Ana Sayfa Etiket "dostoyevski"

Rikos ja rangaistus (1983): İki Aynı Arasındaki Parmaklık

Bana gelince, sizlerin ancak yarıya kadar getirmek yürekliliğini gösterdiğiniz şeyleri ben sonuna dek götürmekten başka bir şey yapmadım yaşamımda. DOSTOYEVSKİ   Aki Kaurismäki, sosyal adaletsizlik merkezli yapıtlarını kuzeyin soğuk yapılı insanlarının ifadesiz suratlarıyla buluşturup sıcak, insancıl hikayeler anlatagelmiştir hep. Yönetmenin, abisi Mika Kaurismäki ile çektiği 1981 yapımı belgesel Saimaa-ilmiö (The Saimaa Gesture)’den sonra tek başına […]

Le notti bianche (1957): Bekleyişler

İtalyan Sineması ve Dünya sinemasına kronolojik sırayla Ossessione, La terra trema, Le notti bianche, Rocco e i suoi fratelli, Il gattopardo, Morte a Venezia gibi filmler kazandıran Luchino Visconti sinemaya sonradan ilgi duyan yönetmenlerden biridir. Aristokrat bir aileden gelmiş olan Visconti, görsel sanatlar üzerinde eğitim almıştır. Bu durum da sinemaya olan ilginin tohumu niteliğinde olmuştur […]

Dostoyevski’nin Prens’i Karşısında; Kurosawa’nın Hakuchi’si ve Wajda’nın Nastazja’sı

“Size neden bir şeyi anlatıp bitirince bir utangaçlık geliyor?” diye sordu Aglaya.  “Neden oluyor bu?” * Aglaya İvanovna  Dostoyevski’nin Budala (İdiot, 1868) romanı, onun eserleri arasında belki de en etkileyici olanıdır. Yüreğini tamamen affetmeye ve sevmeye açmış birinin kendisini sıradan insanların asla fark etmediği ‘an’larda bulması ve bu ‘an’ların aslında Dostoyevski’nin bütün eserlerinin temelini oluşturması, […]

Pickpocket (1959): Suç ve Ceza

Sinemanın peygamberi Andrey Tarkovski‘nin Mühürlenmiş Zaman (1992, Afa Yayıncılık) kitabında “Örneğin, bir Robert Bresson hangi türü kullanırdı? Hiçbirini. Bresson, Bresson’dur. O, başlı başına bir tür zaten.”¹ diye bahsettiği Fransız auteur, inanç ve insan ruhu gibi kavramları irdelemesi sebebiyle ismi Bergman ve Tarkovski ile birlikte anılsa da biçim olarak bakıldığında yanına başka bir ismin yazılamayacağı bir yönetmendir. Sık sık minimalist sıfatıyla […]

Quatre Nuits D’un Rêveur (1971): Bir Hayalperestin Dört Gecesi

Jacques bir ressamdır. Buruk bir aşka sahip olan, görülebilecek en büyük yalnızlardan ve hayalperestlerden olan bir ressamdır. Kahverengi ceketi ve ellerindeki boya lekeleri ile otostop çeker. Bir araba durur ve sorar ona: —Nereye ?—Bilmem, nereye olursa. Sonra bindiği araba, nereye giderse oraya gider. Hiç sormadan sorgulamadan. Mümkün mertebe de hiç konuşmadan. Ona gideceği yollar sunulsa […]