Ana Sayfa Eleştiriler Guguk Kuşu / One Flew Over the Cuckoo’s Nest (1975)

Guguk Kuşu / One Flew Over the Cuckoo’s Nest (1975)

Guguk Kuşu / One Flew Over the Cuckoo’s Nest (1975)
0

Shakspeare’in dediği gibi, delirmenin bir yöntemi olabilir belki, ama her delinin yöntemi bambaşkadır. Usta oyuncu Jack Nicholson’ın tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olarak gösterilen bu filmde canlandırdığı McMurphy’nin deli olmayı seçtiği yöntemse suçluluktur. Özgürlüğüne oldukça düşkün McMurphy’nin daha az güvenlikli ve daha özgür olacağı bu ortamı tercih etmesi aslında çok da garipsenmiyor. Film boyunca McMurphy’nin akıl hastanesinin düzenini bozma eğilimine tanık oluyoruz. Bu rolüyle Jack Nicholson’ın aslında her insanın içinde var olan başkaldırı duygusunu simgelediğini söyleyebiliriz. Gerçek hayatta olduğu gibi akıl hastanesinde de onu dizginleyecek biri olacaktı elbet. Başhemşire Mildred (Louise Fletcher) McMurphy’nin baş düşmanı ve filmde de belirtildiği gibi aslında en yakınıdır. Grup konuşmalarında yaşadıkları tartışmalar, hastanedeki diğer delilerin gözünde McMurphy’i yüceltmiş ve bu çılgın karakteri örnek alma duygusunu uyandırmıştır. İşte tam burada seyirci olarak aslında dışarıdan özgür olarak gördüğümüz ve deli diye nitelendirdiğimiz bu kitlenin kendi kararlarını bile veremediğine üzülüyoruz. Onların kararlarını alan, yiyecekleri yemekten dinleyeceği müziğe, gidecekleri yerden uyuyacakları saate kadar her şeyi belirleyen psikiyatristleridir. Totaliter bir sisteme karşı çıkan McMurphy’i de bu yüzden seviyoruz aslında. Hem biz izleyiciler, hem de hastanedeki diğer deliler… O delilerin çıkmayan sesi yönetimin ise baş belasıdır artık. Üstelik bir otobüs dolusu deliyi balık tutmak için kaçıracak kadar da delidir.oneflewoverthecuckoo'snest

Film hakkında değinmek istediğim bir konu da isim seçimi. Guguk kuşları renkleriyle yaşadıkları ortama iyi uyum sağlayıp gizlenebilmelerine rağmen sürekli olarak çıkardıkları sesleri ile yerlerini hemen belli eden bir kuş türüdür. Filmde guguk kuşumuz McMurphy’e bundan daha iyi bir benzetme yapılamazdı sanırım. Bu yüzden filmin ismiyle ve başkarakteriyle bu kadar uyuşması filmin diğer bir artı yönüdür.

Filmde ki başka bir karakter olan şeften bahsedecek olursak; şef aslında bizim dış dünyadan kaçışımız, kendi kabuğumuza çekilme isteğimizdir. McMurphy’nin aksine o itaat etmeyi kabul etmiştir. İşte benim filmle ilgili olumsuz eleştiri yapacağım nokta tam da bu iki farklı karakterin karşılaşmasıyla doğuyor. İkisinin de özgürlüğe kavuşmasını isterken aslında bu karakterlerden yalnız birinin kazanacağını biliyordum fakat bütün film boyunca dilediği gibi konuşan kendi söylemiyle en azından deneyen McMurphy olmaması beni hayal kırıklığına uğrattı. Burada karşımıza çıkan tablonun tam anlamıyla sus ve itaat et demesi filmde ki tek olumsuz nokta diyebilirim. Diğer bir yandan böyle özgür ruhlu, başkaldıran insanları toplumsal baskıların yok etme çabasına değinmesi gayet başarılı bir tespittirone flew1

Guguk Kuşu’nu tercih etmemdeki en büyük etken şüphesiz Jack Nicholson’a olan hayranlığım olsa da beğenmem tamamen muhteşem kadrodan kaynaklıdır. Film aynı zamanda ikilemler arasında bırakır bizi. Bir yandan suçlu birinin suçunu çekmesini istemek diğer yandan kaçamayışına üzülmek… Bir yandan hastanede ki delilere yardım ettiğini hatta iyi geldiğini düşünmek diğer yandan bir delinin ölümüyle onu suçlamak…

En iyi yönetmen dalında Oscar ödülü alan Milos Forman’ın başarısının Ken Kesey ile aralarındaki farklılıkların benzerliğinden kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Forman aslında romana eklemeler ve çıkartmalar yapmıştır fakat bu onu konudan uzaklaştırmak yerine başka bir yönüyle yeniden yaklaştırmıştır. Buna en belirgin örnek olarak romandaki anlatıcı figürünü katmaması böylece işleyişi tamamen değiştirmesi, bizim olaya daha çok McMurphy gözünden bakmamızı sağlamasını verebiliriz.

Muhteşem bir kadro, ortaya çıkardıkları başarılı iş, iyi bir yönetmen ve güzel bir roman uyarlamasıyla tüm zamanların en güzel filmi Guguk Kuşu her sinemaseverin izlemesi gereken bir başyapıt

Bir Cevap Yazın