Ana Sayfa Eleştiriler Being There (1979): Masumiyet Siyaseti

Being There (1979): Masumiyet Siyaseti

Being There (1979): Masumiyet Siyaseti 9.0
0
Peter Sellers‘ın harika performans sergilediği, ölümünden önce seyircilerle buluşan son başyapıtı: Being There. Jerzy Kosiński‘nin aynı isimli romanında uyarlanan filmde, hayatını ─gerçek anlamda bütün hayatını─ bir ev ve onun bahçesi etrafında bahçıvanlık yaparak geçiren sosyal zekâsı gelişmemiş, toplumsal bağları olmayan bir adamın hikâyesi karşımızda. İsmi gibi şans üstüne şans sayesinde hiç ummadığı hayat basamaklarını ardı sıra tırmanan Chance, harika bir mizah anlayışının doğmasına ve aynı zamanda önemli politik mesajların verilebilmesine olanak tanıyan harika bir karakter ve Sellers’ın dikkate değer performansı pastada çilek tabiri caizse.

Türü komedi olan bir filmin senaryo yazımında vazgeçilmez olan şeylerden biri de milyonda bir dünyaya gelecek karakterler ve olağan dışı olaylar olsa gerek. O farklılıkta yazılan bir karakter olan Chance kendisini neden ev hapsiyle toplumdan uzaklaştırdığı belli olmayan ama iyice sömürdüğü bariz olan ev sahibinin ölümü sebebiyle evsiz kalır. Bahçeyle uğraşmadığı zamanlarda yaptığı tek iş TV izlemek olan Chance kendini bir anda sosyal bir ortamın ortasında bulur. Bu noktadan sonra başlayan espri tufanı malzemenin harika kullanıldığını gösteriyor çünkü heykellerin işaret ettiği yerleri rotası kabul eden, cebinde kumandasıyla gezen bu saftirik adamın başına üst üste talih kuşları konmaya başlar. Önce kendisine arabayla çarpan Eva Rand (Shirley MacLaine), ─ki oldukça zengin kapitalist Benjamin Rand (Melvyn Douglas) ile birliktedir─ Chance’i evinde istirahat etmeye davet eder. Daha sonrasında oranın neşe kaynağı olan Chance, ABD Başkanı ile bile konuşma fırsatı bulur ve o saatten sonra hayatı kökünden değişmeye başlar.


Elbette bu değişen hayat sürecinde politika üzerine kurulan bir komedi hâkim olur. Diyalektik metoduyla Chance karakterinin yaptıkları üzerinden çıkarımlar yapmak mümkündür. Chance aslında elinde olmayan sebepler dahilinde olsa da oldukça cahil bir kişidir. Bahçe işleri dışında bildiği şeyleri televizyondan öğrenmiş, onları da tek tük hafızasında tutabilmiştir. Fakat gelin görün şansı o kadar yaver gider ki tüm bu cahilliği ─kısıtlı bilgi birikimi ve kelime dağarcığı─ bir şekilde onun dobra ve öz konuşmasını sağlar. Bu da samimiyeti getirir ki siyasetin içindeki en büyük eksiklik ne diye sorulursa sanırım birçok ülke vatandaşının ilk yakınacağı şey samimiyetin eksikliği olacaktır. Halk olsun gazeteciler olsun dobra konuşan insanı daha güvenilir bulur ve onun daha çok konuşmasını ister. Cahilliği dobra konuşmasına neden olur diyorum çünkü sadece entelektüel açıdan noksanlıkları olan birisi değildir Chance. Aynı zamanda sosyal zekâsı gelişmediğinden; yani hayatı boyunca konuştuğu insan sayısı ve bu insanlarla olan muhabbet sürelerinin azlığından dolayı anti-sosyal bir şekilde büyümüştür. Bu anti-sosyallik kendisi için iyi olabilecek bazı özelliklerin filizlenmesini önlediği gibi; yalan söylemek iftira atmak gibi bazı kötü özelliklerin gelişmesine de engel olmuştur. Dolayısıyla yalan söyleme noktasında da cahildir.

Sonuçta, evet ortada şöyle bir eleştiri var: Artık siyasette hiçbir bilgi birikimi olmayan insanlar dahi bazı şanslar kovalayabilirler. Ne olduğunuz değil halka nasıl göründüğünüz önemlidir. Zaten Chance belki donanımlı biri değildir ancak uzdillilik açısından yetenekli biri olduğu da açıktır. Güzel konuşma sanatına hâkim olması ve az önce bahsettiğimiz gibi samimi oluşu kendisine büyük bir sevgi seli oluşturmuştur. Diğer taraftan bakıldığında da geçmişine dair hiçbir şey bulunamaması dolayısıyla kendisine duyulan gizem hat safhadadır. Bunun sebebi ABD Başkanı’na tavsiye verebilecek ve başkanın da onun ismini televizyon ekranlarında dile getirdiği bir insanın geçmişine dair iyi ya da kötü hiçbir kaydın bulunamamasıdır. Birçok siyasinin başı bu tarz kayıtlardan yandığı için ya da birçok iş adamı ve türevlerinin geçmişte yaptıklarından dolayı siyasete adım bile atamadığı düşünülünce Chance’in sahip olduğu bu özellik siyaset arenası için paha biçilemez. Geçmişi temiz, halk ve medyayla ilişkisi güzel, espri anlayışı iyi ve ılımlı, samimi ve güvenilir ve aynı zamanda uzdilli birisinin siyasette başarılı olma ihtimali oldukça fazladır. Bu noktadan bakıldığında da finalinde gördüğümüz gibi tabut başındaki siyasilerin Chance’i yeni başkan adayı olarak görmesi aranılan siyasetçi profilinin yönetmen tarafından filmin bitişinde dikkatlerimize sunulmak istendiğini gösteriyor.


Chance iyi bir siyasetçi de olabilirdi veya ülkeyi batıran bir başkan da. Tüm bu ortaya konulan gerçekler iki seçeneğinde olası olduğunu gösteriyor. Bilinen bir şey var ki Chance temiz kalbi ve sabrıyla peygamber gibi bir portre çiziyordu ki filmin sonunda da onu Hz. İsa gibi suda yürürken gördük. Belki yine şansı yaver gitti ve doğru taşlara basarak suda ayakta kalmayı başardı. Belki de gerçekten sandığımızdan da farklı birisiydi. Yönetmen bunun cevabını en iyi seyirci verir diyerek filmi orada bitirmiş ve oldukça estetik bir sonla filmi noktalamış. Sadece güncel kalabilen siyasi eleştirilerinden dolayı değil aynı zamanda iyi mizah anlayışından da dolayı Being There filmini zamansız bir yapıt olarak görüyorum.

Puanlama

9.0

9.0
Kullanıcı Oyu: ( 3 oylar ) 8.8

Bir Cevap Yazın