Oscar’a Doğru: Kim Kazanır? Kim Kazanmalı?


Bu kısım birçok eleştirmenle zıt düştüğüm yer aslında. Blade Runner 2049 Bafta’da ödülü kaptıktan sonra ondan başka hiçbir filme şans verilmiyor iç basında. Halbuki geçen sene Doktor Strange gibi iddialı bir yapım karşısında ödüle uzanan live action yapımı Junglebook filmi gibi bir örnek dururken, Maymunlar Cehennemi serisinin son halkası War for The Planet of The Apes’i göz önünde bulundurmamak abes olur. En azından ben ödülü bu filme verirdim. Bir ordu dolusu maymun, şempanze ve goril türlerinden oluşan hayvan topluluğu atlara binip silah tuttular. Daha ne denebilir ki!
En iyi görüntü yönetimi ya da sinematografi diye adlandırdığımız bu bölüm kısaca kamera açısının ışığa göre nerede nasıl durması gerektiğiyle ilgili. Olabildiğince tablo gibi sahneler çıkarabilmek bu meslekteki kişilerin en büyük arzusu olsa gerek. Adaylar arasında yer alan Blade Runner 2049’un estetik olmayan tek bir görüntüsü bile yoktu kanımca. Roger Deakins’den inanılması güç titizlikte bir iş. Daha önce 14 kez bu dalda Oscar’a aday olup birini bile kazanamayan bu şanssız adam pazar günü turnayı bu sefer gözünden vuracaktır. Hakkıdır da.

Bu kategoride öne plana çıkması beklenen iki aday var. Zaten 3 adaylıkla kategoriler arasındaki en az rekabetçinin olduğu kısım burası. Bu iki film Wonder ve Darkest Hour. Wonder filminin başrolünde yer alan çocuk oyuncunun suratını gerçek anlamda tanınmaz hale getiren ekibi tebrik etmek gerek. Lakin sadece bu işin, ödülü almak için yeterli olmadığı açık. Dönem filmi olmasının avantajını iyi kullanan Darkest Hour yarattığı olağanüstü Winston Churchill portresi ile ödülü sonuna kadar hak ediyor.

Önceki söylediklerimden farklı olarak şimdi yiğidi öldür hakkını yeme diyorum ve yetişkin masalı olarak tanımladığım Shape of Water’ın En iyi Yapım Tasarımı ödülünü hak ettiğini düşünüyorum. Seçilen mekanlar, filmin renk paletleri gayet uyumlu. Dönem filmi yapmanın zorluğunun yanında filme olağanüstülükler de eklenince inandırıcılığı sağlamlaştırmak bir hayli zorlaşıyor. Böyle bir sorunla karşılaşmamak için yapım tasarımcısına büyük iş düşer. Shape of Water’da bu sıkıntıların üstesinden rahatlıkla gelinmiş.

Kısaca seslerin doğru ve uyumlu bir şekilde harmanlanması anlamına gelen ses miksajı ödülü bu sene bir sürpriz olmazsa Dunkirk’e gidecek. Filmi sinemada izlediğim zamanı hatırlıyorum. Sesler o kadar yoğun ve gerçekçiydi ki savaşın ortasında Dunkirk’te esir düşmüş gibi hissetmiştim. Dunkirk’ün en büyük rakibi Blade Runner 2049 olmalı. Aynı şekilde bu filmde de seslerin yoğunluğu ve sinemaya olan etkisi bir hayli hissediliyordu.

En iyi kostüm tasarımı süprize hiç açık olmayan dallardan. Ufak bir ihtimal Shape of Water kazanabilir ama net favorim Phantom Thread.

Bu kısımda adaylar o kadar birbirine zıt ki hiç bu kadar zengin bir tablo görmemiştim. Çizgi roman uyarlamasından absürt bir hikâyenin anlatılışına, duygu yüklü bir aşk hikayesinden Amerikan ırkçılığına birbirinden farklı güzel senaryolar karşımızda. Call Me by Your Name’in tek alacağı ödül en iyi uyarlama senaryo olacak diye düşünüyorum. Bunu düşünmemdeki en büyük etken, senaryonun iyiliğinin yanında 4 dalda aday olan Call Me by Your Name’in ödülsüz dönmesine kimsenin razı olmayacağı. Zaten Mudbound dışındaki rakipleri pek Oscar kafasına uygun değil. Adaylıkları bile büyük bir başarı bana göre. Yine de Logan’ın klişe süper kahraman hikayelerine getirdiği farklı bakış açısının özellikle son zamanlarda bu tarz filmler tarafından vizyonun bir hayli meşgul edildiğini bildiğimden devrim niteliğinde olduğunu düşünüyorum. Bir süper kahraman filmi klişe bitmeyebilir, bir süper kahraman filminde baba/kız ilişkisi derinleşebilir dedirten bir film Logan.

Özgün senaryonun en büyük sürprizi The Big Sick olsa gerek. Amerikan seyircisi filmi çok sevdi ve bir şekilde filmin senaryosu kendini burada buldu. Tabi iş cidden özgünlükse iyi irdelemek gerek. 3 Billboards Outside Ebbing, Missouri’nin hikayesi oldukça özgün ve ilgi çekici. Ortaya koyduğu devlet ve kamu yönetimi eleştirisi de son zamanlarda görmediğimiz türden. Get Out’un aynı şekilde hikâyesi oldukça yaratıcı. Korku filmlerinin son zamanlarda pananormale kaydığı ortamda bu kadar hayatın gerçekleriyle harmanlanmış ve eleştirisini de yapabilmiş bir korku filmi yapmak takdir edilesi. Shape of Water’ın senaryosunun çalıntı olduğu iddiasını bir kenara bıraktığımda fikri orijinal buluyorum. Ancak hikâyenin işlenişi klasikleşiyor ve klişeleri beraberinde getiriyor. Lady Bird başarılı bir büyüme hikayesi. Daha doğrusu tam da çocukluktan gençliğe olan adımın atıldığı dönemin anlatıldığı bir hikâye. Fakat ödülü almasını sağlayacak özgünlükte bir numarası yok. Yeni bir şey yok.
En İyi Film, Kadın & Erkek oyuncu ve Yardımcı oyuncu dallarındaki tercihlerimiz aynı.
Yabancı Dilde En İyi Film dalında benim oyun Loveless’e. On Body and Soul’dan pek hoşlanmadım açıkçası. The Square’in şansı olmadığına da katılıyorum. Adı geçen L’Insult’ı da henüz izlemedim ama eleştirmenlerin pek beğendiği bir filmmiş. Artık Oscarlar sonları izlerim.
Sevgiler