Ana Sayfa Eleştiriler Foxtrot (2017): Bataklığa Gömülen Nesil

Foxtrot (2017): Bataklığa Gömülen Nesil

Foxtrot (2017): Bataklığa Gömülen Nesil 9.0
2
Dikkat, bu yazı sürprizbozan içerir!

2 hafta önce vizyona giren L’insulte’den sonra yine başarılı bir Orta Doğu hikâyesi vizyonda bizi bekliyor. Ülkede “çocuklar ölmesin” demenin terörizm, barış istemenin vatan hainliği sayıldığı bir dönemde, sırf antimilitarist söylemi ile bile çok değerli bir film Foxtrot. Bunun yanına bir de yetkin sinematografi, başarılı bir kara mizah ve henüz ilk iki kurmaca filminin birincisiyle Altın Aslan (2009) ikincisiyle Gümüş Aslan (2017) kazanan Samuel Maoz’un sinema bilinci eklenince akıllardan uzun süre çıkmayacak bir şaheser ortaya çıkmış.

Filmin hikâyesi, yönetmenin uzun yıllar önce yaşadığı bir olaydan ilham alıyor; bir gün Maoz okula geç kaldığı için taksi parası isteyen kızına bir ders vermek ister ve otobüse gönderir. O saatlerde kızının kullandığı hatta bir terör saldırısı olur ve Maoz kızından bir süre haber alamaz. Neyse ki kız otobüsü kaçırmıştır ve eve sağ salim geri döner ancak kızının öldüğünü düşündüğü süre Maoz için hâliyle unutulmaz olur.


Aynı gün vizyona giren Fatih Akın’ın In the Fade filmindeki gibi net bir şekilde ayrılmasa da; Foxtrot da filmin tonundaki keskin kırılmalarla ayrılan 3 farklı bölümden oluşuyor. İlk bölümde, askerde olan Jonathan’ın ailesine ölüm haberinin gelmesini izliyoruz. Mavi ve gri gibi soğuk tonların kullanıldığı bu bölümde, bir ailenin yas sürecinin işleneceğini düşünüyoruz. Özellikle, bürokrasinin trajikomik işleyişini gösteren yerlerde, sinirden güldüren sahneler olsa da bu kısmın dram ağırlıklı olduğunu söyleyebiliriz. İkinci bölümdeyse Jonathan’ın aralarında bulunduğu 4 askerin daha doğrusu 4 genç çocuğun yaşadıklarına ve hayatlarının ─hem gerçek hem mecaz anlamda─ kaymasına tanık oluyoruz. Bu bölüm sıcak renk paletiyle, daha hızlı kurgusu ve daha yoğun mizah kullanımıyla diğer iki bölümden ayrılıyor. İlk ikisine göre göre biraz daha zayıf bulduğum 3. bölümdeyse yine birinci bölümdeki eve dönüyoruz ve kaybın aile üzerindeki etkisini görüyoruz. Filmin bu parçalı yapısı sanki birbiriyle bağlantılı kısa film izliyoruz hissi yaratıyor. “Filmin tonu baştan sona aynı kalmalı mı?” gibi bir soruyu da beraberinde getiren bu durumun, kimi seyirciyi rahatsız etmesini anlasam da ben başarılı bir şekilde bağlandıklarını düşünüyorum.

Filmin eleştirilebilecek bir diğer noktası ise; Maoz anlatısının seyirciye geçtiğine çok emin olmak istemiş. Bataklığa günbegün gömülen kulübe, foreshadowing olarak filme ismini de veren foxtrot ─dans gibi film de başladığı noktada bitiyor─ biraz gözümüze sokuluyor ancak zekice oldukları için fazla batmıyor.


Foxtrot, Oscar aday adayı olarak seçilmesine rağmen ülkesinde büyük tartışmalara yol açtı. İsrail Kültür Bakanlığı nezdinde, devleti ve orduyu haksızca kötü göstermekle eleştirildi. Yönetmen İsrailli olduğu, film orada geçtiği için tabii ki perdede görünen İsrail ordusu ve bürokrasisi, ancak daha evrensel ele alındığında, tüm ordular, hatta ataerkil oluşumlarda benzer işleyişler görmek mümkün.

Yine sert bir militarizm eleştirisi olan ilk filmi Lebanon’da da uluslararası başarı yakalayan yönetmen Maoz’un benzer dertleri ve geliştirdiği sinema dili sanki bir ‘auteur’ün doğuşunun müjdecisi. Askerin silahla dansı gibi oldukça ikonik ve görülmesi gereken bir sahne de barındıran Foxtrot, başta da belirttiğim gibi savaşın eşiğindeki bir ülkede olan bizler için oldukça kıymetli ve izlenmesi gereken bir eser.

Puanlama

9.0

9.0
Kullanıcı Oyu: ( 2 oylar ) 7.4

Yorum(2)

Bir Cevap Yazın