Cinnet / The Shining (1980)
Filmlerinde detaylara çok önem verdiğini bildiğimiz Kubrick bu filminde de aynı özeni fazlasıyla göstermiş. Genel hatlarıyla baktığımızda, bilimden çeşitli yollarla faydalanan matematiksel zekasını her daim ön planda tutan yönetmenin bu filminde ilk göze çarpan öğe: Geometri. Filmdeki kostüm ve dekorların neredeyse tamamı çizgili, simetriye çok fazla önem verilmiş(kırmızı renkli asansörün gerçekte simetrik olmadığı biliniyor). Kullandığı özel lensler ve oluşturduğu alan derinliğini de unutmadan, oteldeki ruh bunaltıcı havayı çeşitli olağanüstülüklerle güçlendirmiş; Jack yazı yazarken arkasındaki sandalyenin kaybolması, daktilosunun renginin değişmesi, Wendy’nin kilitlediği kilerden tek başına çıkabilmesi ve Wendy’nin kablosuz TV izlemesi gibi. Bu tip detaylarında izleyiciye ilk izlenimde ulaşması pek mümkün olmasa da bilinçaltına yapılan göndermelerle istenilen gerilim yaratılmış oluyor. Filmin ırkçılığa yaptığı gönderme gereği ABD Bayrağının renkleri olan mavi, beyaz ve kırmızıya kostümlerde çok sık rastlandığını da belirtmemiz gerekir (Otel müdürü Stuart Ullman, Wendy ve Dany’de özellikle).
Gelelim filmin bize anlatmak istediklerine; ilk olarak izleyiciye sunulan bir ailenin korku dolu yaşantısıyken alt metinde Amerika’nın Kızılderili Soykırımı izleyiciye aktarılmak istenir.
Jack’in bunalımı, oğluna daha önce vermiş olduğu zarardan ve karısının bu durumu ona hatırlatmasından, istediği romanı bir türlü yazamayıp otelin içinde kaybolup gidişinden ileri gelmektedir. Burada Wendy bir anne olarak, ailesine sahip çıkmaya çalışmakta onları korumak için telefon ile iletişim kurmayı denemekte ve artık ne olursa olsun oradan ayrılmaları gerektiğini düşünmektedir. Tüm bunlar olurken özel yeteneklere sahip Dany ise otelde daha önce olanları görür ve ağzında yaşayan hayali arkadaşı Tony’e sığınır. Babasının onunla ilgilenmemesi nedeniyle de mutsuzdur ve ondan daha önce yaşadıkları nedeniyle de korkuyordur. Koridorlarda sıkıntıdan dolaştıkça sürekli geçmişin kanlı koridorlarında can vermiş 2 kızı görür ve gizemini bilmediğimiz 237 nolu oda tüm aileyi dehşete sürükleyecek detaylarla varlığını korur. İlerleyen sahnelerde Jack kendini kaybetmiş hayaller görmeye başlar romanını bitirme isteği ve ilerleyememesi onu mahvetmiştir, onu oradan uzaklaştırmaya çalışan Wendy’e iyice düşman kesilmiştir ve Wendy’nin onu kilere kapatması bardağı taşıran son nokta olmuştur. Jack gözü dönmüş halde acımadan Dick’i öldürür ve ailesine saldırır. Ama en sonunda donarak ölen kendisi olacaktır. Onun bu ruhsal bunalımını film içinde yaşarız, kelimelere dökülmeyecek dehşette bir dünyası vardır. Çok geniş bir yerde kimsesiz kalmanın yanı sıra, istediği işi yapamamanın verdiği üzüntü onu bu hale getirmiştir.
Filmde, bu ruhsal bunalımın verdiği gerilim havası , Wendy Carlos’un yapmış olduğu müzikler ile desteklenir. Filmin başladığı andan itibaren bilinçaltımıza işleyen bu müzikler, istemsiz bir biçimde izleyiciye gerilim duygusunu enjekte eder. Sonrasında gelen görüntüler ve Jack’in ne yapacağı belli olmayan bir adama özgü yüz ifadesi ise izleyicide korku uyandırır. Shining, sıradan olmayan bir korku filmidir. Psikolojik gerilim unsurları filmde daha ağır basar. Karakterlerin yaşadıklarını anlamaya çalışırken, başarısız olmanın iç huzursuzluğu izleyiciyi etkilerken, arkadaşlarıyla koşup oynaması gerekirken sıkışıp kalan bir çocuğun hayali arkadaş edinişiyle korkutucu Shining(geçmişi görme) özelliğinin onu nasıl değiştirdiği ve Wendy’nin ne yapacağını bilemediğini ancak ailesini korumaya çalıştığını görürüz. Tüm bunlar ‘steadicam’ ile çekilen görüntülerle birleşerek izleyiciye korkutucu bir atmosfer sunmaktadır.
Filmin fantastik bir anlatımı olduğunu göz önüne alırsak sonuçlar bizi Jack’in gerçekte kim olduğunu sorgulamaya iter: JACK KİM? Sorusu altında elde ettiğim bulgular (Jack’in otele hizmet eden hayali arkadaşlarıyla konuşmalarında yıllarca oradaymış gibi davranması ve kendisini daha önce otele gelmiş gibi hissetmesi bunlardan bazıları) arasında şöyle bir sonuca vardım; Jack zaman içinde yolculuk yapabilmektedir. 1921 yılında otelde ve gençtir, garsonu ve barmeni tanıyordur. (Filmin sonunda gösterilen fotoğrafla bunu anlarız). Tüm bunlar yaşanırken Jack yine gençtir ve yine ailesini öldürme girişimindedir. Zaten Llyod’a şimdi geldim gibi sözler sarf etmesi onun zamanın her yerinde yaşamakta olduğunu gösterir. Otel gizemli değildir tüm gizem Jack’tedir.
Filmde Kızılderili Soykırımının da anlatıldığını belirtmiştik; Kızılderililere ait motifler, onlardan defalarca bahsedilmesi boşuna değildir: Oteli gezerken oteldeki motiflerin(Kubrick tarafından yerleştirilmiş) Novajo ve Apaçi motifleri oldukları ve bölgenin önceden yerli mezarlığı oldu belirtilir. Kubrick’in en bilinen özelliklerinden biri de detaycı olması. Bu sebeple asla gereksiz yere, tesadüfen bir şeyler sıkıştırmaz filmlerine diyebiliriz, bir diyalog geçiyorsa o mutlaka önemlidir. Sürekli gördüğümüz ABD Bayrağının renkleri ve hemen her yerde görülen(özellikle halılar, pencereler, duvarlar üzerinde) motifler birleştiğinde işte bu soykırıma ulaştırıyor bizi. Jack’in balta ile ailesine saldırması sahnesinde kullanılan balta, bir obje olarak bize Kızılderilileri çağrıştırmaktadır ve yine Dany’nin Jack’ten kaçarken kullandığı iz kaybettirme yöntemi kızılderililere aittir. Aynı zamanda Dany, filmdeki zenci Ahçı Dick ile telepati kurabilmektedir. Ve bu Jack tarafından öldürülmesine neden olacaktır. Son olarak yine Jack’in Beyaz adamın günahını anlattığını düşünerek Kubrick’in haklı eleştirisini anlamlandırabiliriz.
Yorum(1)