Invincible (2021): Aranan Kan

Süper kahraman türüne odaklanan yapımları, yönünü sinemanın özüne çeviren sinemaseverlerin aksine sinemanın önemli bir halkası olarak görüyorum. Daha doğrusu heyecanlandıran ve ilham veren bu tip yapımlara sırt çevirmeyi doğru bulmuyorum. Geçmişi ne zamana gider tam kestirmek güç ama izleyiciler yenilmez, çok güçlü, çok hızlı kahramanlar izlemeye alıştı. Bu alışkanlık bu aralar bu türü negatif etkilese de halen bu türü besleyen ana damarlardan biri. Son dönemde ise bu damarın değişmesini düşünen kitle de bir hayli fazlalaştı. Artık süper kahramanların yenilmesini, zaaflarını veya anti-süper kahramanların daha ön plana çıkmasını ister olduk. Hal böyle olunca format değişiklikleri kaçınılmaz oluyor. Bu değişikliğin son kıvılcımlarından son dönemde her izleyeninin beğenisi kazanan, arkasına tahmin edilmeyen bir rüzgar alıp bunu fırtınaya dönüştürmeyi başaran Invincible var.

The Walking Dead’in yaratıcısı Robert Kirkman’ın 15 yıl önce kaleme almaya başladığı Invincible bu süre düşünülünce yaratıcısı tarafından eni boyu hesaplanmış fakat izleyici tarafından hesap edilmesi zor bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. İlk sezonu 8 bölümden oluşan ve her bir bölümde izleyiciye daha çok kan vadeden, bununla tezat oluşturacak şekilde dramı aile yapısı üzerinden çok iyi kuran, yetişkinler için animasyon, Invincible. Robert Kirkman’ın “Superman’in oğlu olsaydı, ne olurdu?” fikrinden esinlendiğini biliyoruz.

Yapım, ilk bölümden itibaren izleyiciyi ters köşeye yatırmayı hedefliyor. Halkın gözdesi olan bir süper kahraman ekibinin (Guardians of Globe) yine halkın gözdesi olan ve bu gruptan bağımsız şekilde hareket eden Omni Man tarafından katledilmesiyle afallıyoruz. Omni Man’in bu kadar iddialı bir süper kahraman grubunu zorlansa da kısa sürede alt etmesi Omni Man’in gücünü görmemiz açısından bize bir fırsat tanıyor. İlk bölümden itibaren çıktığı bu dozaj hatta doz aşımı diğer bölümlere daha meraklı gözle bakmamıza sebep oluyor. Kimilerine göre bu olay bir risk olarak algılansa da süper kahraman grubuna karşı henüz bağ kurmamış olmamız şok etkisinden ileri götürmüyor. Hikayenin merkezinde ise diziye adını veren Invincible var. Tabi Invincible olmadan önce onu Grayson ailesinin tek oğlu Mark olarak tanıyoruz. Grayson ailesinin diğer ferdi ise Mark’ın babası Nolan Grayson daha doğrusu Omni Man. Hikaye bu aile bağı üzerinden filizleniyor. Mark lisede okuyan yakında yeni yaşına girecek bir gençtir. Yeni yaşıyla beraber o da babası gibi özel güçlere sahip olur. Babasının süper kahramanları öldüren kişi olduğunu bilmeksizin özel güçlerini onun sayesinde geliştiriyor. Annesi Debbie ise herhangi bir özel güce sahip değil. Ama kocası Nolan ve oğlu Mark üzerinde etkisi dizinin önemli bir karakteri olmasının önünü açıyor.

Dizinin geçtiği evren gerçek dünya ile paralel bir çok benzer özellik taşıyor. Süper kahramanlar halk tarafından daha normal karşılanıyor. Tabi her sokak başından yeni süper kahraman çıkmasıyla direkt alakalı bir durum diyebiliriz. Fakat Dünya ötesi diğer gezegenlerin varlığı diziye sonsuz esneklik ve hikaye katıyor. Her bölümle beraber yeni karakterlerle tanışıyoruz. Bu karakterlerin bazıları her bölümde yer alan bağımsız hikayelere hizmet ediyor, bazısı ise ana hikayenin akışını değiştirecek şekilde iskelet kadroya dahil oluyor. Her yeni bölümle Invincible yeteneklerini pekiştiriyor, kendinden emin hareket ediyor. Ara ara toyluğu onun için hiç istemeyeceği olaylara ve sonuçlara sebep oluyor. Hayatına Amber adında bir kız arkadaş giriyor. Robert Kirkman genelde görmeye alışık olduğumuz asıl kahramanın aşkını küçük bir olay dışında tehlikeyi atmayı tercih etmiyor. Bu durum en azından bu sezon için böyle. Ayrıca dizi içindeki şiddet ve kan her bölümde seviyesini artıyor. Dizinin finalinde “Her insan hayatı önemlidir.” mottosuna sarılsa da dizinin genelinde insanlar yüzer yüzer ölüyor. Kahraman pozisyonundaki Mark kritik görevlerde kurtarmaya çalıştığı çoğu insanın sonu ölüm oluyor.

Hayatlarını kaybeden Guardians of Globe ekibi yerine başka bir süper kahraman grubu geçiyor. Biraz daha takım ruhundan uzak ve gençlerden oluşan bu grup dizideki sertliği biraz yumuşatıyor. Burada Invincible, babası Omni Man nasıl Guardians of Globe’a girmeyi zamanında reddettiyse o da bu yeni gruba girmeyi reddetiyor. Bu yeni grubun bence tutmayan kimyası ve grup içinde yaratılan aşk üçgenleri dizinin potansiyelini bir nebze aşağıya çekiyor.

İlk bölümdeki katliamdan sağ kurtulan tek kişi olarak dikkatleri üzerine çeken Omni Man’den ilk başlarda eşi Debbie şüphelenmiyor ama sonradan olayı en fazla kurcalayan kendisi oluyor. Onun bu olayı yaptığına inanamıyor yapsa dahi iyi bir sebebi olacağına kendini ikna etmeye çalışıyor.  Her şey ayyuka çıktığında ise Omni Man okul gezisinde olan oğlunu kendi tarafına çekmek için harekete geçiyor. Bu esnada Omni Man’in de nihai amacını öğreniyoruz. Onun için insanların hiç önemli olmadığını, eşi Debbie’yi bile evcil hayvan olarak gördüğünü kendi ağzından duyuyoruz. Son sahnelerde ise animasyon tarihine geçecek yaratıcılıkta epik sahnelere tanık oluyoruz. İlk bölümden beri arttırdığı tempoya yarışır bir final seyrediyoruz.

Invincible, final bölümü yayınlanmadan hemen önce 2. ve 3. sezon onaylarını aldı. Zaten sezon finali de alınan bu kararın ne kadar doğru olduğunu gösterdi. Seri nereye evrilir kestirmek zor ama son zamanların tadına doyulamayan yapımlarından biri olduğu aşikar.