’lar dünyaya gelince burada yaşayan az sayıda insan grubunu Deviant saldırılarından koruyor ve İnsan-Eternal karşılaşması ilk defa gerçekleşiyor. Filmin yumuşak ve sessiz girişinin ardından Mezopotamya’daki savaş sahnesi ile devam etmesi tadında bir aksiyonu barındırıyor. Bu sahneden sonra film seyirciyi sürekli flashback sahnelerle geçmişe ve şimdiye götürüyor. Sahnelerin bağlanışı ve kurgusu olay örgüsünü takip etmek açısından biraz zayıf kalmış olsa da seçilen mekanların ihtişamı ile CGI ve VFX’lerin yaratıcı kullanımı sayesinde müthiş bir görsellik yakalanmış. Mezopotamya’dan, Babil’in Asma Bahçeleri’ne, Orta Çağ’ın karanlık yıllarından, İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Hiroşima’ya kadar daha birçok mekânı kahramanlarımızın yolculuğunda görebiliyoruz. Son olarak 1521’de son Deviant’ı da yok ettiklerini düşünen kahramanlarımız 500 sene gibi bir süre boyunca huzur içinde hayatlarını sürdürüyorlar. Ancak günümüze gelindiğinde kendini iyileştirebilen, konuşabilen, evrim geçirmiş bir Deviant’ın ortaya çıkmasıyla Eternal’lar acil bir şekilde toplanıyor ve dünyayı tekrar kurtarmak için mücadele veriyorlar.
Filmde çeşitli tarihlerde ortaya çıkan Deviant’ların tasarımı muhtemelen Alien’daki yaratıklardan ilham alınmış. Filmde gerçekten izleyiciyi germeyi başarıyor ve oldukça saldırgan görünüyorlar. Ancak günümüzde ortaya çıkan ve evrim geçiren ‘Deviant’ filmin kötü kahramanı olmak açısından oldukça yetersiz kalıyor. Filmin belirli yerlerinde ortaya çıkıp karakterlerimizin başlarına bela olmaktan öteye geçemiyor. Bu yüzden filmde akılda kalıcı bir kötü karakter sahnesi izleyemiyoruz.
Filmin görsel kalitesinin yanında ses tasarımına da bir hayli özenilmiş durumda. Özellikle IMAX’de izlerseniz filmdeki her detayın gerçekçi seslendirmelerle ve bir o kadar doğal durduğunu fark edebilirsiniz. Ancak filmi 3D izlemek ekrandan yansıyan ışığın daha da azalmasına sebep olacağı için, 2D ve IMAX olarak izlemek en doğru tercih olacaktır.
Öte yandan filmin müzikleri tüm Marvel filmlerinin belki de en kötüsü. Sinemadan çıktığımda aklımda hiçbir müziğin yer etmediğini ve filmin hikayesi ile alakasız olduğunu fark ettim. Filme duyguyu veren başat özelliklerden biri olan soundtrackler açısından Chloé Zao ve ekibinin sınıfta kaldığını söyleyebiliriz.
Bir diğer konu ise yönetmenin filme olan yaratıcı dokunuşlarının belirgin bir şekilde görülüyor olması. Filmin renk paletinin yumuşak renklerden oluşması, stüdyo çekimi olan sahnelerin izleyicinin gözünü yormamasını sağlamış. Doğal ortamların kullanımında doğru tercihler yapılmış ve filmin jeneriğinde gerçekten göze estetik gelen görüntüler kullanılmış. Bu da Chloé Zao’nun Nomadland’den gelen yalın sinematografik tercihlerinin Marvel evrenine yansımaları şeklinde olmuş.
Filmin hikayesine dönecek olursak, Ajak’ın şüpheli şekilde ölümüyle beraber grubun içinden bir Eternal’ın yaratılışlarıyla ve amaçları ile ilgili gerçekleri diğerlerinden sakladığı ve yaratıcıları olan Arishem’e olan gizli sadakati ortaya çıkar. Celestial’lerin her oluşturduğu gezegenin içinden bir göksel varlığın hayat bulduğu ve bunun sonucunda o gezegenin yok olduğu öğrenilir ve insan ırkına fazlaca bağlanıp bu dünyada yaşamaya alışan kahramanlarımız bu dakikadan sonra yaratıcılarına baş kaldırmaya ve itaat etmemeye karar verirler. Son olarak filmdeki kahramanların kostümleri biraz gösterişsiz olmuş olsa da genel olarak rahatsız etmiyor.
Filmin sonunda artık Marvel ile ikonikleşen 2 adet after credits sahnesine yer verilmiş. Bunları izlemeden salonu kesinlikle terk etmeyiniz. ‘Eternals’ Marvel sinematik evrenine yakışan bir film mi diye sorarsanız ne evet ne de hayır diyebilirim. İyi ve kötü yönleri olan ortalama bir film olmuş ancak Marvel evreninin tarihini merak edenler ve yeni süper kahramanlarla tanışmak isteyen hayranlar için bu film bir tanışma hikayesi, devam filmleri ise daha gelişkin bir hikâye örgüsüne sahip olacaktır kanaatindeyim.