Ana Sayfa Arzu Atak

Arzu Atak

Edebiyat Öğretmeni…Küçük bir ‘’Çağın Asya’’ annesi… İlk 15 dakikada uyumadığı bir filmin iyi olduğuna inanır. Hayata dair en ince tutkusu yazmak. Şehirler değiştirdi, ama kalemi hep valizindeydi. Okuduğunu yazdı hep, artık izlediğini de yazıyor.

Disgrace (2008): Hepinizin ya da Hiçbirinizin İçindeki Utanç

“Bulutlar dağıldı, görüş açıldı. Ancak bakamayacak kadar kederliydik.’’ “Kötü bir adam değil, ama iyi de değil. Soğuk değil ama sıcak da değil, en sıcakken bile sıcak değil. Giyeceği hüküm bu mu, evrenin ve her şeyi gören Tanrı’nın hükmü?’’ “İtiraflar… Özür dilemeler… İnsanı alçaltmak için duyulan bu açlık niye?’’ “Bir Film Bir Roman ve Kurmacanın Kendiliği’’ […]

Kuru Otlar Üstüne (2023): Kaçış Nereye ya da Kimeydi?

”Muhakkak ki bütün karakterlerim, duygularını kendi ruhumda da hissettiğim en azından ipuçlarını gördüğüm insanlardı. Ben, ruhunun karanlık taraflarına ilgi duyan bir insanım. Benim hayatta anlam yaratma şeklim bu. İnsanlar bazen bu karakterlere kötücül antikahramanlar olarak bakıyorlar, bana öyle gelmiyor. Bu, hayata ne kadar romantik baktığınızla ilgili. Ben bunları hepimizin içinde olan sıradan duygular olarak görüyorum. […]

Yeraltı (2012): Bir Varoluş Düellosu

‘Yavaş yavaş delirdim, kimse bunu fark etmedi.” – Bir İntihar Notu ”Tanrı yoksa her şey yapılabilir. ” – Dostoyevski ”Sonlu varlığı ile sonsuz varlığı arasına sıkışan insan kendi olma sürecini umutsuzluk içinde yaşar.” – Soren Kierkegaard Modern insanın gündelik hayatın seyri içerisinde rutin eylemlere sıkışan yaşamı, zaman zaman duygularından kesin çizgilerle tecrit ederek sıralı biçimde […]

Oppenheimer (2023): İyiliğin ve Kötülüğün Dansı

“Tanrı zar atmaz.’’ Albert Einstein İçerisinde tarih dokusu barındıran filmlerin, izleyicisini o tarihsel dönemi tanıma ve anlamlandırma çabasına yönlendirmesi su götürmez bir gerekliliktir. Nitekim bu eksenle yaratılan kurgular seyirciye aynı zamanda iyi bir öğrenci olma misyonu yükleyerek kurgunun tüm basamaklarını tökezlemeden ilerleme çabasına davet eder. Seyirci bu simülasyonda artık hem izleyen hem de öğrenendir. Christopher […]

The Killing of a Sacred Deer (2017): Gizemli Bir İntikam Panoraması

Kadın adama ‘’Sen Tanrı değilsin’’ dedi. Ve adam kadının söylediğine bir soruyla yanıt verdi: ‘’Tanrı olmadığımı nereden biliyorsun? ‘’ ‘’İnsan yalnızca başkaları için değil kendisi için de bir gizemdir. Kendimi inceliyorum ve sıkılınca zaman geçsin diye bir puro yakıyorum, düşünüyorum. Tanrı benimle ne demek istedi ya da benden ne yapmak istiyor? Bunu yalnızca o biliyor.’’ […]

Anayurt Oteli (1987): Hepimizin İçinde Yaşayan Bir Otele ve Aidiyetsizliğe Dair

‘’Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde; sözle, yazıyla, resimle ya da susarak.’’ Yusuf ATILGAN, Anayurt Oteli 20. yy dünyası, içerisinde birçok paradoksu taşıyan huzursuz yıllara sahne olmuştur. Bilim ve sanatta ulaşılan üst nokta olan Aydınlanma Çağı, beraberinde gelişen Sanayi Devrimi ve tüm bunlara paralel olarak ilerleyen bilim ve teknik, insanı sonsuz mutluluğa eriştiren bir senaryo yazmamıştır. […]