Ana Sayfa Eleştiriler Ahlat Ağacı (2018): Bir Ağaç ve Ona Benzeyen, Biçimsiz Meyvesi

Ahlat Ağacı (2018): Bir Ağaç ve Ona Benzeyen, Biçimsiz Meyvesi

Ahlat Ağacı (2018): Bir Ağaç ve Ona Benzeyen, Biçimsiz Meyvesi 8.8
1
2014 yılında Kış Uykusu ile Altın Palmiye kazanan Nuri Bilge Ceylan’ın yeni filmi Ahlat Ağacı’nı merakla bekliyorduk. Kış Uykusu, Nuri Bilge Ceylan sinemasında geri planda kalan diyalogların sık sık başvurulduğu yapımı olarak öne çıkmıştı. Cannes Film Festivali’nde hiçbir ödül alamamasına rağmen yoğun övgü seline maruz kalan Ahlat Ağacı yönetmenin en fazla diyalog içerek filmi olarak lanse edilmişti. Nitekim öyle de oldu. Ahlat Ağacı artılarından ve eksilerinden daha çok hissettirdikleri ile akıllarda yer tutacak, en azından bu durum benim için öyle.

Sinan okuduğu sınıf öğretmenliği bölümünü bitirdiği gibi memleketi Çanakkale’nin Çan ilçesine dönmüştür. Ailesi bıraktığı yerdedir. Hiçbir şey değişmemiştir. Babası emekliliğin eşiğine gelmiş ve at yarışı bağımlısı bir adamdır. Annesi ise bir şekilde evi çekip çevirmeye çalışan, bu süreçten bunalan ve motivasyonunu kaybetmiş bir annedir. Sinan doğduğu eve geldiği için mutsuzdur, etrafının sığ düşünceler barından kişilerden oluştuğunu düşünmektedir. Hayatını devam ettirmek için iki seçeneği vardır fakat ikisi de onun için istemediği hayata sürüklenmekten başka bir şey değildir. Belki ona göre tek kaçış yolu yazdığı kitabı bastırmak ve bastırdıktan sonra da kitabının tutmasını beklemektir. Tabi bu süreçte sanıldığı kadar kolay işlememektedir. Sinan kitabını bastırmak veya fikir almak için çaldığı her kapıda bürokrasinin ve kaale alınmamanın bin bir türlü halini görür. Ahlat Ağacı taşrada büyüyen bir gencin, geçmişi ile kurduğu fakat kabullenemediği bağlarından kurtulamayışını ve kötü giden hayatı için bir çıkış yolu aramasını konu alıyor.

Ahlat Ağacı’nda geçen diyalogların neredeyse hiç biri kısa sürmüyor ve sığ sularda yüzmüyor. Her biri derin sulara giriyor. Sinan; ailesiyle, eski arkadaşlarıyla, caminin imamıyla bir şekilde o konuşmalara girebiliyor. Toplumun sormadıklarını, sormaya çekindiklerini soruyor. Çekirdek ailesinin, dedelerinin sorunlarını kendi yöntemleriyle çözmeye çalışıyor ama hiç birinde başarılı olamıyor. Bu sırada da babasıyla arasındaki kutuplaşma ve sorunlar da gitgide artıyor.

Eski mesleği fotoğrafçılıktan gelen genlerini kullanan Nuri Bilge Ceylan Kış Uykusu’na kadar bundan çok iyi yararlanmıştı. Buna ek olarak Kış Uykusu’nda sık sık diyaloglara yer vermişti. Ahlat Ağacı’nda da yönetmen o kareleri yine yakalıyor. Fakat diyalog oranı bir nebze daha artıyor. Nuri Bilge Ceylan eski kimliğinden daha az yararlanıyor. Ahlat Ağacı yönetmenin ne “Bir Zamanlar Anadolu’da”dan önceki çizgisine benziyor, ne de sonraki çizgisine benziyor. Teknik olarak son iki filminin altında kalsa da hissettirdikleri bakımından çoğu sinemaseverin bamteline dokunuyor.
Oyunculuklar konusunda Murat Cemcir ve Doğu Demirkol, rollerini layıkıyla sergiliyorlar. Murat Cemcir’in eski rollerine baktığımızda Ahlat Ağacı’nda daha fazla üstüne koyuyor. Aynı tip rollerde karşımıza çıkan Serkan Keskin kabuklaşmış rollerinden sıyrılıyor.

Kış Uykusu’nda Haluk Bilginer’in canlandırdığı Aydın karakterinin yazdığı yazılar kendi ailesi içerisinde kıymet görmüyordu. Kardeşi Necla ile sert atışmaları can acıtır düzeyde oluyordu. Aynı durum filmin esas oğlanı Sinan’ın başından da geçiyor. Annesi için oğlunun kitap yazması gurur verici bir şeyken ürününü okumaması motivasyonsuzluğunun bir ürünü olarak karşımıza dikiliyor.

“Ahlat Ağacı’nın meyvesi kendi gibi biçimsizdir.”

Sinan, Ahlat Ağacı’nı dedesine, babasına ve kendisine benzetir. Babası arzuları yüzünden elde para tutamıyorken Sinan da kendi arzularını ön planda tutmaktan geri kalmamıştır. Ahlat Ağacı’nın çekirdek ailesi hepimizin ailesinden bir parçadır, önemli bir parça. Babaların ister istemez anneler tarafından oyun dışına itilmesi de bu parçanın en büyük parçasıdır. Babalar ister istemez yalnızlaşır. Bu yüzden İdris en çok köpeğine bağlanmıştır. Hem yalnızlığını onunla giderir hem de onu hareketlerinden ötürü yargılamayan tek canlının köpeği olması onu özel kılar.

Filmin sonunda askerliği biten Sinan babasına ziyarete gelir. Kimse tarafından okunmayan kitabı sadece babası tarafından kıymet görmüştür. Daha sonra Nuri Bilge Ceylan daha önceki filmlerinde yaptığı en iyi şeyi burada en sona saklamıştır. Konuşmaların tükendiği anda yönetmen söylemek istediklerini göstererek anlatmıştır. Ahlat Ağacı, Nuri Bilge Ceylan sinemasında sınıflandırılacak bir yapım değil. Hissettirdikleri buna engel oluyor. Ahlat Ağacı; bir gencin köklerinden kurtulamayışından ziyade bir baba-oğul hikayesi belki de daha çok babaların hikayesi.  

Puanlama

8.8

8.8
Kullanıcı Oyu: ( 3 oylar ) 8.1

Yorum(1)

Bir Cevap Yazın