Ana Sayfa İnceleme Hamlet liikemaailmassa (1987): Soyluluğa Plastik Ördek Alegorisi

Hamlet liikemaailmassa (1987): Soyluluğa Plastik Ördek Alegorisi

Hamlet liikemaailmassa (1987): Soyluluğa Plastik Ördek Alegorisi 10.0
0
Yazıda, filmin içeriğine dair birçok sürprizbozan yer almaktadır.

Sinemada uyarlamalar her zaman tartışma konusu olmuştur. Sinemanın ilk dönemlerinden itibaren birçok edebi eser beyazperdeye uyarlanmış, bu eserlerden kimi çok önemli başyapıtlar arasında yerini alırken; kimi de niteliksiz eserler olarak zayıf bulunmuştur. Uyarlamalar, henüz çok genç olan sinema sanatının önemini ispatlamasında da büyük katkılar sağlamıştır. Edebiyat ile sinema arasında, her ikisinin de anlatı sanatı olması hasebiyle bir paralellik olsa da; iki sanat dalının anlatı araçları arasında büyük farklar mevcuttur. Sinema, görsel ve işitsel birçok öğeyi bir arada barındıran; edebiyat ise anlatısını sözcükler üzerinden kuran bir sanat dalıdır. Bundan dolayı herhangi bir uyarlamayı, konuyu ele alış yöntemi ve metodu ile değerlendirmek çok daha sağlıklı olacaktır.

Özellikle auteur yönetmenlerin uyarlamalara yaklaşımları, esere birebir sadakatten ziyade, eseri kendi üsluplarıyla harmanlayarak sunmaları şeklindedir. Hamlet, Shakespeare’in en iyi bilinen ve en çok filme uyarlanan eserlerindendir. Trajedi türünün en önemli eserlerinden olan Hamlet, aynı zamanda bir intikam öyküsüdür. Minimalist sinemanın en önemli ustalarından Aki Kaurismäki, Hamlet’i, klasikleşmiş uyarlama kalıplarından çıkararak; en farklı Shakespeare uyarlamalarından birine imza atar. Krallık içi entrikaları konu edinen eser, Kaurismäki anlatısında bir şirket alegorisi üzerinden işler. Filmde Hamlet Danimarka Prensi değil, büyük bir şirketin varisidir. Kendine has kara mizah üslubunu filmde yoğun şekilde hissettiren Kaurismäki, sinema tarihinin en iyi uyarlamalarından birini sunar.  Hamlet Liikemaailmassa (Hamlet İş Dünyasında, 1987), siyah beyaz bir sistem hicvi olmasının yanında, eşsiz bir trajikomedi başyapıtı.

Babasının ölümünden sonra Hamlet, amcası tarafından yönetilen şirketin paylarının %51’ine sahip olur. Amcası plastik ördek pazarına girmek ister ama Hamlet buna karşı çıkar. Ayrıca Hamlet’in, babasının ölümüyle ilgili de ciddi şüpheleri vardır.

Filmin, son sahneye kadar kaynak metne sadık kaldığı söylenebilir. Hatta krallık yerine şirkette geçen olay örgüsü olmasa, film neredeyse kaynak metin ile aynıdır. Klaus (oyunda Kral Claudius, Esko Salminen) şirketin başına geçmek için Hamlet (Pirkka-Pekka Petelius)’in babasını öldürür ve kısa süre sonra da Hamlet’in annesi Gertrude (Elina Salo) ile evlenir. Hamlet’e babasının hayaleti görünür ve cinayeti Klaus’un işlediğini söyleyerek intikamını almasını ister. Hamlet, bir tiyatroya babasının ölümünü canlandırmaları için para öder ve tiyatroya annesi ile Klaus’u da çağırır. Bu sayede Klaus’un oyuna karşı tepkisini ölçen Hamlet, onun suçlu olduğundan emin olur. Küçük birtakım değişikliklerle de olsa; Hamlet’in Klaus sanarak yanlışlıkla Polonius (Esko Nikkori)’u öldürmesi, Klaus’un bu bahaneyle Hamlet’i İngiltere’ye göndermesi ve orada onu öldürmeye çalışırken Hamlet’in tuzağı fark ederek kurtulup ülkesine geri dönmesi, Ophelia (Kati Outinen)’nın intiharı ve Ophelia’nın kardeşinin (Lauri / Kari Väänänen) babasının cenazesi için dönüp intikam yemini etmesi, yine kaynak metne sadık olay örgüsüdür. Fakat filmin son sahnesi, Hamlet karakteri adına büyük bir ters köşedir. Oyunda Hamlet, zehirli bir kılıç ile ölümcül bir biçimde yaralandıktan sonra ölmeden önce; hem Leartes (filmde Lauri)’i hem de Kral Claudius’u öldürür. Filmde de buna benzer bir sekans vardır, Hamlet intikamını alır fakat oyundaki gibi soylu bir şekilde ölmez. Hamlet’in, yanına çağırdığı şoförü ve çocukluk arkadaşı Simo’ya anlattıkları ile öğrendiğimiz üzere Hamlet, babasının cinayetine ortak olmuştur. Klaus’un düzenli olarak kullandığı zehri, daha kuvvetlisi ile değiştiren Hamlet, tüm bu yaptıklarını Simo’ya övünerek anlatır. Hamlet’in ölümü de; yine tüm bu sırlarını paylaştığı Simo’nun elinden olur. Aslında filmin başlarında, Hamlet’in ölen babasının yanına gelip, yerden bardağı alarak içini silmesi; Klaus’u vurduktan sonra parmak izini yok etmek için tabancasını temizlemesi ile benzer sahnelerdir fakat filmin absürt atmosferi, Hamlet’in böylesi bir komploya ortak olduğunu izleyiciye hissettirmez.

Kaurismaki’nin Hamlet’indeki pek çok karakter, kendilerini ve önemlerini oldukça fazla düşünen palyaçolardır. 1980’lerin Fin Hamlet’i ne bir intikamcı, ne inançları uğrunda acı çeken biri, ne filozof, ne sakin bir entelektüeldir; ama hileleri kendi çöküşünü hazırlayan çıkarcı, ahlaksız bir entrikacıdır (Toiviainen, 2004).

Kaurismäki’nin yoğun olarak kullandığı klasik motiflerini çokça gördüğümüz bu filmde de; birçok nostaljik öğeye yer verilir: Eski model araçlar, müzik kutuları ve daha birçok materyal; yönetmenin diğer filmlerinde olduğu gibi sıkça kullanılır. Yine mahalli müzik grupları da konser tadında anlara davet eder bizi. Kaurismäki bir yandan da herhangi bir yerde geçebilecek, mekansız bir olay örgüsü sunar. Kullanılan ülke ve şehir isimleri olmasa veya karakterlerin hangi dilde konuştuklarını bilmesek; film herhangi bir yerde geçen öyküye dönüşür.

Teknik olarak Kaurismäki’nin minimalist dokusunu hissettiğimiz filmde, kısıtlı mekanlarda geçen sade bir işçilik mevcut. Ara ara ani odak değişimleri ile sahnenin etkisini güçlendiren yönetmen, Bresson’a akraba olan oyunculuk yönetimi ile, mekanik bir biçimde rol yapan karakterler sunar. Siyah beyaz dokuda şık açılar yakalayan Kaurismäki, filmin kara mizah tonuyla da görselliği mükemmel şekilde sentez eder.

Hamlet Liikemaailmassa, Aki Kaurismäki’nin en ayrıksı ve nevi şahsına münhasır filmlerinden. Eğer farklı bir Shakespeare uyarlaması izlemek isterseniz, bu başyapıtı izleme listenize eklemenizi tavsiye ederiz.

Puanlama

10.0

10.0
Kullanıcı Oyu: ( 6 oylar ) 8.1

Bir Cevap Yazın