Ana Sayfa Kırmızı Halı ve Festivaller Oscar 89. Oscar Ödül Töreni Hell or High Water / İki Eli Kanda (2016)

Hell or High Water / İki Eli Kanda (2016)

Hell or High Water / İki Eli Kanda (2016)
0
Senaryosunu Taylor Sheridan’ın yazdığı  İngiliz yönetmen David Mackenzie’nin de yönetmenliğini yaptığı Hell or High Water 21. Yüzyılda geçmesine karşın karakterlerin tavırları, kostümler ve yaratılan atmosferden dolayı modern Western olarak adlandırılabilecek, Altın Küre ve BAFTA ödüllerinde 3,Oscar’da ise 4 dalda adaylık elde etmiş içinde  dram, suç, -az da olsa- mizah barındıran 2016 yapımı bir film.
hellorhighwater2-bdf
Son derece sıradan bir konuya sahip olan filmin başrollerinde Chris Pine,Ben Foster ve Jeff Bridges yer alıyor. Ölen annelerinden kalan çiftliklerini bankanın ipoteğinden kurtarmak için Batı Teksas’ta yerel bankaları ufak meblağlarda soydukları için FBI’ın önemsemediği, biri hapisten yeni çıkmış 2 kardeş ve onları yakalamak için yola çıkan emekliliğine çok az bir zaman kalmış yaşlı, huysuz korucu (Jeff Bridges) ve ortağının hikayesini anlatan filmde yer yer eleştirel unsurların da öne çıktığı görülüyor. Birbirine zıt özellikler çizen 2 kardeşten büyük olan (Ben Foster) daha hareketli, kontrolsüz, kafası estiği gibi davranan her an sorun çıkarmaya meyilli bir karakterdir. Kardeşi ise(Chris Pine) onun tersine sakin, planlı hareket eden, abisine göre daha olgun sayılabilecek bir karakterdir. Sıradan bir soygun öyküsü üzerinden kardeşlik aile ilişkileri gibi konuların da ön plana çıktığı filmin asıl derdi ise ekonomik kriz ve  krizin insanlar üzerindeki birtakım etkileri. Filmde özellikle bankaların yasal yollarla soygun yapan, insanların elinden her şeyi alabilecek yapıda oluşu ön plana çıkarılıyor. 2 kardeşin yemek yediği restorantda çalışan garson, restorantda arkadaşlarıyla oturan yaşlılar ve korucu Marcus (Jeff Bridges)ve ortağının rastladığı kovboyların konuşmaları ve özellikle de Marcus’un Kızılderili kökenli ortağının sözleri filmin eleştirel boyutu gün yüzüne çıkaran birkaç örnek. Ekonomik krizlerden dolayı istemeyerek de olsa bankaların ellerine düşmüş özellikle orta-alt sınıf insanların bankalara duyduğu öfkeye de yer verilen filmde 2 kardeş –oldukça romantik bir düşünceyle- hem evi ipotekten kurtarmak hem de bankanın parasını çalarak bankaya borç  ödeyerek bir çeşit ödeşmeye girişiyorlar. Ayrıca yoksulluğun salgın hastalık gibi yayılıp yakalarını bırakmadığını düşünen Toby (Chris Pine) aynı hastalığın kendi çocuklarına da bulaşmaması için de çaba harcıyor.

Marcus(Jeff Bridges) ve ortağının yolculuğunda ise aralarında din, ırkçılık ,vahşi geçirdiği büyük değişim gibi pek çok konu hakkındaki yorumlara şahit oluyoruz. Marcus karakterinin Kızılderili kökenli ortağına sürekli ağır ırkçı hakaretlerle yüklenmesi, Kızılderili olmasına rağmen Katolik olan ortağıyla alay etmesi ve Kızılderili gelenekleriyle de dalga geçmesi sakin ortağının sabrını zorluyor. Bu karakter üzerinden de ırkçılığın Amerikan topraklarından hala silinemediğini görebiliyoruz. Ancak yılların getirdiği arkadaşlık bağları hoşgörüden dolayı aralarında sert bir tartışma çıkmıyor. Filmin sonlarına doğru da Marcus karakterinin ortağını ne kadar önemsediğinin de farkına varıyoruz.
hellorhighwater1-bdf
Özellikle huysuz, yaşlı korucu rolünde Jeff Bridges’in ölçülü oyunculuğunun yanında Chris Pine ve Ben Foster hiç de sönük kalmıyor. Kardeşler ve peşlerindeki korucuların geçtiği yollar, geniş, uçsuz bucaksız çöl arazilerinin gayet iyi sayılabilecek bir sinematografiyle ve Nick Cave ve Warren Ellis’in şahane müzikleri eşliğinde sunulması da Western havası oluşturan etkenlerden.

Sonuç olarak iyi oyunculukları,sinematografisi ve müzikleriyle ön plana çıkan film, niçin en iyi film dalında Oscar’a aday olduğunu pek anlayamadığım -her ne kadar önemli bir konuya değinmeye çalışsa da- bolca klişeyi içinde barındırması açısından büyük  beklentilerle izlenmemesi gereken izlenmezse de pek bir şey kaybetmeyeceğiniz türden ortalama bir yapım.

İrfan Yalçın Sanat tutkunu,7. Sanat aşığı.Sinemanın düşündüren,sorgulatan,felsefi ve farlılıkları görmemizi sağlayan yanını seven ,sinemanın en güçlü sanat dalı olduğuna inanan sinefil. Eğitimine Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesie Radyo,Sinema ve Televizyon bölümünde devam etmekte.

Bir Cevap Yazın