Ana Sayfa Eleştiriler E.T. the Extra Terrestrial (1982)

E.T. the Extra Terrestrial (1982)

E.T. the Extra Terrestrial (1982)
1

“Gerçek dostlukta, yaratılışları bayağı olanların alamayacakları bir tat vardır.” Jean De La Bruyere

Melissa Mathison’ın kitabından uyarlanarak 1982 yılında beyazperdeye aktarılan E.T. the Extra-Terrestrial, Steven Spielberg’ün kült filmler listesine giren bir başka yapıtı olmuştur.

Film, birkaç uzaylının, dünyayı ziyaretleri esnasında acilen dönmek zorunda oldukları için geride kalan bir uzaylının Elliot adlı bir çocuk ve ailesiyle tanışması ve daha sonra tekrar gezegenine dönmesi arasındaki süreci anlatmaktadır. Elliot ise uzaylıya E.T. ismini verip onunla sıra dışı bir dostluk kurar. Her ne kadar gitmesini istemese de onun “ev” diye sayıklamalarını kulak ardı edemeyerek üstün bir çaba ile evine ulaşmasını sağlamaya çalışır.

Spielberg’ün, tarih filmlerinden bilim kurguya, maceradan drama kadar çok geniş bir tür skalası vardır. Fakat incelendiğinde savaş dönemlerini ve uzayı konu aldığı bilim kurgu filmlerinin filmografisinde uzun sıralar kapladığı görülür. E.T.’de alışılagelmiş uzay filmlerinden ziyade, çocukluğumuzda dinlediğimiz olağanüstü yaratıklarla dost olan masal ve çizgi kahramanlarını referans alarak, büyüyüp bu dünyadan uzaklaşmaya başlamış insanları da yine o dünyaya çeken bir hikayeyi çok güzel bir şekilde beyazperdeye aktarmıştır.et_bdf_page

 Steven Spielberg’in tüm filmlerinde inceden inceye işlenen ortak bir duygu vardır. Dostluk. Bu dostluk kavramı, kimi zaman “War Horse” ta olduğu gibi bir hayvanla, E.T.’de bir uzaylıyla kimi zaman da ”Yapay Zeka”’da olduğu gibi bir insanla yapay bir bilincin arasındaki ilişkiyle irdelenmiştir. Film süresince bu bağın, karakterlere neler yaptırabileceği, nasıl hayatlarındaki büyük değişimlerin kaynağı olabileceği gibi sorular cevaplarını bularak güzel bir hikaye şekillenir.

Elliot ile E.T. arasındaki dostluğun olgunlaşma süreci büyük bir ustalıkla seyirciye aktarıldığı için ikilinin son sahnesinin tüm zamanların en dokunaklı sahnesi seçildiği düşünülebilir. Tabii bunun büyük bir payı Ellliot karakterini oynayan Henry Thomas’tan gelir. Drew Barrymore’un henüz 7 yaşındayken sergilediği oyunculuk, kadronun genel olarak çocuk oyunculardan oluşup hepsinin Barrymore gibi hikayenin içine girerek samimi karakterler çizmesi filme sıcak, çocuksu macera hislerini çok güzel vermektedir.

12 yaşında 8 mm’lik film çekip 17 yaşında ilk sinema gösterimini yapan ve sinemanın dahi çocuğu lakabını filmografisi ile sonuna kadar hak eden Spielberg, E.T.’nin hikayesini mükemmel bir yerden alarak zamanının teknolojik imkanları dahilinde olağanüstü görselliğe evriltmiştir. Bu sayede dolunayın önündeki bisikletli çocuk hafızalarımızdan kazınmayacak bir görüntü olmuştur.

Sahnelerin duygusallığını notalarıyla tamamlayan John Williams, birçok filmde olduğu gibi üstadlığını film karelerine gizleyerek seyri mükemmelleştirip filmi başyapıtlar arasına sunmuştur.

Öznur Singin 90 yılında dünyaya gelme ayrıcalığını elde edenlerdenim. Okumayı “Deniz Kızı” masalı ile söktükten sonra sevmeye “Çocuk Kalbi” ile başladım. Filmlerin büyülü, farklı boyuttaki dünyasına adım atmam, aynı zamanda ilk defa sinema salonuyla da tanışmamı sağlayan “Leydi ve Sokak Köpeği” oldu. Şimdi ise Biyomühendislik lisansımı tamamladıktan sonra okumalara doyamadığım için devam ettiğim yüksek lisansın yanı sıra film yazıları yazıyorum ve sevgili yazar arkadaşlarım iyi ki beni aralarına almışlar diyorum. Charlie Chaplin demiş ki “Bir filmi herkes anlayabilir, sinema herkes içindir”. O zaman izleyelim, izlettirelim ve sonra da yazalım. Çünkü yazmasaydık deli olacaktık.

Yorum(1)

Bir Cevap Yazın