Ana Sayfa İnceleme Othello (1951): Olduğu Gibi Olamamak

Othello (1951): Olduğu Gibi Olamamak

Othello (1951): Olduğu Gibi Olamamak 8.4
0
Hayır, bir kez fırsat verdin mi kuşkuya
Karara da vardın demektir.
Othello; kötülüğün, aşkın, tutkunun, kıskançlığın, ırkçılığın, hırsın anlatıldığı beş perdelik Shakespeare klasiğidir. Oyunun, insan doğasını mükemmel anlatması, ‘kötü’yü iyi gözlemleyen Shakespeare’in Iago karakterinde gösterip, aşkın kör ediciliğini Othello’da yansıtmıştır. Othello etkisi farklı alanlara dahi yansımış bir oyundur. Psikolojik alana isim kazandırmasından* ziyade pek çok edebi yapıt gibi sinemaya aktarılmıştır. Shakespeare’in neredeyse tüm oyunları sinema sanatında ya direkt kullanılmıştır ya da ilham olmuştur. Shakespeare, Othello için bir yerlerden esinlenmiş’tir denilse de insanı en iyi anlatan eserlerden biri olduğu gerçeği yüzyıllardır değişmemiştir.

16. yüzyılda  Venedik’te başlayan Kıbrıs’a kadar uzanan, kıskançlıkla kana bulanan bir aşkın öyküsüdür Othello. Orson Welles bu harika Shakespeare oyununu epey engellere karşı çekmiştir. Bilhassa maddi yetersizlikten dolayı filmin çekimleri 1948’de başlayıp 1952’de anca tamamlanabilmiştir ve tamamlandığı yıl film Altın Palmiye ödülü alarak çekilen sıkıntılara karşılık gurur yaşatmıştır Welles’e ve ekibine. 
Tiyatro eseri olarak çok daha iyi olan oyun, sinemada sinemanın kendisine has kimi yapısı neticesinde olay akışı açısından da değişikliğine de uğruyor tabi. Fakat yine de Orson Welles‘in kamerayı harika tutuşu, Shakespeare soneleri gibi akıp gidiyor. Yoğun koyuluğun, siyah beyazlığın hakim olduğu film, konunun esaslığı ile izleyiciyi çok geçmeden filme alıveriyor. Kimi yerde görüntü ve ses açısından düşük bütçeli yapımı hissettiriyor olsa dahi, filmi çekildiği zaman içerisinde yorumladığımızda sinema anlatımı açısından sekansların oldukça doyurucu olduğunu görüyoruz.
Orson Welles‘in filmi yönetmenin dışında canlandırdığı Othello, filmde çok başarılı, Venedik devletinin hizmetinde kahramanlıklar göstermiş Mağripli siyahi komutandır. Büyük aşk yaşadığı Desdemona ise Venedikli asil bir ailenin kızıdır. Desdemona, şehrin ileri gelenlerinden oldukça ırkçı olan Sinyor Brabantio’nun kızıdır. Kızının, siyahi bir adamla aşk yaşadığını öğrenir. Öğrendiği sıralarda ise artık iş işten geçmiştir ve Desdemona ile Othello çoktan gizlice evlenmişlerdir. Şehirde bilinen ve sayılan baba, kızının siyahi komutan ile evlendiğini her yerden dedikodularla öğrendiğinde çılgına döner ve filmde uzun bir sekansta kızını herkesin gözü önünde reddeder. 

Bu dedikodular şehirde dolaşırken, bir haber yayılır. Venedik Düka’sı, Osmanlı donanmasının Kıbrıs’a yöneldiği bilgisi üstüne senatoyu toplamıştır. Othello, Kıbrıs çatışması için derhal yola koyulur. Karısı Desdemona’nın onunla gelmesini ise Düka’nın ve karısının kararına bıkarır. Düka’dan izin alan Desdemona, Othello’nun yaverin yerinde olmak için kıskançlıkla yanıp tutuşan Iago’yu ve eserin saf fakat bir o kadar da tehlikeli olan evvelden beri Desdemona’yı seven asker Roderigo ile beraber Kıbrıs’a yola çıkar. Othello’nun Iago’ya emridir bu. İşte bu seyahat ile hain planlarını yavaş yavaş işlemeye başlar Iago. Filmde de eserde de aşağılık kompleksinin, yetersizliğin ve bu sebeple kıskançlık ile kötülüğün simgesi olan Iago, kime nasıl yaklaşması gerektiğini iyi zamanlama ile göstermektedir. Siyah beyaz ekranda Micheál MacLimmóir‘nın üstün oyunculuğu ile Iago Shakespeare’in kötülüğünü ekrana yansıtmıştır. Film boyunca kendi emellerine ulaşmak adına herkesin zayıf yönlerini kullanarak birbirine düşüren ve onca insanın ölmesine sebep olan Iago en sonunda karısını deli gibi seven Othello’nun da aklını çeler ve ihanete uğradığı konusunda Othello’yu kandırır. Şüphe koskoca kavanozdaki bir damla çamur gibidir. Yavaş yavaş da olsa tüm suyu kirletir. Othello’da  ne kadar çok Iago’nun söylediklerini inkar etse de ispat istese de en sonunda Iago’ya inanır. Filmin en etkileyici sahnelerinden biridir; karanlık odada Desdemona ve Othello’nun konuşmaları. Desdemona’nın uyuduğu odaya Shakespeare sonelerini okuyarak girer Othello. Söyledikleri nefret doludur. Desdemona sadakatinden bir an dahi vazgeçmediği eşine, söylediklerinden sadece nefreti duyuyorum seni değil diyerek şairane cevap verir. Odanın karanlığı içerisinde duvardaki kutsal Meryem’in boynu bükük duruşlu tablosu, sanki Desdemona’nın farklı konular dahi olsa nasıl kadın olarak iftiraya kolayca uğradığının inanç düzleminde sanatsal göstergesidir. Meryem tablosunun önündeki mumu nefretle söndürür Othello. Nefret, sözde aldatılmışlık hırsı, kıskançlık Othello’yu kendisinden ve sevgisinden uzaklaştırır. Bütün hışmı ile Desdemona’yı boğarak öldürür. Ne var ki Desdemona’nın ölü bedenine bakarken, aslından kendisinin çok daha önce öldüğünü anlar. Olayların, bu denli kanlanmasına sebep olan Iago’nun tüm çirkin planları ortaya çıkar elbette. Her şeyin hırs ve kıskançlıktan ve yalandan olduğunu anlar kıskanç aşık ve katil Othello. Karısını boş yere öldürdüğünü anlayan Othello, Iago’nun işkence ile öldürülmesi emrini verir. Bu denli acıya dayanamayan Othello koşarak karısının yanına gider. Karısını kucağına alıp kaleden aşağıya atlar. Son sözleri ise tüm olayı anlatacak kadar içli olur; 

Benim için akılsız ama çok seven biri deyin, kolay kıskanmayan ama bir kere kıskandı mı kendini kaybeden biri diye söz edin.
Othello ve Iago; iyinin ve kötünün, inanmanın ve inanmamanın savaşıdır aslında bu. İnsan çünkü nasıl inanıyorsa yahut inanmıyorsa öyle görür durumu. Herkesin dinleyip dinlememekte arada kaldığı bir Iago’su vardır içinde. Bazen yüksek sesli bağırır Iago, bazen fısıltıyla eğilir kulağına.  
* Othello sendromu; kişinin  sevdiği birini hastalık derecesinde kıskanması durumu olarak ifade edilmektedir. Freud’un 1922’de Shakespeare oyununda ismini alıp kuramlaştırdığı çalışmasıdır.. Sevginin kaybı ya da kaybedilme korkusu, sevilen kişiye ve bir rakibe karşı duyulan düşmanlık tetiklemektedir.

Puanlama

8.4

8.4
Kullanıcı Oyu: ( 1 oy ) 10

Sedef Açıkgöz 'Germanistik deryasında Tarkovski karakteri gibi elimde mum ile 'Işık'ın peşindeyim'

Bir Cevap Yazın