Carol (2015)

Carol (2015)
0

Ödüllü yazar Patricia Highsmith’in ilk romanlarından biri olan Carol’dan uyarlanan ve aynı ismi taşıyan, Todd Haynes’ın yönettiği yapım; geçtiğimiz haftalarda ülkemizde Filmekimi altında bir çok şehirde gösterime girdi.  Cannes Film Festival’inde ödül aldığı ve aday gösterildiği dallar ile bir çok sinemaseverin radarına girmeyi başaran Carol, yakın zamanda eşcinsel sinemasının iyi örneklerinden biri olan Blue is the Warmest Color’ın daha ciddi hali olarak karşımıza çıkıyor. Haliyle eşcinsellik başlığı altında adından söz ettiren ve seyirciye bu şekilde sunulan Carol’ın eşcinsellik odaklı sinema tarzına nasıl bir etki yaratacağı merak konusu idi.

Therese Belivet bir oyuncak firmasının satış departmanında çalışan orta gelirli, hoş bir kadındır. Filme ismini veren Carol Aird ise kocasından boşandı boşanacak, şehir dışında bir evi olan, zengin sınıfında yer alan biridir. Carol’ın kızına hediye almak için oyuncak dükkanına girmesiyle beraber Therese ve Carol arasında oluşan küçük bir bakışma gerçekleşeceklerin ilk habercisi niteliğindedir.  Carol oyuncak dükkanından ayrılmadan önce eldivenlerini Therese’nin tezgahının hemen önünde unutur ve bu eldiven onların tekrar biraraya gelmesine sebep olacaktır.

Çekirdeğinde yer alan iki güçlü kadın oyuncu Rooney Mara (Therese) ve Cate Blanchett (Carol) oyunculukları ile filmi şahlandırıyorlar. İki eşcinselin (belki direkt olarak Therese’ye eşcinsel demek doğru olmayabilir. Özellikle Carol’a karşı duyduğu özel bir ilgi demek onun için daha net bir açıklama olacaktır.)  arasındaki bu ilişkide Carol’ın rolü gereği daha baskın, ilişkiyi yönlendiren ve ayakları üstünde duran bir yapısı var. Therese ise daha çok Carol’ın isteklerine ayak uyduran bir tavır sergilemektedir.  Bu sebeplerden ötürü Carol ilişkideki erkek rolünü üstleniyor diyebiliriz. Fakat yönetmen Todd Haynes’in filmin başındaki külkedisi göndermesinde  (Carol’ın eldiveni unuttuğu sahne) ise durum tam tersini gösteriyor. Prens rolünü üstlenenin  Therese’i olduğunu görüyoruz. Filmin ortalarına doğru ise Therese ve Carol arasında kadın ve erkek rollerinin net bir şekilde ayrıldığını  söyleyebiliriz. Bu ayrışmanın en büyük sebebinin Carol ile Therese’in arasındaki gelir farkından kaynaklandığını düşünüyorum. Carol başkalarının hayallerine parasıyla çok çabuk ulaşabiliyor. Therese’nin almasının neredeyse imkansız olduğu fotoğraf makinasını bir çırpıda alması ekonomik farklılığı gözler önüne seriyor.carolbirdunyafilm

Film boyunca Carol’ın tek zayıf noktası kızı olarak karşımıza çıkıyor. Kızının söz konusu olduğu sahnelerde Carol’ın kadınsal tarafları net bir şekilde gözler önüne seriliyor. Ağlıyor, aciz olduğunu gösteriyor. Therese ile beraber olurkenki karakterinden tamamen zıt bir karakter ile karşımıza çıkıyor. Kızıyla beraber olduğundaki naifliğini üstünden atmasını biliyor.

Eşcinsel bir çiftten bahsedince daha hırçın ve cinselliğin ön planda olabileceği bir film bekleyebiliyorsunuz. Çünkü buna alıştırıldık. Carol’da ise bu durum tam tersi; her şey doğal sürecinde ilerliyor. İki insanın hayatından sıradan bir kesit alınmış gibi yansıtılıyor izleyicilere. Arada moderniteden uzak, daha klasik ve eskilerin ciddiyetini barındıran bir yakınlaşma var. Bu yüzden aşk ve onun getirdiği duygusallık daha ön plana çıkıyor. İzleyicide oluşan cinsellik beklentisini törpülemek için ise aralara az miktarda cinsel unsurlar serpiştiriliyor.

Rooney Mara’nın Cannes’da En İyi Kadın Oyuncu ödülünü aldığı Carol sinematografisiyle ön plana çıkıyor fakat bir başyapıt olmanın çok uzağında. Şu aralarda film çoğu festivalde her defasında birden çok ödül ile geri dönüyor ve değerleniyor. Onu benzerlerinden farklı yapan duruluğu aynı zamanda akıllarda kalıcı olmayan bir yapıya bürünmesine sebep olarak olumsuz etki yaratıyor. Film için methiyeler düzemesek de, izlendiği zaman hayal kırıklığına uğramayacağınızı hatta bazı kısımlarda tatmin olacağınızı söyleyebilirim. İyi seyirler.

Bir Cevap Yazın