Büyük Açık / The Big Short (2015)
Michael Lewis’in “The Big Short: Inside the Doomsday Machine” adlı kitabından uyarlanan Big Short yönetmen Adam McKay’in en ciddi işi olarak karşımıza çıkıyor. Bünyesinde barındırdığı yıldız oyuncu kadrosu ile ilk başta dikkatleri üzerine çeken yapım, Akademi Ödülleri’nde başta en iyi film olmak üzere aldığı adaylıklarla sadece oyuncu kadrosundan ibaret olmadığını gösteriyor.
Film, 2008-2012 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere bir çok ülkeyi derinden etkileyen mortgagedan kaynaklanan ekonomik krizi konu alıyor. Krizden başta mortgage ile ev alanların yanı sıra mortgage üzerinden tahvil bonosu alıp satan üst düzey kuruluşlarda nasibini alıyor. Fakat Big Short en alttaki ve en üstteki kesimi es geçip, ekonomik krizi önceden öngören bir kaç insanın penceresinden o günleri değerlendiriyor.
Farklı bakış açılarından, doğacak ekonomik krizi bir fırsat olarak gören dört insanın hikayelerini birleştirilmiş bir kurgu şeklinde önümüze seren Adam McKay, filmin yaklaşık ilk on dakikası ile finans bilmeyen veya önceden bu krizin uzağında kalan insanların filmi anlamada zorlanacağına dair ilk sinyalleri veriyor. Hemen ardından Margot Robbie ve daha sonrasında ise Selena Gomez yaptığı ufak çaplı açıklamalar filmi anlamayanların bir nebze yüreğine su serpiyor. Bu anların filmi anlama da ne kadar katkı sağladığı ise tartışılır.
Ana karakterlerimizden biri olan Michael Burry’i, karakteri için fiziksel değişimlere uğramayı seven Christian Bale canlandırıyor. Burry karakteri tembel fakat işinden anlayan bir profil çiziyor. Film boyunca diyaloglara girmeyi tercih etmiyor. Jared Vennett’i ise Ryan Gosling’i canlandırıyor. 2011 yılında çekilen Drive’dan başka herhangi bir göze çarpan işi olmayan Gosling’in burada canlandırdığı Vennett karakteri film boyunca aynı zamanda dış ses olarak da bize eşlik ediyor. Belki de Gosling’in filme tek pozitif katkısı budur. Diğer karakterlere nazaran ekonomik krizden koparabildiğini koparmak istiyor. Diğer karakterlerin sürekli kendini sorgulamasına yol açan dürtülerin hiç birine Vennett karakterinin sahip olmadığını görüyoruz. Steve Carrell’ın canlandırdığı Mark Baum ise krizden koparacağı parayı umursamıyor. Krizin ev sahibi olmak isteyen kesime etkisinin ne olacağını düşünüyor. Ben Rickett karakterini canlandıran Brad Pitt, filmin dürüst tarafı olarak karşımıza çıkıyor. Gönüllü olarak destek olduğu kişilerin bu işten bir şeyler kazanmasına yardım ediyor. Rickett karakteri diğer karakterlerden daha çok önemli diyaloğun altına imzasını atıyor. Sitemkar bir tavırla söylediği: “Eğer haklıysak, insanlar evlerini kaybedecek. İnsanlar işlerini kaybedecek. İnsanlar emeklilik primlerini kaybedecekler.” – “Neden bankacılıktan nefret ediyorum biliyor musunuz? İnsanları rakamlara indirgiyor. İşte size birkaç rakam! İşsiz kalanların yüzde biri, 40 bin insan ölecek.” sözler filmin ve zamanında yaşanan ekonomik krizin özeti niteliğinde.
Big Short hem yakın zamanda olan bir krize odaklandığı için hem de bu krizi betimleme de oldukça cesur davrandığı için tabanı finansal kurgu üstüne kuran diğer filmler arasında bir adım öne çıkıyor. Fakat içinde barındırdığı finansal tanımlamaların ve terimlerin çokluğundan ötürü bana sorarsanız her kesime hitap edemiyor. (Tabi film Amerikan menşeli olduğunu ve krizi yaşayanların Amerikalı olduğunu unutmamak gerek. Onlar için filmi anlaması daha kolay olacaktır.) Bu durumun filmin yönetmeni ve senaristinin kafasını rahatsız ettiğini düşünmüyorum. İnsanların filmden ders çıkarsınlar diye belgesel tadında film çektikleri inancında da değilim. Sadece bu kriz konusunda bir boşluk olduğunu düşünüp o boşluğu doldurmak istemişler bunda da gayet başarılı olmuşlar. Kaliteli oyunculukların varolduğu Big Short eşe dosta tavsiye edilecek filmlerin başında gelmese de yüksek temposu ve damağınızda bıraktığı farklı bir tatla aklınızda yer edinecektir. İyi seyirler.
Yorum(1)