Ana Sayfa Eleştiriler Pig (2021): Yas ve Hayatın Değeri Üzerine

Pig (2021): Yas ve Hayatın Değeri Üzerine

Pig (2021): Yas ve Hayatın Değeri Üzerine 8.0
0

Yakın zamanda A Quiet Place: Day One filminin yönetmeni olarak açıklanan Michael Sarnoski, geçtiğimiz yıl ilk uzun metraj filmi Pig ile izleyici karşısına çıkmıştı. Türkiye’de ise yaklaşık bir sene sonra vizyona giren film, Oregon’un vahşi hayatında mantar avcılığı yapan Rob’un kaçırılan sevgili domuzunun izini aramak için Portland’a geri dönüşünü ve o sırada geçmişiyle yüzleşmesini konu alıyor.

İlginçtir; belki klişe bir giriş olacak ama John Wick vari filmlerin sayısının arttığı bir dönemde, filmin başrolü Nicolas Cage ve konusu sevdiği hayvanının kaçırılması olunca çılgın bir aksiyon filmi ilk beklenen şey oluyor. Ancak tam tersine, hayatın içinden ve yas üzerine bir film izlediğimi anladığım o an iyi ki böyle olmuş demiştim. Birinci sebebi matem kavramının doğası ve pratiklerine olan ilgimdi. Diğeri ise Nicolas Cage’in çok nadiren derdini içine atan karakterlere hayat veriyor oluşuydu. Bir metot oyuncusu olarak onun yeni bir meydan okuma yaptığını izlemek keyif vericiydi. Hele ki yıllarca jest ve mimikleriyle oynayarak ustalaşmış birisi olarak.
pig filmi konusu

Rob ıssız ve vahşi doğanın ortasında biricik domuzuyla beraber yaşıyor. Teknolojiden ve insandan izole bu yerde hayatını idame ettirebilmek için zengin babasından ayrı kendi hayatını kurmaya çalışan Amir’e, domuzu sayesinde bulup topladığını düşündüğümüz çok değerli bir mantar türü satıyor. Bir gece ansızın, baskınla eve giren yabancılar kendi mantarlarını kendileri toplayabilmek için domuzu kaçırıp Rob’u bayıltıyorlar. Uyanınca sevgili dostunu ne pahasına olursa olsun geri getirmek isteyen Rob, Amir ile beraber Portland’a dönüyor. Amir, Rob’a başta hiç saygı duymuyor; kendisi son model spor arabası ve takım elbisesiyle, bu dağ kaçkını tipli adamı iş olmasa muhatap alacak gibi değil. Daha ilginci, Rob da aynı şekilde ona saygı göstermiyor ve iş dışında onunla konuşmuyor. Bu iki farklı insan Portland’ı altüst ederken birbirlerini de tanımaya başlıyorlar.

Ayrıca İlginizi Çekebilir: Vortex (2021): Rüya İçinde Kötü Bir Rüya

Şehirde domuzu aramaya devam ederken, ikili kendini bir restoranda buluyor. Bu noktada Rob ve şef Derek arasında geçen diyaloğa değinmek istiyorum. Şatafatlı ve kalburüstü müşteri profiliyle tanınan bu restoranın şefi olarak Derek, Rob’a bölgeye ait yerel ürünlerin farklı tarz tariflerle, benimsenen yapıdan kopartılarak insanlara servis edildiğinden bahsediyor. Yemekleri üzerinde bir nevi yapı söküm yöntemini kullanan Derek, aynı ürünün sadece farklı tariflerle değil aynı zamanda çeşitli sunum teknikleriyle de farklı lezzetlere dönüşebileceğini ve insanların o ürün hakkındaki ‘tek’ ve ‘gerçek’ olduğunu kabul ettikleri algılarını bozmak istemektedir. Dolayısıyla özümsenen olan şeyin yabancılaşmasını ve farklılaşmasını arzulamaktadır. Aynı yöntemi Rob’un, Derek ve idealleri üzerinde kullanması sahneyi oldukça ilgi çekici hale getiren etmen oluyor. Rob Derek’in benimsediği hayatını ona geçmiş ideallerini hatırlatarak yabancılaştırıyor. Geçmişte açmak istediği bardan bahsediyor ve açmamasının sebebinin kötü yatırım olduğu gerçeği de göz önünde bulundurulduğunda, Derek’e insanların beklentileri ve istekleri yönünde hayatını doğrultan bir hiç olarak bakıyor. Tam bu esnada restoran içindeki diğer bireylerin ses ve nefes alışverişlerinin kısılması ve ikili arasındaki ufuk açıcı diyaloğa olan odak sahneyi daha da çarpıcı hale getiriyor. Gösterişin prim yaptığı dünyada kapitalist duvarın boyasını akıtan bir söylev…
pig filmi

Zamanla Rob’un şehrin en ünlü yemek şefi olduğunu, karşılaştıkları insanların tepkilerinden nasıl bir etkiye sahip olduğunu fark ediyoruz. Bunlar yaşanırken Amir bir başka gözle ona bakmaya başlıyor ama Rob’un saygınlığını geri kazanmak gibi bir derdi yok. Tek amacı sevgili domuzuna geri ulaşabilmek. Bu yolculuğa bu ikilinin arasındaki aşk hikayesi için değil; elbette kazancı için çıkan Amir, filmin bir noktasında Rob’un domuz olmadan da mantarı bulabileceğini öğrenince küplere biniyor. Rob’un karşılık beklemeden domuzuna sevgi beslediğini anlıyoruz. Filmi benim için ilginç kılan nokta Rob’un eşini kaybettikten sonra bu duruma gelmesi. Heidegger’in dediği gibi ölüm ancak bir yakınınız vefat ettiği zaman en yoğun şekilde hissedilebilir. Ölümün mantığını anlamak ile onu hissetmek iki farklı şey. Ölünce zaten anlamlandırma ve hissetme diye bir şey olmayacağı gibi yaşarken de ölüm olmayacağına göre bu hissi yakınlarımız dünyadan göçünce bir nebze hissedebiliyoruz.

Sevdiğiniz biri ölünce bizi üzüntüye boğan en büyük neden aramızdaki ilişkinin de ölmesi oluyor. Bu noktada geçmişten günümüze yas tutma ritüellerinin en büyük sebebi bu ilişkinin tamamıyla yok olmasını önlemek. Filmin gerçek anlamda matem ve işlevi üzerine yazıldığını hissettim. Rob eşini kaybettikten sonra tüm şöhretini bir kenara bırakıp insanlardan uzaklaşan, yalnızlaşan birisi. Domuzu, belki de yaşamına anlam veren tek dayanağı. Bunun yanında Rob yas tutarken eşinin ses kayıtlarını açmaya dayanamıyor, her defasında dinlemekten vazgeçiyor. Yas tutan insanlar ölen sevdiklerini zihinlerinde yaşatıp maddi dünyadan kendilerini soyutlamaya meyillidirler. Bu bir nevi ölen kişiyle olan vedayı olabildiğince uzatmaya benziyor. Fakat süre uzadıkça yaşamla olan bağ kopuyor ve yas insan üzerinde kötü bir etki bırakıyor. Yıllar boyunca yas içinde yalnızlığına boğulan bir adamın hayata geri dönme hikayesi bu.
nicolas cage pig

İkinci bir kayıpla karşılaşmanın verdiği tedirginlikle şehri kolaçan etmeye devam eden ikili, domuzu Amir’in babasının kaçırdığını öğreniyorlar. Baba Darius, aynı Rob gibi eşini kaybetmiş; hüzünlü bir insan. Bunun yanında, parasıyla her şeyi satın alabileceğini düşünen ve sanki zamanla kalpsizleşmiş bir adam. Rob önce lafla domuzu geri istediğinde ret yiyince, domuzunun kendisi için ne anlama geldiğini gösterebilmek adına Dairus’a bir zamanlar kalbi olduğunu hatırlatmanın gerektiğini düşünüyor. Darius ve karısı yıllar önce Rob’un restoranında o kadar lezzetli bir yemek yemişler ki oğullarına anlatıp durmuşlar. Her yaptığı yemeği ve her servis yaptığı kişiyi hatırlayan Rob, Amirle beraber gizlice Darius’un mutfağına girip, en kalite ürünlerle o gün yenilen yemeğin birebirini yapıyorlar. Darius yemekten sonra oldukça duygusallaşıp daha da çirkinleşiyor. Domuzun öldüğünü söyleyince de Rob kendinden geçip yıllar sonra karşılaştığı bu kaybın üzerine ağlamaya başlıyor.

Sonuç olarak, iki kaybına rağmen, Amir ile gerçek ve sağlıklı bir ilişkiye sahip olmaya başlaması, hayatından bir değerin çıkıp diğerinin dahil olması ve nihayetinde eşinin ses kayıtları eşliğinde yatağına uzanması, tüm bunlar Rob’un matem alışkanlığıyla ölüme takılı kalan hayatını tekrardan hissettiğini gösteriyor. Dolayısıyla film boyunca bir adamın dramına şahit olmanın verdiği hüzün, finalde hayata dair iyimser bir tavırla son buluyor. Filmdeki domuzu bir matem metaforu olarak görmek de mümkün. İnziva hayatını yas içinde geçiren Rob’a matem yani domuzu eşlik ediyor. Ne zaman domuzunun öldüğünü öğreniyor, duygularını içtenlikle dışa vurup ağlamaya başlıyor. Tüm bu dışavurum karısının öldüğünü kabullenişini ve matemin bitişini simgeliyor gibi.  Pig, Okja, Fight Club gibi filmlerden esinlendiği noktalar bir yana, ideallere doğru yönelen hayatın değeri ve kaçınılmaz ancak son bulması gereken yapısıyla yasın birey üzerindeki etkisinin evreleri açısından son derece bütünlüklü bir yapım.

Puanlama

8.0

8.0
Kullanıcı Oyu: ( 3 oylar ) 8.2

Bir Cevap Yazın