Ana Sayfa İnceleme Le notti bianche (1957): Bekleyişler

Le notti bianche (1957): Bekleyişler

Le notti bianche (1957): Bekleyişler 8.0
0

İtalyan Sineması ve Dünya sinemasına kronolojik sırayla Ossessione, La terra trema, Le notti bianche, Rocco e i suoi fratelli, Il gattopardo, Morte a Venezia gibi filmler kazandıran Luchino Visconti sinemaya sonradan ilgi duyan yönetmenlerden biridir. Aristokrat bir aileden gelmiş olan Visconti, görsel sanatlar üzerinde eğitim almıştır. Bu durum da sinemaya olan ilginin tohumu niteliğinde olmuştur diye yorumlayabiliriz. Sinemaya ilk geçiş ise modacı Coco Chanel’in Visconti’yi kolundan tutup yönetmen Jean Renoir ile tanışmasıyla gerçekleşiyor.  İlk filmi sansüre takılsa da zamanla kendini ispatlayacak fırsatları çok iyi değerlendirmiş ve adını İtalyan’ın birbirinden değerli yönetmenleri arasında yazdırabilmiş. 

Fyodor Dostoyevski‘nin yazdığı eserlerin çoğu sinemaya birçok kez uyarlandı. Beyaz Geceler bunlardan bir tanesi. Kitapları arasından en fazla uyarlamaya maruz kalanlarından biridir desek yanlış bir bilgi vermiş olmayız diye düşünüyorum. Yazarın 27 yaşındaki yazdığı kitap kısa ömürlü bir aşkın hüzünlü öyküsüdür. Beyaz Geceler’in uyarlamaları arasında iki yönetmenin uyarlaması başı çekiyor. Bunlardan biri bu yazıya yazmamı vesile olan Visconti’nin 1957 yapımı Le notti bianche’si diğeri ise Robert Bresson’un 1971 yapımı Quatre nuits d’un rêveur‘ü. İkisi yapı olarak birbirine benzer özellikler taşıyor. Çünkü serbest bir uyarlamadan ziyade iki yönetmen de kitabın ana hatlarını ve detaylarını direkt olarak beyaz perdeye aktarmayı tercih ediyor. Fakat Bresson’unki bir çok açıdan kusurlu. Bu kusurun başında ise eğreti oyunculuklar ve aşk yoğunluklu bir temaya tezat oluşturacak şekilde ruhsuz diyalogların sergilenişi yer alıyor. Buna ek olarak da bir manzaranın ötesine geçemeyen donuk bir şehir tasviri. Visconti’nin Beyaz Geceler’i de Bresson’un bu yapamadığı şeyleri en iyi şekilde yapmayı beceriyor.

Ayrıca İlginizi Çekebilir: Morte a Venezia | Venedik’te Ölüm (1971)

Le notti bianche

Visconti’nin Le notti bianche’sini ilk gördüğünüzde ise yaratılan şehrin Venedik’i andırdığını düşünebilirsiniz. Şehrin sokaklarından geçen kanalların bunu izleyiciye düşündürtmesi gayet normal. Fakat burası faşist lider Mussolini’nin zamanında bir propaganda aracı olarak gördüğü sinema için kurdurttuğu Cinecitta Stüdyoları. Bu yapay şehir aksine filmin dokusuna daha sıcak bir hava katıyor.

Luchino Visconti Bakış Açısından Le notti bianche

Kitaptaki karakterler haliyle İtalyanca isimlere uyarlanmış bir şekilde karşımıza çıkıyor. Mario bir evin bir odasında kalan yalnız bir adamdır. Kendisinin de dediği gibi bir hikayesi yoktur. Daha doğrusu dikkat çekici bir hikayesi yoktur. Kaldığı odanın masrafını zar zor çıkartır. Oradakilere kendisini avukat olarak tanıtmıştır ama bunun doğru mu yanlış mı olduğunu ölçecek bilgiler önümüze serilmez. Natalia ise filmdeki en fazla detaya sahip karakterdir. Ninesi ile yaşar. Ninesinin eskiden varlıklı olduğunu biliriz ve geriye kalan tek şey ise oturdukları evdir ve neredeyse tek gelirleri ise o evin kiraladıkları odasından gelen kira geliridir. Ninesinin gözleri görmez. Bu yüzden ninesi ile Natalia birbirlerine çengelli iğne yardımıyla bağlamışlardır. Natalia ninesinin gözü kulağı konumundadır.

Bu yüzden de rahat rahat evden dışarı çıkamaz. Hal böyle olunca tek konuşabildiği kişiler ninesi, hizmetçi ve boş odalarını kiraya verdikleri kiracılardır. Eve yeni gelen kiracı Natalia’nın hayatını alt üst edecektir. Gönlünü kimseye kaptırmamış olan daha doğrusu kaptırmaya fırsatı olmamış olan Natalia için yeni kiracı belki de karşı cinsle ilk temas niteliği taşıyor ya da öyle hissettiriyor. Ama ana hikaye burada başlamıyor. Burası ana hikayeye paralel bir hat oluşturan Natalia’nın hikayesi.

Le notti bianche


Natalia ve Mario, Natalia’nın sonu olmayan aşkının enkazında tanışıyor. İlk andan itibaren Natalia’ya aşık olan Mario ve Mario’yu arkadaş olarak gören Natalia’nın diyaloglarına tanıklık ederiz. İkisi de birbirleri için sığınacak bir liman pozisyonundurlar. Natalia tamamen ona yabancı olan bir adamın eve bırakma teklifini reddetse de küçük bir ısrarla kabul eder. Çünkü hem böyle bir arkadaşlığa ihtiyacı vardır hem de enkazı temizlemesine yardım edecek bir kişiye. Buluştukları her bir gecede bir sonraki gece için randevulaşırlar. Kitap da bu 4 gecenin her birini bir bölüm şeklinde ayırmıştır. Bresson’un filminde de kitap gibi bölümlerden oluşur. Visconti ise olayı daha derli toplu ve bölümler arası geçişleri daha yumuşak bir şekilde ifade etmiştir. Ayrıca başroller Marcello Mastroianni’nin yerinde oyunculuğu ve Maria Schell’in saf mizacı bu yumuşak geçişleri anlamlı kılmıştır. 

Keyifli geçirilen zamanların ardından Mario’nun Natalia karşısında ilk andan beri oluşan zaafı perçinleşir. Natalia ise ara ara yarım ağızla ima ettiği “Arkadaştan fazlası değiliz.” anlamını çıkaracağımız cümleler kurarak Mario’dan gelecek bir çıkışın önünü kapamak ister. Bunda da kısmen başarılı olur. Mario, Natalia’nın uzunca süren bekleyişine kendisinin 4 gecelik kısa bekleyişi ile ortak olacaktır. 

Adını Petersburg şehrinin ünlü beyaz gecelerinden alan kitabı şık bir şekilde uyarlayan Visconti, siyah beyaz çektiği filmde, 4. gecede şehrin üstünü kaplayan karlı bir tasarımı tercih eder. Arkasında Dostoyevski gibi bir kaleme, Visconti gibi usta bir göze sahip film; imkansız bir aşkın, 4 günlük uzun bekleyişin yalın anlatımı.

Ayrıca İlginizi Çekebilir: Sinema Akımları: İtalyan Yeni Gerçekçiliği

Puanlama

8.0

8.0
Kullanıcı Oyu: ( 0 oy ) 0

Bir Cevap Yazın