Ana Sayfa Eleştiriler Godland (2022): Tanrı Seni Terk Etti

Godland (2022): Tanrı Seni Terk Etti

Godland (2022): Tanrı Seni Terk Etti 8.0
0

Hlynur Pálmason’un üçüncü uzun metraj filmi Godland bu yıl Cannes’da, Dünya prömiyerini yaptı. Ülkemizde ise sadece festivallerde izleme fırsatı bulabildik. Pálmason ilk iki filminin ardından Danimarkalı bir rahibin adanın ilk kilisesini yapmak üzere İzlanda’ya olan yolculuğuyla başlıyor. Rahip Lucas’ın uzun yolu tercih edişi, yani İzlanda’nın bir ucundan diğerine bir başka yolculuğa başlamasıyla birlikte bu muazzam hikaye de kendine bir yol çiziyor.

Film bir rahibin 1870’li yıllardaki İzlanda yolculuğunun fotoğraflarından esinlenilmiş ama neredeyse geri kalan her şey kurmaca. Sırtında fotoğraf malzemeleriyle gezen rahip Lucas aslında bu filmin ne türlü zorluklar içerisinden çekildiğinin de kanıtı ama ortaya çıkan şey muazzam, bütün mevsimleriyle bütün doğasıyla İzlanda… Kendinizi bir hiçliğin ortasında 2 buçuk saatlik bir yolculukta her türlü teknolojiden uzak düşünün, hem aşırı güzel hem de aşırı zor bir coğrafyada karakterleri ilerlerken görmek, bir sinemada kolektif olarak bu deneyimi hissetmek bence büyük  ayrıcalıktı. Lucas’ın bu yolculuğunda ona eşlik eden çevirmeni ve onlara rehberlik eden İzlanda yerlisi Ragnar en önemli karakterler. Özellikle Lucas ve Ragnar özelinde iktidar, sömüren ve sömürülen ilişkileri ince ayrıntılarla ve bazan kaba güçle ortaya konuluyor. Bazan dil üzerinden bazan bakışlar hatta sabah kalktıklarındaki rutinleri bile ortaya konulan bu ilişkiyi daha doğrusu bu çatışmayı derinleştiriyor. Lucas adeta sömürge dönemi antropoloğu gibi ama bir yandan da Danimarka Krallığını, yani medeniyeti temsilen orada ve Ragnar’la aralarındaki nefret filmin bütününde büyük bir gerilim yaratıyor. Bu gerilimi kıran tek olgu, tüm kafilede rahiple iletişim kurabilen tek kişi olan çevirmen…

godland filmi 2022

Bir dereden geçerlerken çevirmenin boğulup ölmesinin ardından bu gerilimi, bu iktidar kavgasını dengeleyen tek aktör ortadan gidiyor ama zaten Pálmason’un yaratmak istediği ortam bu. Gerilimi ve kavgayı filmin ilerlemesiyle beraber daha da yoğunlaştırmak istiyor. Söyleşilerinde iki toplum arasında bir nefret ilişkisi olmadığını söylüyor, böyledir de büyük ihtimal ama o dönem pek tabii ki çok daha farklı ve bunu kavrayışı, ham bir şekilde sunuşu bana göre önemli. Şunu hep söylerim 21.y.y. sineması imajın sinemasıdır, bu bir gerçek ki Pálmason için de bu çok değerli özellikle bir önceki filmi A White, White Day’de bu yoğundu ama bunun dışında bir şey bulabilmek çok zordu, Godland’de ise imajın onu destekleyen sesin yanına bu sefer bir metin koymayı da başarıyor, filmin sonunda biraz abartıyor bana kalırsa ama bu da bir gelişimdir.

Ayrıca İlginizi Çekebilir: The Banshees of Inisherin (2022): İnsanda Varoluş Özden Önce Gelir
godland eleştiri

Birbirinden tiksinen Lucas ve Ragnar uzun ve zorlu yolculuğun sonunda, kilisenin yapılacağı bölgeye ulaşmayı başarıyorlar. Burada ise soylumuz devreye giriyor ve bu iki karakterin egoları Carl’ın varoluşuyla beraber inzivaya çekiliyor. Lucas’ın, Carl’ın kızı Anna’ya aşık olmasıyla beraber bir başka ezen ezilen ilişkisinin gerilimi ortaya çıkıyor. Soylu Carl, kızının bir rahiple evlenmesini istemiyor bu onun için küçük düşürücü bir şey ama bir şekilde kızının isteklerine boyun eğiyor. Bu bölümde Lucas ve Ragnar’ın etkileşimi oldukça az ve filmin gideceği yönün bu ikilinin arasındaki zıtlıklarla sonuçlanacağını da düşünmüyoruz. Pálmason bu zıtlığı işlemeyi seviyor, ki sonu filme dair kafamda oturmayan tek yer, son 15 dakika boyunca inanılmaz bir açıklıkla -izleyiciyi de provoke edecek bir açıklık- Lucas, Ragnar ve Carl arasındaki bütün gerilimi bitiriyor. Ragnar sonunda bir gün Lucas’ın onu aşağılamalarına dayanamıyor ve onu bir tek fotoğrafını çekmesini istiyor ve ağzına ne geliyorsa sayıyor… Lucas inanılmaz kibirli ve Ragnar’ı kendinden o kadar aşağıda görüyor ki, ona bütün bunları söylüyor film boyunca arka planda kalan her şey yüzeye vuruluyor ve büyük bir nefretle Ragnar’a saldırıyor, onu öldürüyor. Pálmason burada taraflı bana kalırsa çünkü bazan öyle bir his geliyor ki, yarattığı karakterden nefret ediyor; rahip Lucas’tan nefret ediyor Pálmason ve onu tek bir köpek havlamasıyla bitiriyor… Carl zaten fırsatını ararken, eline adaleti sağlama fırsatı geçiyor ve soylu erkeğimiz Carl, Lucas’ı öldürüyor ve gerçek adaleti sağlıyor. Bu açıklık sonunda patlayan, birbirini boğazlayan erkeklik ama orijinalliği de yakalayan bir hikaye. Yine de filmin sonu, soru işareti olarak hala kafamda henüz bir netlik sağlayabilmiş değilim, oluşur mu ona da emin olamıyorum ama üstüne düşündükçe daha iyi anlıyorum Pálmason’u ve filmi bitiriş şeklini çünkü bu zıtlığın ve çatışmanın başka türlü bir sonu olamaz gibi geliyor hiç değilse bir hikaye yaratmak için gereken bu.

Ayrıca İlginizi Çekebilir: Aftersun (2022): Sıradanlığın Hüznü

godland inceleme

Birbirine hem yakın hem de baya zıtlığa sahip iki film Godland ve The Banshees of Inisherin, bu hiçliğe dair iki farklı anlatı ve birbirlerini baya da iyi tamamlıyorlar bana kalırsa, 2022 sinema yılına dair kafamda kalan imajlardan en güçlüleri bu iki filmden oldu şimdiye kadar. İki farklı durum ama ikisi de bir şeyi anlamaya ve yakalamaya çalışıyor, bir filme bakarken bu çabayı görmek beni her zaman çok etkiliyor. Tarihte ve ideolojilerde bunları hep yakalıyoruz ve biliyoruz ama anlatabilmek bana kalırsa çok büyük bir güç; McDonagh bunu uzun zamandır başarıyor ama Pálmason bunu yeni yeni yakalamaya başladı, çektiği kısa film Nest’te çok küçük ama çok incelikli bir anlatıydı bu ise büyük bir sinema hatta şöyle diyebilirim: Saf bir sinema. Yazıyı yönetmenin yaptığı bir alıntıyla bitirmek isterim, Pálmason söyleşisinde Lucas karakterini yazarken hep şu alıntıyı aklına getirdiğini söylüyor: “ Ve işte terk edildin. Herkes tarafından terk edildin, Tanrı hariç. Ama, Tanrı diye bir şey yok.“

Puanlama

8.0

8.0
Kullanıcı Oyu: ( 2 oylar ) 7.1

Bir Cevap Yazın