Ana Sayfa Eleştiriler Les Anges Du Peche (1943): Kutsal Bir Mekânda Siyah Beyaz Dualar

Les Anges Du Peche (1943): Kutsal Bir Mekânda Siyah Beyaz Dualar

Les Anges Du Peche (1943): Kutsal Bir Mekânda Siyah Beyaz Dualar 7.5
0
Les Anges Du Peche (Günah Melekleri) Robert Bresson’un ‘sanat sineması’ olarak adlandırılacak insana ve eşyaya farklı bir yorumla (Hermanötik) ve elbette zihin dünyası-kadraj ile baktığı ve bakacağı bu yorumsamanın temellerini attığı ilk (debut) filmi. Hikâyenin merkezi yani hikâyenin olay örgüsünün hem başladığı hem de bittiği yer  bir Manastır. Sosyolojik ve metafizik olarak ‘dışarıda’ kalmış/bırakılmış (Fransada Sekülerizmin zihinlerde işgal ettiği yeri de düşünürsek Anne-Marie’nin (Renée Faure) annesinin manastır hayatından vazgeçirmek için yaptığı ziyaretteki karşılaşmada kızına şaşkınlıkla bakıp “Saçların,” demesi ve Anne’nın  “Tek teli dahi eksik değil,” demesi ‘dışarıda’ kalmışlığa/bırakılmışlığına nitelik olarak değil nicelik olarak bakılan sığ bir yoruma örnek gösterilebilir. Anne-Marie’nin annesine Manastır’ın daha geniş bir anlam ile Hıristiyanlığın neyi sembolize ettiği bu kısa diyalogla ifade ediliyor) karakterlerin ‘ruhları’ ve zedelenmiş zihin dünyaları için nedamet getirmenin de ötesinde ruhen bedenen ve mekansal olarak bu tutsaklıktan kurtulmalarının alternatifsiz yeri olarak bir Manastırın olması ve hikâyede hem görsel olarak hem zihinlerde bir başrol oyuncusu olarak  bu manastırın merkezde olması Robert Bresson‘un sinematografisindeki Katolik imge kulanımının başlangıcı olarak görülebilir.

Ruhun kurtuluşu daha geniş anlamıyla varoluş sahnesinde kendisine bir merkez edinebilmesi  için  Anne-Marie ‘nin annesi tarafından yapılan teklif hayır işi yapmak ve fakat annesinin kızının  mücadelesini, çektiği içsel daha yoğun bir ifade ile metafizik gerilimlerinin sebebini şansızlık olarak ifade etmesi ve ona bu kurtuluş için sunduğu teklif, kızının çözüm -ruhununu kurtuşu- için neden Manastır’ın yolunu tutuğunu idrak etmediğinin sarih bir göstergesi. Anne-Marie’nin Dünyayı zor olduğu için terketmedim çünkü içinde meydan okuma yoktu deyişi ile birlikte zihnen ve ruhen terkedilmek istenilenin, dışarıda kalınan mekânın Katolik olmayan mekân-dünya olduğu  ve çözümünün  içsel-batıni bir mekân olarak Manastır seçimi, Bresson’un zihin dünyası ile bir bütünlük ve devamlılık sağlıyor.

Ve filmin merkez karakterlerinden Thérèse‘in bu tinsel; kurtuluşun, arınmanın, nedametin simgesel mekânı olan Manastır’a gelişindeki ve burada yaşamak istemesindeki ana sebep dışarıda (Manastır, Anne-Marie için meydan okumanın değil kurtuluşun Tinsel mekânı iken Thérèse için intikamın elde edilmesi için bir ara-mekân) yaşamış olduğu haksızlık ve bu haksızlığın sebebi olan kişiden intikamını alabileceği bir araçsallaştırılmış bir mekân iken,  Anne-Marie’nin derin varoluşsal kaygılarından kaçışının cevabını bulmaya çalıştığı ve bu cevabı –ruhun kurtuluşu- kaçtığı dünyadan değil metafizik bir yorumsama ve yol ile bulmaya çalıştığ bir merkez-mekân.

Anne-Marie ve Thérèse bir mekâna iki farklı yorumla , amaçsal-araçsal  olarak olsun merkez-kenar uzaklığı ile olsun bu kadar birbirinden kutupsal olarak farklı bakmaları dışarıda nasıl bireyler oldukları ile ilintili, Anne-Marie daha duygusal, doğayla iletişim halinde bir duyusallık ve duygusallıkla ile yaşarken , Thérèse ise cevaplarını duygu ve duyusallık ile değil akıl merkezinde birazda benmerkezci bir yol ile bulmaya çalışan iki karakter. Birbirinden farklı bu iki karakterin ne kadar farklı amaçlarla da olsa aynı mekâna yönelmeleri ve fakat Manastırda dışarıda varoluşlarını ifade yolu olarak duygusallık ve zahire önem verme olsun akıl ve ben merkezli bir düşünüş olsun (Anne-Marie: Digerkam Thérèse: Hodgam) iç dengelerini bulmaya çalışmak veya mekânın ihtiva ettiği Tinsel anlamdan ne kadar uzakta olsa intikam almak arzusu ile yönelinse de  bu mekân yani Manastır ve elbette rahibeler Duygu-sezgi (kalp) ve Akıl’ı törpüleyerek bu duygu daha mekanik (René Descartes‘ın ‘Kartezyen Düalizm’i bağlamında) bir inanan insan modeli ortaya çıkarmak istemekte ki baş rahibelerden birinin çiçekleri çok seven Anne-Marie’ye kızgınlıkla söylediği şu söz;

— çiçekler sadece cenaze törenleri için koparılmalıdır. 

sezgilerinden hislerinden duygularından koparılmış mekanik bir inanan Anne-Marie tasarlamak istemektedir.

Bresson mekânı ─bu film özelinde Manastır─ nesneye nicel olana yüklenenin dışında metafizik tinsel niteliksel bir anlamla daha sezgisel bakabilmek için görselleştirir. Karakterin yöneldiği yönlendirildiği mekân nesne olsun veya insan olsun artık ulaşmak istenilen ruhun kurtuluşu veya kendini insanlık için feda etmek olsun kısaca batıni dilemmalar ile seçilen ne olursa olsun artık nesne de özne de metafizik-lirik-tinsel bir anlam kazanır.

Puanlama

7.5

7.5
Kullanıcı Oyu: ( 1 oy ) 9

Semih Alkan 1985 yılında Ankara da zaman hokkasının içerisindeki farklı renklerin arasında yerimi aldım.Fotoğraf sanatı ile iştigalim.Hikaye anlatmanın kısırlaştığı bir çağda , modern çağın en önemli hikaye anlatma aracı olan sinema ile “Açık hava sinemalarının” son demlerine yetişerek tanıştım.İnsan,zaman hokkasına daldırdığı divit ile hikayesini anlatmaya devam etmekte;sözle-yazıyla- mercekle.Senin hikayen ne ?

Bir Cevap Yazın