The Miseducation of Cameron Post (2018):”Güçsüz Anlarımda Güçlüyüm!”
Aslında işlerin geri döndürülemeyecek kadar kötüye gittiği bu tarz birçok film izledim. Gerilimle gelen çıldırmalar, isyanlar bu filmde yoğun değildi. Dingin atmosferi altından sızan yer yer gerilimler mevcuttu. O açıdan sinir bozan bir film olmaktan çıkıyor. Birkaç istisna dışında karakterlerin isyankâr değil itaatkâr ama aynı zamanda sürekli düşünen, sessiz tipler olması bu atmosferi oluşturan başlıca etken. Sinir bozucu olmaması benim için benzerlerinden sıyrılmayı başaran bir film olarak güzel bir özellik. Fakat diğer yandan bu dingin atmosfer, merak edilen birçok sorusunun cevapsız kalmasına neden oluyor. Birçok patlama anı olabilecekken sadece tek bir anla sınırlı kalıyor. Örneğin, cinsel eğiliminin doktor olan ablasının yardımıyla değiştiğini iddia eden Rick’in gerçek anlamda değişip değişmediğini gösteren bir kıvılcım yok ortada. Finalinde verdiği mesajla eşcinselliğin normal ve değiştirilemez bir şey oluşu vurgulanıyorken Rick karakteri arafta kalan bir karakter olarak bana ilginç geldi. Karakterler (Başta Rick ve kardeşi olmak üzere) daha derinleşmeliydi diye düşünüyorum.
Cameron Post’a ters terapi cidden de ters tepki yaratıyor. Film boyunca karakterler başlarındaki insanlara belli etmeseler de ya aynı cinsel kimlikte kalıyorlar ya da bunun yanında psikolojileri bozuluyor. Baskıcı düzen, gençlerin hayatlarının en güzel döneminde maruz kalmamaları gereken psikolojik bir sınava tabi tutuyor. Normal ve anormal kavramları birbirine giriyor. Normal psikolojide olan gençlere anormal gözüyle bakılıyor. Bu bakışı dıştan izleyen bizler yetişkinlerin kendinden emin tavırları, gençlerin ise olaylar hakkında ne düşüneceklerini bilememesi yüzünden oldukça normal bir ortam içindeymişiz hissiyle baş başa kalıyoruz.
Film oldukça fazla muhafazakâr karşıtı fikirleri barındırıyor. Finaliyle de bu durum iyice taçlanıyor. Başlangıcından beri muhafazakâr bireyler etrafında şekillenen kötü psikolojiler, finalde merkezden kaçan gençlerin kamyonet arkasında mekândan uzaklaşırken hissettikleri özgürlük hissiyle gelen mutlulukla yer değiştiriyor. Liberalizmin sağladığı özgürlük, muhafazakarlığın dayattığı itaatkarlığa karşı ağır basıyor. Yönetmen Desiree Akhavan 90’lı yıllarda geçen filmiyle adeta gelenekçi tavrın yarattığı yıkımlardan en önemlisini gözler önüne sermiş. Kamyonet arkasında özgürlüğe doğru yolan çıkan gençlerin sırtlarını yasladığı camdaki ‘‘Clinton Gore’’ etiketiyse verilen mesajları açıklığa kavuşturan ince bir detay.