Creed: Efsanenin Doğuşu (2015)
Adını ilk olarak 1976 da duyuran John G. Avildsen’in yönettiği, senaryosunu ise Sylvester Stallone’nin yazdığı Rocky boks denilince akla gelen ilk filmlerden. İtalyan Aygırı Rocky Marciano’dan esinlenerek yazılan Rocky, içinde geçen diyaloglar ve bir boksörün en dipten zirveye giden yolculuğunu anlattığı için merkezi spor olan filmlerden farklılık göstermişti. Bu farklılık 1977 Akademi Ödül Törenlerine 3 ödül olarak yansımıştı.
Rocky Balboa’nın rakibi olan Apollo Creed; dönemin boks şampiyonu olarak karşımıza çıkıyor. İlk bakışta Apollo Creed diğer spor temalı filmlerde acımasız, rakibini aşağılayan sporculardan farklı bir portreye sahip olduğunu hissettiriyor. Rocky ve Creed arasında serinin ilk filmindeki tatlı sert düşmanlık, serinin diğer filmlerinde ise kalıcı dostluğa dönüşüyor. 1976’dan tam 40 yıl sonra farklı bir forma bürünerek karşımıza çıkan Creed: Efsanenin Doğuşu ise seriden güç alıyor fakat serinin devam filmi olmak istemediğini her fırsatta dile getiriyor.
Belli bir yaşa kadar yetimhanede büyüyen Adonis; annesiz ve babasız büyümenin ne demek olduğunu bilen çocuklardandır. Aynı zamanda Apollo Creed’in gayri meşru oğludur. Apollo’nun eşi Mary Anne yetimhaneye ziyaret edip Adonis’i kendi himayesi altına alır. Mary Anne’in yanında oldukça iyi bir eğitim alan ve bu eğitimin karşılığında güzel olacak bir kariyerin ilk adımlarını atan Adonis Johnson (Michael B. Jordan) için aslında hiçbir şey yolunda gitmiyordur. Genlerinden gelen boksa olan ilgisi onu gitgide etkisi altına almaktadır. O da kesin bir karar alarak boksun kalbinin attığı Philadelphia’ya doğru yola koyulur. Orda küçük bir işletme sahibi olan Rocky Balboa’yı bulup kendisini eğitmesini isteyecektir.
Kariyerine Fruitvale Station ile başlayıp kendini gösteren Ryan Coogler genç yaşına rağmen Creed gibi kökeni kuvvetli bir filminde bana sorarsanız altından kalkmasını biliyor. Tabi bunda Coogler’ın baştan aşağıya yeni bir film yaratmamasınında büyük katkısı var. Serinin ilk filmi olan Rocky(1976)’nın sahip olduğu kurgudan besleniyor. Kritik noktaları değiştirmeyi tercih etmiyor. Adonis Johnson’da Rocky Balboa gibi boksörlük kariyerini dipten zirveye taşımaya çalışıyor. Rocky’nin çalışma tekniklerini uyguluyor. Coogler filmin müziğinde de değişikliğe gitmeyi seçmiyor. Bence bu konuda akıllıca davranıyor. Filmin temposu artığında giren Rocky’nin akıllardan çıkmayan müziği sizi heyecanlandırmaya ve filme saygı duymanızı sağlıyor. Yönetmen, seride geçen mekanlardan da beslenmesini biliyor. Rocky için önemli olan mekanları tek tek gösteriyor ve size nostalji yaşatmayı hedefliyor. Bu konuda da ortaya iyi bir iş çıkarıyor.
Adonis sık sık babasının ünvanından yararlanmak istemediğini ve kendi ismini yaratmak istediğini dile getiriyor. Adonis’in burda yönetmenin dili olduğunu düşünüyorum. Yönetmende ne kadar seriden yararlansa da aslında o da serinin ünvanından baştan aşağıya yararlanmak istemiyor.
Sylvester Stallone için bir paragraf açmanın yersiz olmayacağını düşünüyorum. Elliden fazla filmi olan Stallone’yi Rambo ve Rocky başta olmak hep aksiyonun doruk yaptığı filmler ile hatırladık. Burada yardımcı erkek oyuncu olarak karşımıza çıksa da sergilediği performans ile kocaman bir alkışı hak ettiğini düşünüyorum. Belki kocaman bir alkış yanında bir Oscar heykelciği de getirebilir.
Coogler’ın tekniği ile oldukça gerçekçi boks maçlarına tanık oluyoruz. Final maçında uyguladığı plan sekansın hakkının verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bir yıl içinde kült olmuş Star Wars başta olmak üzere Jurassic Park ve Terminatör de küllerinden doğdu. Bazıları beklenilen etkiyi yarattığı bazıları ise hayal kırıklığından öteye geçemedi. Creed: Efsanenin Doğuşu ise hakkında iyi konuşacağımız filmlerden. Tıpkı Star Wars: The Force Awakens gibi eskiyle yeniyi çok iyi harmanlıyor. Şimdiden Creed 2’nin haberleri konuşulmaya başlandı. Bir ihtimal seriye dönüşme olasılığı var. Rocky’nin içimizde yarattığı hissiyatı yaratacağı pek sanmam fakat kendi havasını yaratacağına eminim. Bugün vizyona giren Creed, The Big Short ve Joy’la beraber izlenilmesi gereken filmlerden. İyi seyirler.
Evet,kesinlikle sinemada izlenmeyi hakeden kefiyli,özenli bir film ama maalesef izleyecek salon bulamıyoruz.Film birçok ilde gösterime sokulmadı.Diyecek söz bulamıyorum!
Zaten ülkemizdeki sinema salonlarının en büyük sorunu bu değil mi? Şanslı olanlar salonlarda izliyorki artık büyük şehirde oturmak bile bunun için yeterli değil.